1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ‘Ağaç Sevgisi’ Psikolojik Harekâtı
‘Ağaç Sevgisi’ Psikolojik Harekâtı

‘Ağaç Sevgisi’ Psikolojik Harekâtı

Taksim gibi kurtarılmış bölgelerden bütün bir ülkenin ve toplumun tercihini ipotek altına almaya yönelik bu girişimin her tarafından tutarsızlık akıyor.

03 Haziran 2013 Pazartesi 05:06A+A-

‘Ağaç Sevgisi’ Psikolojik Harekâtı

Kenan Alpay

Taksim Gazi Parkı’ndan sökülüp Hürriyet-i Abide parkına nakledilen ağaçlar üzerinden bir hafta boyunca şahit olduklarımız ciddi ve çok yönlü bir muhasebeyi gerekli kıldığından hiç şüphe yok. Bu muhasebeye ulusalcı-Kemalist-sosyalist kadroların kara propaganda ve kitlesel provokasyon yeteneklerinden önce başka bir yerden başlamak gerek.

Benzerlerine şimdiye kadar çokça şahit olduğumuz mezkur kara propaganda ve kitlesel provokasyonun öncelikli hedefi nedir? Her ne kadar renklendirilip sivilize edilmiş, çevre sevgisi ve doğal hayata sadakat maskesi giydirilmiş olsa da klasik anlamıyla tam tekmil bir psikolojik harekâtla karşı karşıya olduğumuzdan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bu tespit, Hükümet veya Belediye cephesinden kar hırsını merkeze alarak yapılan bir dizi yanlışın görmezden gelinmesi veya meşrulaştırılmasına gerekçe kılınamaz elbette. Lakin sorunun merkezini, ana kaynağını teşkil eden iktidar ilişkilerini teğet geçerek yani “ağaçlara” odaklanarak yapılacak çözümlemelerin çocuksu bir heyecan veya post-modern bir aldanmaya razı olmaktan öteye fazlaca bir anlam ifade etmeyecektir.

Ayyaş’ın Torunları Ayıldı (mı?)

Cumhuriyet Gazetesi’nden Miyase İlknur, diğer çalışma arkadaşları gibi bir haftaya yayılan eylemlerden son derece mutlu olmuş olmalı ki dün “Ayyaş’ın Torunları Ayıldı” başlıklı bir değerlendirme kaleme almış. Benzerlerini Aydınlık, BirGün, Vatan, Sol, Taraf, Yurt, Radikal, OdaTv, Yeni Çağ hatta Haydar Baş’ın Yeni Mesaj gazetesinden de okuduğumuz değerlendirmeler “sokak sokak direniş”in heyecanını taşıyordu okurlara. 

Her renkten siyasi-sosyal muhalif İstanbullu vatandaş girilmez olan Taksim’e girmiş, yıkılmak istenen Gezi Parkı’na sahip çıkarak güya “Faşizme Dur” demiş.  Aslında “Vatan, Bağımsızlık, Cumhuriyet, Emek ve Doğa Mücadelesi” olarak takdim edilen Ergenekon-Balyoz cephesinin yeni planı Tepeleme Provası, zannedilenden daha başarılı ve kuşatıcı olmuştur. Öncelikli mesele Özel Harp Dairesi’nin uzun yıllar eğitiminden geçmiş Kemalizme iltisaklı bir dizi sol-sosyalist kadroların daha geniş kesimleri de içine katabilecek provokasyonlar tertip etme yeteneklerinin bir hayli gelişmiş olduğudur.

Aydınlık-İşçi Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin merkezinde olduğu ama TKP, ÖDP ve Halkevleri’nden başlayıp ırkçı HEPAR’a hatta liberal-lümpen sanatçı-aydın kesimlerine kadar binlerce insanı kuşatıp cephe mücadelesi psikolojisiyle militanca Taksim’e sürükleyen şeyin “AVM karşıtlığı ve ağaç sevgisi” olması düşünülebilir mi? Bu tasfiye edilmek istenen Kemalist oligarşinin güçlü bir biçimde yeniden inisiyatif almaya kalkıştığı stratejik bir karşı hamledir. İçinde yer alanla aktörlerin farklı niyetleri, değişik renkleri hatta zıtlıkları olsa bile bu durumu değiştirecek bir şey değildir.

Her şeyden önce Taksim gibi kurtarılmış bölgelerden bütün bir ülkenin ve toplumun tercihini ipotek altına almaya yönelik bu girişimin her tarafından tutarsızlık akıyor. Çünkü Taksim’in de eski yapıyı savunanların da her halleri tüketim kültürünün ve kapitalist yaşam tarzının tezahüründen başka bir şeyi temsil etmiyor. AVM’leri yaratan ve yaşatan küresel sermayenin yaşam tarzıyla özdeşleşmiş aydın-sanatçı kesimlerin bu seferberlik içinde yer alması eylemin popülaritesini arttırsa bile meşruiyetini ortadan kaldıracağını nasıl olur da gözden kaçırırız.

Ulusal-Küresel Sermaye ve Şefkatli Oteller

Kar hırsının doğayı tahrip eden küstahlığına karşı bir uyanış ve itiraz olarak servis edilen bu süreç AK Parti ve Başbakan Erdoğan karşıtlarının her zaman için Kemalist kadrolar tarafından açılan şemsiyenin altında toplanma potansiyeli taşıdığını teyit etmiştir. Şunu herhalde iyice öğrendik: Statükonun değişimini talep eden, resmi ideolojinin tasallutuna son vermek isteyenler de dâhil olmak üzere laik-seküler değerlerle mücehhez orta ve üst sınıfların biricik sığınağı yine de Atatürkçü-Kemalist ideoloji ve kadrolar oluyormuş maalesef.

Yazının Devamı…

HABERE YORUM KAT

1 Yorum