1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Özbek Muhalif: Artık Vatana Dönme Zamanıdır
Özbek Muhalif: Artık Vatana Dönme Zamanıdır

Özbek Muhalif: Artık Vatana Dönme Zamanıdır

Özbekistan'da uzun süren dikta yönetimi sonrası Mirziyayev'in yeni yönetimi yurt dışında yaşayan muhaliflerin ülkelerinin geleceği için ümitli olmasına sebep oldu.

14 Şubat 2018 Çarşamba 20:55A+A-

Orta Asya’nın en kalabalık Müslüman nüfusuna sahip olduğu Özbekistan bu günlerde 'yeni tarihinin' en önemli dönemini yaşıyor. Ülkeyi 27 yıl dikta rejimi ile yöneten İslam Kerimov’un 2016 senesinde vefat etmesinden sonra yeni Devlet Başkanı Şevket Mirziyayev devlet yönetiminde kapsamlı değişiklikler yaparak toplumun hareketlenmesine neden oldu. Özellikle, geçen haftada baskı rejimin “derin devleti” olan Milli Güvenlik Servisi Başkanının görevden alınması ve birçok üst yetkilisinin tutuklanması Özbeklerde artık özgürlük ve adalet döneminin başladığı olarak algılandı. Yurt dışında yaşamaya mecbur olan Özbek muhalifler de bu gelişmeler karşısında “artık vatana dönme zamanı” demeye başladılar.

Dünya Bülteni sitesi, konuyu Türkiye’de yaşamakta olan Özbek muhaliflerden Namoz Normumin Mohammad ile görüştü.

Sizin muhalefet anlayışınız nedir?

Toplumsal olaylara veya siyasi sisteme muhalefet etmek, insan doğasının özelliklerinden biridir. Bunun nedeni insanların zihinsel, dini, sosyal ve ruhsal niteliklerinin farklı olmasıdır. İnsanların bu özellikleri farklı seviyelerde olabilir: onlardan bazıları büyük bilgi, açık zihin ve güçlü inanca sahip olabilirken, diğerlerinde bunlar daha az gelişmiştir. Onun için insanlar toplum ve devlet yaşamıyla ilgili her konuda kesinlikle oybirliği içinde olamaz. Bir problemle ilgili düşünceleri ve fikirleri olan bir kişi çoğunluğun iradesine karşı gitmek istiyor, çünkü bu görüşlerinin ifade etmek ve uygulamak istiyor. İnsanlık tarihinde hep böyle olmuştur. Ve hatta çeşitli zulüm veya ölüm cezası riski, bazı insanların ya da grupların iktidarlara karşı muhalif olmalarına engel olamamıştır.

Yani, muhalefetin varlığı, iktidarın onu istemesine ya da istememesine bağlı değildir. Muhalifler bütün rejimlerde var olacak ve mevcut siyasi iktidarlara karşı gelmeye devam edecektir. Kuzey Kore'deki totaliter diktatörlük rejiminde bile muhalifler var: onlardan bazıları yönetim tarafından ya idam ediliyor, ya da ülkelerinden kaçmaya çalışıyorlar.

Son zamanlarda basında Suudi Arabistan rejimini eleştiren bazı muhalif İslam alimlerinin ve aydınlarının tutukladığı haberleri yer aldı.

Birkaç hafta önce tüm dünya İran'ın birçok şehrinde muhalif fikirli insanların mevcut hükümete karşı miting düzenlediklerini izledi.

Tabii ki muhalefet, özgürlük ve insan hakları ilkeleri daha fazla olduğu şartlarda büyüyor ve gelişiyor. Örneğin, Mikail Gorbaçov’un yeniden yapılandırma ve açıklık (perestroyka ve glasnost) döneminde Özbekistan da dahil olmak üzere SSCB'de çok sayıda muhalefet partisi ve hareketler ortaya çıkmıştı.

Bu muhaliflere daha sonra ne oldu?

Özbekistan'da bağımsızlığın ilk yıllarında (1988-1993), çeşitli muhalefet grupları ve hareketleri ortaya çıkmıştı. Daha sonra, İslam Kerimov liderliğindeki hükümet, güç yapılarını (Ulusal Güvenlik Servisi, İçişleri Bakanlığı ve mahkemeler) kullanarak bu siyasi grupların faaliyetlerini yasakladı. Ünlü muhalifler yurt dışına gittiler. Bazı siyasi muhalifler Kerimov rejimi tarafından uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldı. Muhalefete yapılan bu gibi zulüm ve baskı onun örgütsel gücünü kaybetmesine neden oldu. Sadece hukuk savunucuları dahil olmak üzere bazı muhalifler Özbekistan'da gayri resmi faaliyetlerde bulunmaya çalıştılar.

Özbek muhalefetinin mevcut durumu hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Bana göre, Kerimov rejiminin böyle acımasız baskıları karşısında muhalefet adını korumak bile bir başarıydı. Yukarıda söylediğim gibi, tüm muhalif güçler diktatör tarafından yasaklanmıştı. Şimdi ülkede veya yurt dışında faaliyet gösteren siyasi muhalif organizasyonlar hakkında değil, bazı tanınmış muhalefet figürler hakkında konuşabiliriz. Yeni lider Şevket Mirziyayev'in iktidara gelmesinden sonra bile, Özbekistan'daki siyasi muhalefet, resmi toplantılar ya da başka etkinlikler düzenleyemedi. Bu nedenle, muhalif olarak bilinen kişiler Özbekistan'daki durumla ilgili görüşlerini internet üzerinden veya yabancı medyada ifade edebiliyorlar.

Ülkenizdeki sosyo-politik durum bugün nasıl gelişiyor?

Şimdiye kadar Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyayev siyasi reform hakkında ve özellikle siyasi muhalefetin faaliyetlerine resmi olarak izin verilmesi hakkında bir açıklama yapmadı. Aynı zamanda Özbekistan'da şu noktaları gözlemlemekteyiz:

1-Mirziyayev hükümeti kendinden önceki dönemde uzun süreli hapis cezalarına çarptırılan siyasal muhalefet ve bağımsız insan hakları savunucularının bazı üyelerini serbest bıraktı.

2-Sosyal ağlarda, bir de hükümetin kontrolü altında olan internet sayfalarında söz ve düşünce özgürlüğü belirtileri görülmektedir. Özellikle İslam Kerimov rejiminde düşünülemez olan yerel yönetimler eleştirel makaleler yayınlanmaktadır.

3- Sıradan vatandaşların ve bilhassa aydınların toplumda aktivitesi ve etkinliği gittikçe artmaktadır.

Özellikle, bunu ünlü yazar Nurullah Muhammed Raufhan'ın Türkiye’ye göç etmesinin ardından iki yıl sonra vatanına geri dönmesi ve Özbek polisi tarafından cezaevine gönderilmesi olayında gözlemledik. Bu hapse atma olayı tam anlamda sosyal ağlarda patlama etkisi yarattı. Nurullah Muhammed Raufhan, Stalin katliamlarını anlatan ünlü Rus yazar Alexander Solzhenitsyn'in "Gulag Takımadaları" romanının ruhuna uygun "Bu Günler" adlı bir romanı yurt dışında yayınlamıştı. Bu kitapta Kerimov rejiminin hukuksal ve ahlaki suçlarının tüm yönleri ifşa edilmiştir.

Özbekler, Milli Güvenlik Servisi Başkanı Rustam Inoyatov'un görevden alındığını nasıl karşıladılar?

Kelimenin tam anlamıyla bu bizim için bir bayram günü oldu. Çünkü bu Ulusal Güvenlik Servisi değil, Kerimov'un düzenlediği ve Inayatova'nın yönettiği Özbek halkı ezme örgütü idi. Tam bir zulüm uygulanmıştı. Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyayev, bu istihbarat servisinin kendisine sunduğu bilgilere inanmadığını söyledi. Ayrıca, Ulusal Güvenlik Hizmetini suç ve yolsuzluk merkezine dönüştüren "o kişinin (İslam Kerimov’un) artık yaşamadığını” belirtti.

Yeni devlet başkanın faaliyetleri hakkında olumlu konuşuyorsunuz. Şevket Mirziyayev'in ülkeniz için bir reformcu lider olacağını düşünüyor musunuz?

Öncelikle, görevde olduğu bir buçuk yıl boyunca yeni Devlet Başkanı kamuoyunun kısmen aydınlanmasına veya toplumun kitlesel bilinçlenmesine yol açtı. Sonuçta, Kerimov'un rejimi altında halk ve topluluk tamamen sinmiş durumdaydı. İkincisi, Mirziyayev iktidarın İstihbarat, İç İşleri, Başsavcılık güç birimlerine Kerimov ve Inoyatov'un "kara daire"siyle ilişkisi olmayan yöneticileri atayarak değiştirdi.

Üçüncüsü, Mirziyayev Orta Asya devletleri ile açık kapı politikaları yürütmeye kararlı ve bunu eylemleri ile ispatlıyor. Bu Özbekistan'ın Kerimov rejimi varlığının ana şartlarından biri olan dış dünyadan tamamen tecrit edilmesi, kurtarılması anlamına geliyor. Bunlar sadece politik rejimin değişmesine yönelik yavaş işleyen bir süreç değil, aynı zamanda Özbekistan'ın bölge ve dünya tecridinden kurtulması ve Orta Asya halklarının ve devletlerinin birbirlerine yakınlaşması ve işbirliğini artırması çabalarıdır.

Mevcut koşullar altında Özbek muhalefetinin rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Biz muhalifler hükümetin bu adımları karşısında olumlu ve dengeli bir pozisyonda bulunmalıyız, diye düşünüyorum. Her şeyden önce, siyasi muhalefet Şevket Mirziyayev'in hükümetini meşru kabul etmelidir. Aksi takdirde, hükümet ve muhalefet arasında herhangi bir ilişki kurulması mümkün olmayacak. Basitçe söylemek gerekirse, vatan kapıları bize açılmaz.

Bugün, Özbekistan siyasetinin temel amacı İslam Kerimov diktatörlüğünün miraslarından kurtulmak ve ülkemizde Müslüman halkımızın inancına uygun aynı zamanda gerçek adalete, temel insan hakları, serbest seçimler gibi ilkelere dayanan özgür sivil toplumun temellerini oluşturmaktan ibarettir.

Batılı demokrasinin ilkelerinden bahsediyor musunuz?

Hayır. Bildiğimiz gibi Batı demokrasisinin temeli laiklik, yani din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. İslami toplumun temelleri ise bunun tersine dini değerler ve kuralları ve dünyavi denilen değerlerinin birleşiminden oluşmamaktadır. Bu ilke Özbekistan'da yeni bir toplum inşa etmede belirleyici olmalıdır. Çünkü dini ve laik toplum destekçilerini bir araya getirmenin tek yoludur. İslam Kerimov kendi ürettiği İslamofobi, yani radikalizm ve aşırılık iddiaları ile ülkeyi yönetti. Ve biz az önce bahsettiğim bir hamle ile dindar mı yoksa laiklik bir toplum mu meselesini halk, ülke ve devlet gündeminden çıkartmalıyız. Bu yapay bir ayrım ve yapay bir sorundur.

Bizim insanların yüzde 90'u Müslümandır ve bu nedenle toplum ve devlet “dini-dünyevi” ya da “dünyevi-dini” olmalıdır.

Kelimenin tam anlamıyla böyle bir müspet karışık toplumun oluşumu bize bazı durumlarda insan aklına bile uymayan batı laik demokrasinin özgürlük ve insan hakları ilkelerinin olumsuz yönlerini önlemek için fırsat verir. İnsan doğasını, aile yaşamını ve toplumsal maneviyatı ve ahlakını yok eden sözde "özgürlük ve haklar" dan bahsediyorum.

O zaman siz özgürlük ve insan hakları konusunu nasıl anlıyorsunuz?

Birey ve toplumun, konuşma, düşünce, yayın, basın, iktidar yapılarının seçimi gibi özgürlük hakları vardır. Bütün bunlar doğru. Fakat tüm bu özgürlükler bireylerin can, akıl, mülkiyet, nesil ve insanlık onurunun dokunulmazlığını yok etmemelidir. Yani, bireyin ve toplumun özgürlüğü bir insanın öldürülmesine veya yaralanmasına yol açmamalıdır. Oysa Kerimov'un yönetimi istediği herkesi öldürüp işkence yapıyordu.

Ayrıca sözde özgürlük nedeniyle insan aklına alkol, uyuşturucu ve buna benzer maddeler ile zarar verilmemelidir. İnsanların ve devletin malı yolsuzluk ya da faiz lobileri tarafından yağmalanmamalıdır. Veya toplumda “özgürlük” adı altında pornografinin yayılmasıyla sağlıklı nesillerin doğumu ve yetişmesine engel olmamalıdır. Ve son olarak böyle özgürlükler adına kimseye iftira atılamaz, insan haysiyeti küçük düşürülemez. Benim gerçek özgürlük ve özgür toplum anlayışım budur.

Bu dokunulmazlıklar vatandaşlar ve iktidar için eşit güçte olan adil kanunlarla korunmalıdır. Bunun için hükümet ve muhalefetin katılımıyla gerçekleşecek ulusal bir anlaşma yeterli olmayabilir. Öncelikle böyle gerçek özgürlüklere dayanan adil bir sivil toplumun ideolojik ve yasal zeminleri oluşturulması gerekiyor.

Vatanınıza dönerseniz işe nasıl başlayacaksınız?

Öncelikle mevcut durumu iyi incelemeliyiz. Ben 25 yıldır Özbekistan'da bulunmadım. Şimdi halkımız çok ağır şartlar altında yaşıyor. Bir yandan ekonomi tamamen çöktü, yeterince işyeri yok, her sene yüzbinlerce genç ülkeyi iş aramak için terk ediyor. Öte yandan sorunları tartışma ortamı ve kültürü yok, muhalefetin bir temsilcisi olarak tam hareket etme imkanı da yok ...

Bu nedenle bugünkü sorunlara ilgili görüşlerimizi ifade etmeden önce insanları dikkatle dinlememiz gerekecek. Çay odaları veya yemek salonlarında Özbek pilavı yiyerek insanlarla dertleşmeliyiz. Kendimizi iyi tanıtarak, tüm sorunlarımızın özünü dikkatle açıklamalıyız, diye düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı Mirziyayev devletin ve hükümet idarelerinin tam olarak çalışmadığını, felç olduğunu söylüyor. Bunun sebeplerini insanlara anlatarak sorunların özünü ortaya koyabiliriz.

Taşkent'te ve büyük şehirlerde aydınlar ile sıkı çalışmamız gerekiyor. Onlarla arzu ettiğimiz ve halkımız ile birlikte inşa edeceğimiz gerçek manada özgür ve adaletli toplumunun esaslarını tartışabiliriz. Bu esaslar hakkındaki düşüncelerimi, konuşmamızın özgürlük ve dokunulmazlıklar hakkındaki bölümünde anlatmaya çalıştım.

Tabii ki resmi yad a özel medyaya demeçler vermeye, kendi broşürlerimizi, kitaplarımızı veya diğer yayınlarımızı yayınlamaya çalışacağız. İnternette ve diğer sosyal medyada ben ve arkadaşlarım zaten muhalifler olarak az çok tanınıyoruz.

Faaliyetlerimizin örgütsel kısmına gelince internette “Yeni Topluluk” (Özbekçe “Yangi Jamiyat”) adında kendi ideolojimiz, siyasi görüşlerimiz ve başka ilkelerimizi anlatan bir çalışmamız bulunuyor.

Kaynak: Dünya Bülteni

 

HABERE YORUM KAT