
Ailemiz Pastoral Psikolojiye Kaldıysa
İslam ise farklılıkları korur, kadını kadın olarak, erkeği erkek olarak görmek ister. Ve farklılıklardan en büyük bütünü oluşturur, hepsini tevhit eder.
Faruk Beşer / Yeni Şafak
Modernizm farklılıkları ortadan kaldırmanın adıdır. Kadın da erkek de sadece bireydirler. Anne baba ve çocuklar da öyle. Hiç birinin diğeri nezdinde bir ayrıcalığı, farklı bir statüsü ve saygı hakkı yoktur. Mesela annelik, ya da babalık birer değer değildir. Farklılıklar ortadan kalkınca değerler de koparılmış ve dağılmış oluyor. İnsanlar artık ipi kopmuş tespih taneleri gibi, eğilimlerine göre etrafa saçılıyor, bundan en çok etkilenen kurum da tabii ki aile oluyor.
Daha önce de demiştim, Kuranı Kerim ilk sayfalarda insanların iman açısından mümin, kâfir ve münafık diye özelliklerini verdikten sonra bir de fâsıktan söz eder. Fasık, Allah’la olan ahdini bozup O’nun, koparmayın dediği bütün ilişkileri koparan, böylece de yeryüzünde fesat çıkaran insandır (2/27). Bu ayeti okurken benim aklıma hep modernizm gelir. Bütün değerleri yıkıp dağıttığı için.
İslam ise farklılıkları korur, kadını kadın olarak, erkeği erkek olarak görmek ister. Ve farklılıklardan en büyük bütünü oluşturur, hepsini tevhit eder.
Batı şimdi aile özelinde bu dağılmışlığı toparlamanın yollarını arıyor.
Bu noktada şu şerefli sözü hatırlamamız elzemdir:
“Siz öncekileri adım adım, karış karış izleyeceksiniz. Hatta onlar gidip bir keler deliğine girseler siz de oraya gireceksiniz. Yahudileri ve Hıristiyanları mı kastediyorsun, ey Allah’ın resulü, dediler. Tabi, başka kim olacak, buyurdu” (Buhari).
Bunu şunun için söyledim: Biz bir taraftan Batının dağılma sürecini yaşarken, bir taraftan da Cemil Meriç’in dediği gibi, onların reçetelerini aşırıp uygulamaya çalışıyoruz. Ne demişti Üstat? Türk aydını efendisinin ilaçlarını çalıp içen ahmak uşak gibidir.
Şimdilerde Pastoral Psikoloji diye bir bilimsiden söz ediliyor. Bizim Manevi Bakım diye çevirdiğimiz şeye yakın, papaz terapisi denebilir. Yani aileyi dağılmaktan koruyabilmek için artık Pastoral Psikoloji öğrenip papazın tavsiyelerine uymamız gerekiyor.
Boşanmaları önleme adına Diyanetin de bir çalışmasının olduğunu öğrendik. Aile Hekimliği gibi, Aile Hakemliği kurma teşebbüsleri varmış. Fikir güzel gibi gözüküyor ama bu da bizim değerlerimize aykırı değil mi? Çünkü bunda da bir parçalanmışlığın işareti var. Anlaşamayan karı koca, kendilerine tamamen yabancı böyle bir hakemlik kurumuna gidip dertlerini dökecekler, bir bakıma günah çıkaracaklar. Uzman hakemler de onları dinleyip, psiko-terapi yöntemiyle ve pastoral bir eda ile tavsiyelerde bulunacaklar. Oysa Kuranı Kerim anlaşmazlığın çaresini bize göstermiş: Karı-koca ayrılma noktasına gelmişlerse bir hakem kocanın yakınlarından bir hakem de kadının yakınlarından bir araya gelecek ve meseleye el atacaklar. Eğer niyetleri sağlam ise bir de Allah’ın tevfikini yanlarına alıp meseleyi çözecekler (4/35). Yani mesele etrafa dağılmayacak, kırılan kol yen içinde kalacak. Eşlerin en yakınları ‘ehl’ olma vasfıyla bir bakıma işin içine yüreklerini de katarak meseleyi ele alacaklar. Çünkü bunu eşlerin yakınlarından başka kimsenin bu içtenlikle yapması mümkün olamaz.
Yine de Diyanetin kurmayı düşündüğü bu hakemlik uygulaması eşlerin yakınlarından oluşacaksa makul bulunabilir. Ama o zaman da bu bir kurum olmaz.
Son yıllarda boşanma oranlarının hızla arttığını herkes biliyor. Boşanma ailenin dağılması demek ise, yapılacak iş boşanma sebeplerini belirleyip onları ortadan kaldırmaya çalışmak olmalı değil mi? Bu sebeplerin başında geçimsizlik varmış. Ama geçimsizlik ne? Geçimsizliğin sebepleri sadece ekonomik mi? Mahremiyet sınırlarının bulunmaması, eşlerin başkalarıyla ilgilenmeleri, gözünün dışarıda olması, huzuru işyerinde ve arkadaşlarının yanında araması, iffeti zedeleyen muhtelit ilişkiler, lüks merakı ve özenti, rıza, sabır ve tevekkül gibi manevi edeplerden yoksunluk, içki kumar, eğlence merakı, internet, tarzları ve sitilleri batasıca porno televizyonlar. Feminizmin etkisiyle ortaya çıkan ve müslümanlara dahi bulaşan kadın mı erkek mi çatışması, ekonomik özgürlük, ayaklarının üzerinde durabilme, kimseye muhtaç olmama, kocanın eline bakmama gibi modern ve feminist sloganlar. Bir diğer sebep aile içi şiddet imiş. Peki, şiddetin sebeplerini de tartışmak ve önce onları ortadan kaldırmak gerekmez mi?
Hatta evlilik öncesi flört, müslüman geçinen şehvetperestlerin, mücbir bir sebep yokken yaptıkları gizli ikinci nikâhlar. Bütün bunları yeniden düşünmeliyiz.
Bu sonuncusunu şunun için söyledim: Elbette Allah’ın verdiği izne karşı çıkacak halimiz yok. Ancak Bektaşi gibi ayeti yarısına kadar da okumamalıyız. Allah, hanımlarınız arasında adaleti sağlayamayacağınızdan endişe ederseniz o zaman bir tane ile yetinin, buyuruyor (4/3). Adaleti sağlayan hukuktur. Bugün ikinci, üçüncü eşin hukuku var mı? Bu durumda, değil endişe etmek, adaletsizliğin olacağı kesin olmuş olmaz mı? Sadece soruyorum.
HABERE YORUM KAT