1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ali Ünal AKP’nin Günah Galerisini Açmış!
Ali Ünal AKP’nin Günah Galerisini Açmış!

Ali Ünal AKP’nin Günah Galerisini Açmış!

Bazı mensupları AKP’yi dinci siyaset izlemekle suçlarken, Gülen Cemaatinin önde gelen isimlerinden Ali Ünal ülke çapında gelişen manevi boşluktan yakınıyor.

10 Mart 2014 Pazartesi 15:49A+A-

HAKSÖZ-HABER

Gülen Cemaatinin önde gelen kalemlerinden biri olan Ali Ünal AKP’yi analiz etmiş ve yerden yere vurmuş. Kuruluşundan itibaren AKP’yi benimseyemediğini ve ilk iki seçimde oy da vermediğini söylüyor. Aşağıda ayrıntılarını görebileceğiniz yazıda dikkat çeken nokta Ali Ünal’ın AKP iktidarına yönelik eleştirilerinin yönü. Özetlemek gerekirse yazar AKP’nin, BOP-GOP çerçevesinde işbirlikçi bir rol üstlendiğini; PKK ile anlaşarak büyük Kürdistan’ın inşasına giriştiğini; dini-ahlaki alanda büyük bir aşınmaya neden olduğunu; lise gençliğinin zararlı alışkanlıkların pençesine düşürüldüğünü; dünyevileşme belasının toplumu sardığını söylüyor.

Eleştirilerinin bir kısmında haklı noktalar var. Geçmişte İslami hassasiyet sahibi kimi çevrelerin bu süreçte duyarlılıklarının aşındığı, dünyevileşme rüzgarının etkili biçimde hissedildiği, gençlerin manevi açıdan yaşadıkları boşluğun arttığı söylenebilir. AKP’nin bu noktada ilkeli, sağlam bir siyaset izlemekten uzak olduğu, kimi alanlarda, başörtüsü, İmam Hatipler, Kuran ve siyer dersleri gibi, önemli bazı adımlar atmakla beraber, genel manada toplumsal kimliksizlik olgusuna çare olabilecek politikalar geliştiremediği de kabul edilebilir.

Mamafih bu tür eleştirileri yok Öcalan ile anlaşılmış da, Hizmet hareketinin bitirilmesi kararlaştırılmış ve benzeri abartılı iddialarla, komplocu tezlerle süslemek endazeyi kaçırmak demektir.

Öte yandan Ali Ünal’ın eleştirilerini okuyunca Gülen Cemaatinin kafasının epey karışık olduğu izlenimini elde etmemek mümkün değil.

Gülen medyasında yazan ya da konuşan pek çok isim ısrarla AK Parti’nin AB karşıtı bir siyasete ülkeyi sürüklediğinden şikayet etmiyor mu? AK Parti’nin İslamcı bir tutum geliştirdiğinden yakınılmıyor mu? Dindar nesil yetiştirme ve benzeri yaklaşımların özgürlükçü bir tutumla kabul edilemeyeceğini ifade etmiyorlar mı?

Öyleyse neyden rahatsızlar ve niçin rahatsızlar?

İşinize gelince İslamcılıkla suçlayacaksınız, işinize gelince BOP’a eklemlenmekle! Bir taraftan Kürtler, aleviler, solcular vb. farklı kesimlerin özgürlük alanlarının daraltıldığından yakınacaksınız, devlet eliyle din dayatıldığından şikayet edeceksiniz, bir taraftan da toplumsal düzeyde manevi yozlaşma tehlikesinden dem vuracaksınız.  

Tüm bunlar bir arada çok sakil duruyor. Hükümete kafa göz dalacağız diye elinize gelen her şeyi kullanmaya kalkmak yanlıştır. Bu hem ilkesizlik oluşturmakta, hem de inandırıcılığınızı ortadan kaldırmakta. Ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun!

Ve bir küçük hatırlatma! 12 yılı bir arada geçirdiğiniz partnerinizi, müttefiğinizi, şimdi kalkıp başından bunların böyle yapacağı belliydi mealinde mahkum etmeye kalkarsanız, kendinizi temize çıkarmanız pek de kolay olmaz!

***

Bir AKP analizi
Ali Ünal/Zaman

Kuruluşundan itibaren iki ana sebeple AKP’yi benimseyemedim ve ilk iki seçimde AKP’ye reyimi de vermedim.

Birinci sebep olarak, İslâm dünyasını parçalama planı olan BOP veya GOP’un uygulanmaya konduğu bir dönemde Türkiye’de “İslâmcı” kökenli bir iktidar, ancak bu plana hizmet ederdi. Çünkü özellikle Türkiye İslâmcılığı köksüzdür; ciddî bir fikre istinat etmez ve üzerinde Kur’ân ve Sünnet temelinde iyi çalışılmış bir plandan mahrumdur; sloganiktir; devrimci sol karşısında daha çok bir gençlik hevesi ve kompleks tatminine dayanır. Dolayısıyla bu İslâmcılığın İslâm’ı dünyevî hedeflere alet etmesi her zaman mümkündür. Nitekim genellikle böyle olmuş ve Başbakan, GOP’un eşbaşkanı olarak, bu planda bir vazifeleri bulunduğunu, bu vazifenin de özellikle kadın haklarını iyileştirme alanında olduğunu ifade ve itiraf etmiştir. Bu vazifenin kadın haklarıyla sınırlı olmadığı ve Başbakan’ın iddia ettiği gibi, planın bitmediği de ortadadır. Bölgede, bu köşede sürekli ikaz edildiği üzere, büyük bir Kürdistan’ın kurulması da plana dahildir; PKK, bilhassa bunun için vardır. Başbakan’ın son zamanlardaki yaygarası, büyük Kürdistan hedefi istikametinde Türkiye içinde özerk Kürdistan’a hem de iktidar eliyle gidilmekte olduğu gerçeğini gizlemeye yöneliktir de. Otuz yıl kendisiyle savaşılan, onbinlerce şehide ve millî varlığın heba olmasına sebep olan PKK’ya ve arkasındaki güçlere bütün istedikleri verilmiş görünmektedir. Bir diğer açıdan, gün gibi ortada bir gerçek olarak, iktidar, Öcalan için Fethullah Gülen Hocaefendi’yi, PKK için “Camia”yı “bitirme” kararındadır.

AKP’yi hiçbir zaman benimseyememiş olmamın ikinci sebebi, İslâmî hedefleri realize etmesi mümkün olmayan bir iktidarın İslâmî veya İslâmcı temelli olduğunu inkâr için uygulamalarıyla İslâm’a kesin zarar vereceği düşüncemdi. Nitekim, Türkiye’nin çok partili hayatın içinde bulunduğu son 64 yılında bu iktidar döneminde olduğu kadar hiçbir dönemde dinî manevî ahlâkî aşınma ve bozulma yaşanmamıştır. Bu iktidar döneminde, bu köşede 12 yıldır zaman zaman ikazda bulunulduğu üzere, İslâm hassasiyetli bilinen kesimlerin büyük çoğunluğunda tam bir dünyevîleşme yaşanmış, fuhuş artmış, aile kurumumuz olabildiğince yıpranıp çökme noktasına gelmiş, aile ve toplum içi münasebetler İslâmî ve insanî olmaktan çıkmış, muamelatta, günlük hayatta aldatma ve güvenilmezlik zirve yapmış, İslâm sadece bir garnitür olma derekesine düşürülmüştür. Diğer yandan, teknik sahada bazı imkânların üzerini örttüğü acı bir gerçek olarak, millî eğitim en büyük yarayı bu dönemde almış, lise gençliğinin % 90’ı sigara, alkol ve uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıkların pençesine düşmüştür. Sadece Türkiye değil, belki dünya tarihinin eşini görmediği veya az gördüğü bir yolsuzluk, rüşvet, irtikap ve zimmet suçlarının bu dönemde hem de çok geniş bir dairede işlenmiş olması da yadırganacak bir husus değildir. Her biri yüz kızartıcı bu suçlara karşı İslâmcı temelli ve İslâm hassasiyetli bilinen pek çok kesimden hiçbir tepki gelmemesi, hattâ destek gelmesi, ülkede İslâmî vicdanın ne kadar tefessüh ettiğini, İslâmî insanî insafın âdeta kalmadığını ve İslâmî duyarlılığın ne ölçüde törpülenmiş olduğunu görmeye yeter.

Hz. Bediüzzaman, genel bir kaide olarak “Müslüman’ın fâsıkı, başka fâsıklara benzemez. Çünkü başka dinleri terk eden, herhangi bir dinde ışık bulabilir; fakat İslâm bütün hakikatleri muhtevî olduğundan, İslâm’ı terk eden hiçbir yerde ışık bulamaz. Başka dinlerin fâsıkları bozulmuş süte benzerken, Müslüman’ın fâsığı bozulmuş tereyağına benzer, zehirler.” der.

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

9 Yorum