1. YAZARLAR

  2. Ekrem Dumanlı

  3. Asker-sivil ilişkilerinde yeni dönem
Ekrem Dumanlı

Ekrem Dumanlı

Yazarın Tüm Yazıları >

Asker-sivil ilişkilerinde yeni dönem

01 Ağustos 2011 Pazartesi 00:26A+A-

Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner'in istifa haberi duyulduğunda yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuz ortaya çıkmıştı.

Birkaç saat içinde yaşananlar gösterdi ki Türkiye, aşiret kanunlarına göre yönetilmiyor. Bu ülkede demokratik hukuk kuralları var ve herkes kendi sınırları içerisinde kalmak zorunda.

Kısa bir zaman içinde mesele daha net anlaşıldı ki istifa değil, emeklilik talebi söz konusu. Üstelik bu talep topluca yapılıyordu. Zaten Yüksek Askerî Şûra'da (YAŞ) emekli olması gereken bazı kuvvet komutanları da, erken emeklilik talebiyle istifa havası oluşturmuştu. Meselenin hiçbir ayrıntısına girmeden şu tespiti yapmakta fayda var: Terörle mücadele konusunda 'büyük ihmaller'in söz konusu olduğu hadiselerden sonra istifa ya da emekliliği aklının ucundan geçirmeyen bir kurmay heyetin, tayin ve terfi konusunda Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a rest çekiyor gibi tavır alması yanlış anlaşılmalara neden oluyor. Halk bunun farkında. Ne yazık ki komuta kademesi "Terfileri için istifa ediyorlar ama şehit verdiğimiz olaylardaki beceriksizlik için kıllarını kıpırdatmıyorlar." şeklinde özetleyebileceğim algının farkında değil. Bu yanlış algıyı düzeltmek yerine onu daha da güçlendirecek işler yapmanın ne devlete ne de askeriyeye bir faydası dokunur...

DEMOKRATİKLEŞME VE SİVİLLEŞMEYE BİR ADIM DAHA

İstifalar sonrası yaşanan hadiseler Türkiye'de demokrasinin daha da güçlendiğini yeterince ispat ediyor. Nasıl mı? Bir kere siyasî irade çok soğukkanlı kalarak 'kriz' sayılabilecek bu gelişmeyi birkaç saat içinde çözdü. Belirsizlik çok kısa sürdü. Emeklilik talepleri resmen kabul edildi, Orgeneral Necdet Özel, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkan Vekili yapıldı. Siyasî iradenin bu kadar seri hareket etmesi ve belirsizliği ortadan kaldırması büyük bir başarıdır.

İkinci önemli konu da şudur: Birkaç sene önce buna benzer bir hadise yaşansaydı, ekranları kriz tellalları işgal eder, asker-sivil ilişkilerindeki kıvılcımın üzerine antidemokratik yorumlarla benzin dökerdi. Dört sene önce 27 Nisan bildirisi yayınlandığında öyle olmamış mıydı? Yine o yolu seçenler çıkmadı değil. Ancak medyanın ezici bir çoğunluğu hükümetin süreci doğru yönettiği üzerinde ittifak etti. Cumartesi günü atılan manşetler Türkiye'de demokratikleşme sürecinin aldığı mesafeyi gözler önüne seriyor. Artık Türkiye, eski Türkiye değil. Taşlar yerine oturuyor ve herkes asli görevine dönüyor. Cumhurbaşkanı'na listeyle gidip adeta bir dayatma yaparak; ya da Başbakan'a "Bu kişilerle çalışacaksın!" manasına gelecek bir buyurganlık sergileyerek YAŞ toplantısı yapılamaz.

Her kurumun teamülleri olabilir; ancak hiçbir teamül demokratik hukuk sisteminin üzerinde değildir. Aksi takdirde kurumlar, keyfî uygulamaların esiri haline getirilir. Koşaner'in açıklamalarından anladığım kadarıyla istifacı ekip, iktidarın yargıya doğrudan müdahale etmesini, eldeki bilgi ve belgeleri yok saymasını istiyor. Başbakan, Bakü dönüşünde gazetecilere çok net konuşmuş ve "YAŞ'ta yasaların gereği yapılır, gerginlik olmaz." demişti. Aslında Başbakan Erdoğan'ın muhatapları herkes tarafından biliniyordu. Genelkurmay Başkanı'na, teamül zırhına bürünülerek keyfî bir uygulama yapılamayacağını açıkça beyan ediyordu. Ne var ki komutanların tayin ve terfi konusunda sergilediği irrasyonel tutum değişmedi ve emeklilik kılıfındaki istifalar peşi peşine geldi...

Endişeye gerek yok. Türk demokrasisi bu hadiseden güçlenerek çıktı. Siyasî iradenin YAŞ'ta sembolik olmadığı ispatlanmış oldu. İstifa eden paşalar hata yaptı ama farkına varmadan doğru bir sürecin başlatıcısı oldu. Unutmamak gerekiyor ki; kanunlarımıza göre cumhurbaşkanları "Başkomutan" sıfatı taşır ve ordumuzun başıdır. YAŞ toplantılarına başkanlık eden başbakanlarımız, o toplantı salonlarında vitrin süsü değil, o toplantıların sevk ve idaresinden sorumlu kişidir. Ordumuz çok önemlidir; onun saygınlığının korunması hayatî önem taşır; ancak o saygınlığın yolu hukuka ve demokrasiye gösterilen tazimle ancak yaşatılabilir...

Ramazan geldi hoş geldi

11 ayın sultanı bir kez daha gönül kapılarımızın tokmağına dokunuverdi. Bir ay boyunca bambaşka bir hava soluyacağız. Kalplerimiz yumuşayacak, gözlerimiz yaşaracak, uhrevi duygularla dolup taşacağız. Düşmanlıklar bir kenara atılacak, kalpler sevgiyle, şefkatle, merhametle atacak. Sahurun tadı ayrı yaşanacak, iftarın lezzeti ayrı. Dolu dolu hissetmek gerekiyor bu mukaddes zaman dilimini...

Birliğe, dirliğe çok muhtaç olduğumuz bir zamanda geldi Ramazan. Aramıza fitne saçmak için bin bir hileyi başımıza bela edenlere inat "Ben geldim!" deyip başköşeye oturdu Ramazan bereketi. Öyle bir iklim getiriyor ki o mukaddes ay, tatmayan bilmez, yaşamayan idrak edemez. Dileriz dostluklar pekişir bu rahmet ikliminde. Şeytanların eli dili bağlanır, aciz kalırlar rahmet ve şefkat karşısında...

Her sene olduğu gibi yine Ramazan sayfaları hazırlandı. Büyük bir ciddiyet ve samimiyetle hazırlanan o güzel sayfalar sadece bilgi vermiyor; aynı zamanda gönüllerimize hitap ediyor. O güzel sayfalardan çok istifade edeceğinize yürekten inanıyoruz. Bilvesile; Yeni Bahar dergimizin Ramazan için hazırladığı özel sayıyı da hatırlatmak isterim. Fevkalade güzel olmuş. Görmenizde, okumanızda; hatta arşivlemenizde büyük fayda var...

PANORAMA

Yabancı basını önyargısından dolayı eleştiriyoruz; ancak çarçabuk hüküm verme bizde de çok yaygın. Norveç'teki saldırı sonrası atılan başlıklara bakın lütfen: Habertürk: Kürt El Kaide'si mi vurdu, Hürriyet: Norveç'in 11 Eylül'ü, Radikal: Norveç'in 11 Eylül'ü, Bugün: Norveç'in 11 Eylül'ü, Taraf: Norveç'in 11 Eylül günü, Türkiye: Norveç de terörle tanıştı, Vatan: Ensar el İslam şüphesi, Yeni Şafak: Oslo'ya 11 Eylül bombası, Güneş: El Kaide Oslo'yu vurdu, Takvim: 11 Eylül gibi...

Genelkurmay Başkanlığı, Silvan'da gerçekleştirilen terör saldırısı ile ilgili hazırladığı müfettiş raporunu resmî sitesinden yayınladı. Raporda, bazı konularda eksiklikler olabileceği düşünüldüğünden yargıya intikal ettirildiği bilgisine yer verildi. TSK'da ilk olarak yorumlanan rapor eleştirilmekle birlikte olumlu karşılandı. TSK daha önce yaşanan benzer hadiselerde inceleme sonuçları hakkında kamuoyuna bilgi vermezdi. İçişleri Bakanlığı da 13 askerin şehit düşmesiyle ilgili başlatılan soruşturma kapsamında taburun başında bulunan ve operasyonu yönettiği belirtilen bir binbaşı ile aynı taburun emrinde olan bir teğmenin görev yerinin değiştirildiğini açıkladı.

Ordu, kendi ülkesindeki iktidarı kötülemek için onlarca internet sitesini kurabilir mi? Asla! Ne siyasî iktidara ne de halka karşı böyle bir şey yapamaz. Hafta içinde hükümete yönelik kara propaganda içeren internet siteleri hakkında hazırlanan 'internet andıcı' iddianamesi kabul edildi. 7'si general 22 subayın yer aldığı iddianamede sanıklar hakkında "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis talep ediliyor. Hukuk böyle işlerse 'andıç dönemi' biter. Bitmesi de şarttır...

Televizyonlardaki magazin haberlerinin plajlara odaklandığı bir yaz döneminden geçiyoruz. Maalesef programlar seviyesiz, müstehcen. Özendirdiği hayat modelinin dinî ve kültürel değerlerimize ne kadar uyduğu ayrı bir tartışma konusu. Her neyse. Ramazan ayına girildiğine göre magazinci arkadaşlardan biraz daha dikkatli ve saygılı davranmasını istesek çok büyük bir beklentiye mi girmiş oluruz?

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT