1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Kuran’da Ekonomik İlişkiler ve Mülkiyet
Kuran’da Ekonomik İlişkiler ve Mülkiyet

Kuran’da Ekonomik İlişkiler ve Mülkiyet

Davet Derneği’nde bu ay Asım Dundar’ın konuşmacı olarak katıldığı seminerde Kuran’da ekonomik ilişkiler ve mülkiyet konusu işlendi.

03 Nisan 2014 Perşembe 21:08A+A-

Konuyla ilgili Al-i İmran suresinden ayetler ve meal okunduktan sonra seminer başladı.

Ekonominin çok geniş bir konu olduğunu söyleyen Dundar “Bugün ekonominin bizi ilgilendiren kısımlarına olabildiğince değineceğini” belirtti. Ekonomi kavramının bazı tanımlamalarını yapan Dundar şunları söyledi; Ekonominin başlıca mantığı aynı enerjiyi, aynı veriyi, aynı değeri kullanarak nasıl daha fazla fayda elde edebilirizdir. Ekonomi dediğimiz şey aynı zamanda iktisattır. Dinimizin nasıl bir hukuk yönü varsa ekonomik yönü de vardır. Batı dünyasına baktığımızda din felsefesi, din sosyolojisi, din psikolojisinin yanında bir de din ekonomisi yoktur. Çünkü dinin onlar için ayrı bir yönü vardır, ekonomi dinden bağımsız olarak düşünülür.

Kuran’ın insana ekonomik bir program çizer. İslam hayatımıza her alanda etki ettiği gibi ekonomik alanda da etki eder. Kuran’a baktığımızda ticaretle ilgili, zekâtla ilgili, üretim ve tüketimle ilgili birçok ayet olduğunu görürüz. İktisadi faaliyetlerin temelinde üretim, tüketim, mübadele ve tedavul vardır. Kuran’da üretimde mülkiyet esastır. Herkes ürettiğine sahip olur ancak bu mutlak bir sahiplik değildir, mutlak mülkiyet sadece Allah’a aittir. Sınırlı ve sorumluluk getiren bir mülkiyet anlayışı vardır.

Servet elde etme yollarına da değinen Dundar; çalışmak, emek harcamak, ticaret yapmak (Alışveriş helal, faiz haramdır. Çünkü ticaret risk taşır),toprağı ihya etmek ve mirasın helal yollar olduğunu; zorbalık, rüşvet, sahtekârlık, hırsızlık... gibi yolların haram yollar olduğunu söyledi.

Tüketim konusunda yiyecek, içecek, giyim, barınma gibi malların bizim gerekli ihtiyaçlarımız olduğunu söyleyen Dundar, İslam’ın meşru görmediği mallara içki örneğini vererek bu şeylerin İslam’da mal olarak kabul edilmediğini vurguladı.

Üretim ve tüketimin olduğu yerde bir pazarın da olacağını belirten Dundar üçüncü olarak ticaret konusuna değindi ve şunları söyledi; Önceden de belirttiğimiz gibi Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır. Bazı rivayetlere göre Hz. Peygamberin(a.s.) ticarette değiş-tokuş yerine paranın takastan daha iyi olduğunu söylemiştir ve insanları paraya yönlendirmiştir. Yine bir rivayette Hz. Bilal’in elindeki hurmayı Hz. Peygamber’e ikram etmesi üzerine Hz. Peygamber (a.s.) bu hurmanın kaynağını sormuştur. Hz. Bilal’de elindeki iki ölçek kötü hurmayı bir ölçek iyi hurma ile takas ettiğini söylemiştir. Hz. Peygamber’de bu alım-satımın yanlış olduğunu, bunun yerine paranın kullanılması gerektiğini söylemiştir. Çünkü burada iki tarafın da menfaati gözetilmiştir. Bunların yanında ticarette bazı esasların olduğunu söyleyen Dundar damping yapmak (bir malı değerinin altında satmak), karaborsacılık, stokçuluk, açık arttırma, faizciliğin yasak olduğunu ve ticarette karşılıklı rızanın meydana gelmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca kâr ahdi hususuna değinen Dundar bu konuyla ilgili Kuran’da ayet ya da Hz. Peygamber(a.s.)’den gelen hiçbir kesin rivayet olmadığını, ancak “İslam hukukçularının bu konuda bir malı çok fazla kar elde ederek satılmasının doğru     olmağını söylemişlerdir” dedi. Ek olarak İmam-ı Azam Ebu Hanefi’nin bir maldan yüzde yüzün üzerinde kâr elde etmenin doğru olmadığını söylediğini ifade etti.

Bu bölümde son olarak konuyla ilgili bir genelleme yapan Dundar şu maddeleri sıraladı;          İslam’da ticaret serbest, faiz yasak ve vergide zekât esasları uygular, meşru üretim serbesttir, üretimde mülkiyet esastır, serbest olan bir mal normal üretim şartlarında yasaklanamayacağı gibi yasak (haram) olan bir malın üretilmesi de serbest hale getirilemez, sermayenin tekelde toplanması önlenir, faiz haram sayılmıştır, ticaret yapmak risk taşıdığı için helal sayılmıştır, rıza dışı alışverişler ve muameleler gayri meşrudur, pazarlık üzerine pazarlık yapmak gibi esaslar yasaklanmıştır.

Seminerin ikinci bölümünde Dundar insanın parayla, ekonomiyle, servetle yani mülkiyetle olan imtihanı konusunda konuşmasını devam ettirdi. “İnsanın elinde olan ne ise serveti de odur” yaklaşımıyla konuya başlayan Dundar Kuran’ın bu durum karşısında insanlara nasıl bir duruş, nasıl bir yöntem sunduğuna açıklama getirdi ve şunları şöyledi; Kuran’da servetle ilgili en temel kavramın mülk olduğunu görüyoruz. Mülk kavramı aynı zaman Allah’ın esması olan Malik’le de yakından alakalıdır. Mülk bütün yaratılmışları içine alan kavram yani yaratılmışlığı ifade eder. İslam’a göre mülk bu anlamda Allah’a aittir. Bizler sadece onu kullanma hakkına sahibiz, bir anlamda emanetçileriz. Mülk üzerinde mutlak hak sahibi Allah’tır. Kuran’ın servet anlayışına göre servet emanettir. Yani kazanılan şeydir, sahiplik, mülklük anlamında değildir. Servet benimdir diyen insana İslam’ı anlatamayız. Servet emanet olmaktan çıktığında burada servet-mülkiyet-insan arasındaki ilişki zehirlenir. Bu noktada insan servetin kaynağını unutup haddini aşmaya başlar. Servete ait olanın hiçbir şeyi yoktur. Servete sahip olanlar ise asıl hak sahibinin Allah olduğunun bilincindedirler. Bu kimseler infakı, zekâtı, sadakayı servete sahip olmanın bir yöntemi olarak görürler, verdiğim benimdir derler ve verirler. Dolayısıyla verdiklerine sahip olurlar. Allah zekât ile infak ile… İnsanı daima özne kılmaya çalışıyor, insanın izzeti için özen gösteriyor, insanı servetin yanında küçültmüyor tam tersi servetle beraber insanın izzetini, şerefini artırmaya çalışıyor.

Diğer yaklaşımlara da değinen Dundar Marksizm ve Kapitalizm örneklerini vererek bunların serveti emanet kabul etmediğini ve serveti tanrılaştırdıklarını ifade etti. Sahiplik-servet zehirlenmesine örnek olarak Karun kıssasını hatırlatan Dundar; Karun ölmüştür ama Karunculuk ölmemiştir dedi. Bunun yanında ruhbanlık, fakirizmlikte olduğunu ifade eden Dundar bunlara Kuran’ın karşı çıktığını belirtti.

Dundar insan ihtiyaçlarının kriterlerinin ne olması gerektiği konusunda şunları söyledi; Bu konuda bir sınır çizmek mümkün değil ancak ortalama standart ne ise onu tutturmamız gerekir. Mesele servet sahibi olmak değil, servet ahlakına sahip olmaktır. Bir rivayette Medine’de yapılan lüks evler ortalamanın üstünde olduğu için Hz. Ömer tarafından yıkılmıştır.

Konuya soru-cevap şeklinde devam edildikten sonra seminer sona erdi.

asim_dundar-02.jpg

HABERE YORUM KAT