
Askeri ve siyasi yenilgilerden sonra, Hızlı Destek Milisleri c planına geçiyor!
Sudan'ın önemli şehir ve merkezleri normal hayata geri dönmüştür. Dünyada da Sudan'da yaşananlara karşı bir duyarlılık oluşmuştur.
Macid Fahri / Haksöz Haber
Askeri açıdan gerilemesinin ve siyasi projesinin çökmesinin ve ülkeyi bir bütün olarak yönetme kabiliyetinden yoksun olmasının ortaya çıkması ve özellikle Darfur'da kontrolü altındaki bölgelerde paralel bir hükümet kurma planının çökmesinin ardından, isyancı Hızlı Destek milisleri, Port Sudan, Hartum ve Merowe şehirlerindeki sivil kurumları, tesisleri ve altyapıyı hedef alarak C planına geçti. Bu hareket umutsuzluğu yansıtıyor ve Sudan'daki otorite ve meşruiyete karşı isyancılar için çözümden çok bir krizi temsil ediyor.
Nitekim Hızlı Destek Milisleri'nin temel A planı, 2023 Nisan’ında devlete ve meşruiyete karşı askeri başkaldırı başlatarak, Sudan’ın tamamını, özellikle de başkent Hartum’u ele geçirmeyi ve ülkenin kurumları ve eğilimleri üzerine hakim olmayı amaçlamıştı. Paralel yapı ve derin devlet olarak siyasi, askeri, ekonomik ve güvenlik alanlarına kabzasını geçirmeyi arzuluyordu; ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Tıpkı doğu Libya’daki isyancı müttefikleri Halife Hafter’in modelinde olduğu gibi, resmi otoriteyi, yürütme organlarını şeklen ortaklarına bırakmak niyetindeydi. Taktiksel ve geçici başarısına rağmen bu hamle akim kaldı. Daha sonra ordu ve meşru hükümetin isyanı absorbe etmesi, halkın etrafında kenetlenmesi ve isyancıların geçici ilerlemelerine direnmesiyle stratejik olarak tamamen çöktü. Daha sonra karşı saldırılar başlatıldı ve bu karşı hamle isyancı milislerin kontrolündeki büyük şehirlerin ve eyaletlerin geri alınmasına ve kurtarılmasına yol açtı: Hartum, El-Cezire ve başkenti Vad Medeni ve Beyaz Nil ve başkenti Sennar kurtarılan bölge ve şehirlerarasında yerini aldı.
Daha sonra, isyancı milisler, gerilediler ve kendi kabuklarına çekildiler ve B planını devreye soktular. Bu plan beş vilayetiyle birlikte Darfur'u ele geçirmeyi ve orada bir devlet veya siyasi bir yapı kurmaya amade idi. Ancak, meşru hükümete sadık ordu birlikleri ve silahlı kuvvetlerin El Faşher'de sıkı bir şekilde tutunup, komşu Kordofan eyaletine uzanmaları ve tüm bölgeyi kurtarma hazırlıkları milislerin hesaplarını altüst etti.
B Planı, tıpkı Halife Hafter'ın modeli gibi paralel bir hükümet kurma hamlesiydi. Ancak, bu hamle ertelendikten sonra sekteye uğradı; doğdu ve söndü, sırasını savdı, tüm siyasi erkan ve sınıf bu fikirden uzaklaştı ve yaygın Arap, Afrika, bölgesel ve uluslararası kesimlerce bu seçenek reddedildi.
Hareketin Arap, Afrika, bölgesel ve uluslararası alanda yaygın bir şekilde reddedilmesi üzerine destek tabanı, isyancılarla doğrudan irtibatlı ve onlara siyasi, medya ve mali açıdan bağımlı kesimlerle sınırlı kaldı. Sadece marjinal politikacıların desteğini alabildi. İsyancı milisler buradan C Planına geçerek askeri açıdan gerilemesini ve projesinin başarısızlığını örtbas etmek ve meşru hükümetin ve ona bağlı güçlerin zaferlerini gölgelemek için yıkım veya ‘benden sonra tufan’ siyasetini benimsediler. Bu meyanda sivil kurumları ve altyapıyı, trafo merkezlerini, enerji üretim istasyonlarını, akaryakıt depolarını, havaalanlarını ve sivil tesisleri hedef aldılar. Bu yıkımın izlerini meşru hükümetin ve kurumlarının ve aygıtlarının geçici karargahı olan Port Sudan'da gördük. Hükümetin prestijini ve imajını zedelemek için çılgınca saldırıların Hartum'u ve kuzeydeki eyaletleri ve büyük kentleri (havadir) hedef aldığını, kuzeydeki Merowe Barajı'ndaki trafo merkezlerini ve enerji üretim türbinlerini tahrip etmeyi amaçladığını müşahede ettik. Bunun da saplantılı ve çılgınca görüldüğü bir gerçektir!
Aynı bağlamda, El-Cilil rafinerisinin kurtarılmasının ardından bombalanması da isyancıların kötü niyet ve planlarını açığa vuran çılgın bir hareketti, zira bu daha çok, savaşta bir dönüm noktasını ve genel olarak isyancıların projesinin çöküşünü temsil eden hezimet ve geri kazanımlara karşı bir intikam eylemiydi. Bir sonraki aşamayı öngörmeye gelince: geçici başkent Port Sudan'daki çılgınca saldırıların, meşru yönetimi, hükümeti, onun kurum ve kuruluşlarını sarsmayı, tehdit etmeyi ve artık sadece zaman meselesi haline gelen Hartum'a geri dönme, taşınma planlarını ve böylece yerinden edilmişlerin, yurtsuzların, mültecilerin ve geri dönmeye istekli ve hazır olanların dönüşüyle başkenti bekleyen canlı ve enerjik bir yaşamı aksatmayı amaçladığı şüphesizdir.
C Adımı taktik ve geçici olarak başarısız oldu ve stratejik olarak da başarısız olacaktır. Meşru hükümet, hesaplı ve ihtiyatlı davranıp sivil, askeri ve güvenlik teşkilatları ve kuruluşları ile halk tabanını seferber etmeyi başardı. Bunu, Hartum Vilayetinin tamamen kurtarılmasının duyurulması, çevresinin güvenlik çemberine alınması ve Kurban Bayramı'ndan sonra başkente muzaffer bir şekilde dönüş hazırlıkları kapsamında top ve füze menzilinin kaldırılmasıyla gördük.
İnsansız hava araçlarının hikayesine gelince, isyancıların bunların üretim ve kullanım kapasitesine (gerekli teknolojiye) sahip olmadıkları göz önüne alındığında ve bu araç gereçlerin yabancılar tarafından işletildikleri yönündeki sızıntılar ve hatta teyitlerin varlığı bir çözümün önünü açacaktır. Bu da Sudan medeni ve şehir toplumunun onları reddetmesinin temel nedenleri arasında sayılmaktadır.
Milis güçleri her ne zaman bu gerçeklikle karşılaşır ve dışlanmaya maruz kalırsa, suç grafiği o kadar yükselir ve halkın ve devletin imkan ve yeteneklerini yok etme dürtüleri o kadar tavan yapar.
Bu bağlamda, bağımsızlıktan sonra kurulan 1956 devletinin hikayesine vurgu ile ya da onun gölgesine sığınarak, sarılarak veya asli suretinden uzak bir biçimde yeniden üreterek pazarlayarak; isyancılar geçmişi kendi şartlarını uydurma çabasındadır, neticede yaptıkları bir propaganda girişiminden başka bir şey değildir. Bağımsızlık devleti ve sonrasında olanlar hakkında tartışmak takdire şayan ve hatta gereklidir, ancak devletin kendi temellerine ilişmeden ve yok etmeden. Aksine, ulusal mutabakat temelinde çözümler için çabalamak ve boşlukları kapatmak gerekir ki, bu ne imkansız ne de zordur.
Genel olarak, C Adımı tam bir başarısızlık hikayesi gibi duruyor ve bir çözüm değil, krizin bir ifadesidir. İsyancılara karşı daha fazla öfke birikimine ve kızgınlığa, halkın bunu yaygın bir şekilde reddetmesine ve milislerin izole edilmesine yol açmıştır. Cidde Konferansı - 2023 - kararlarına uygun olarak herhangi bir siyasi süreç ve çözümü de hayata geçirememiştir. Bu konferans her zaman herhangi bir siyasi ve diplomatik çabanın temeli ve dayanağı olmuştur, hatta bazı güncellemelere ihtiyaç duyulsa bile, ancak metodolojisini veya felsefesini baltalamadan, milislerin merkezlerden, hükümet kurumlarından, şehirlerden ve sivil alanlardan ve genel olarak şehirlerden çekilmesini ve silahlarının belirli merkezlerde teslim edilmesini ve silahlarını bırakanlar için affın dikkate alınmasını öngörür. General Abdel Fattah Al-Burhan'ın defalarca vurguladığı gibi: İsyancıların suçları ve kurbanları için geçiş adaletini göz ardı etmeden, bazılarını orduya ve silahlı kuvvetlere entegre edilmesinin önü açılabilir.
Son olarak, kısaca ve odaklanarak, C Planı ve sivil kurumlar ile altyapının hedef alınması, yaygın bölgesel ve uluslararası kınamayla birlikte savunulamaz açık bir savaş suçu teşkil ediyordu, paralel bir hükümet kurmayı başaramadılar ve halkın da etraflarında kenetlenmesini sağlayamadılar. Doğrudan olmasa da zımnen isyana destek veren siyasi yelpazeden de umduklarını ve aradıklarını bulamadılar. Bu da Darfur ve el-Faşir'i ele geçirmelerine imkan vermemiştir.
Sudan'ın önemli şehir ve merkezleri normal hayata geri dönmüştür. Dünyada da Sudan'da yaşananlara karşı bir duyarlılık oluşmuştur. Teknokrat Kamil İdris'in başbakanlığa atanması teklifi de yasal yönetime uluslararası desteği artırmıştır. Sağlık, sosyal alan, ekonomi, eğitim gibi her alanda yeni hükümetin kendinden beklenen görevleri yerine getirmesi ve iyileştirmelere imza atması bekleniyor.
Zamanla, isyanı Darfur'da bile ilanihaye, sonsuza dek sona erdirmek mümkün olacaktır. Sivil kurumların ve altyapının bombalanması ve yıkılması isyancılar için bir çözüm değil, bir kriz anlamına gelse de, sistematik olarak ve olaylara ve gelişmelere göre, Hızlı Destek Kuvvetleri isyan başlatıldığı anda klinik olarak bitmiş ve politik olarak ölmüştü. Bunun ötesinde, bu bir zaman ve ayrıntı meselesidir.
HABERE YORUM KAT