1. HABERLER

  2. ETKİNLİK

  3. Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor
Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor

Başörtüsü Eylemleri Devam Ediyor

Başörtüsüne özgürlük platformlarının başörtüsüne özgürlük talebiyle düzenledikleri basın açıklaması eylemleri devam ediyor. Bu hafta yapılan eylemlerden ayrıntılar...

01 Ocak 2011 Cumartesi 23:56A+A-

Van'da 159. Basın Açıklaması

VAHÖP'ün (Van Hak Ve Özgürlükler Platformu) düzenlemiş olduğu 159.Basın açıklaması Bugün Saat:13.00'da Sanat Sokağında gerçekleşti. Basın metnini Platform adına Necip Erginyürek okudu.

Basın Açıklamasının Tam metni:

Yasakçı, hak, hukuk, adalet tanımaz sistem; İslam düşmanlığını başörtüsü üzerinden sürdürmeye devam etmektedir. Üniversitelerdeki kısmi iyileşmeler de siyasi bir kurnazlıkla Müslümanlara adeta 'sus payı' vermek istenerek başka taleplerden vaz geçme vesilesi kılınmak istenmiştir. Böylece yasak daha da derinlemesine oturtulmak istenmektedir. Nitekim bunun en çarpıcı örneği de geçtiğimiz günlerde Adana Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu'nca oluşturulan 2011 yılı bilirkişi yemin töreninde başörtülü mali müşavir Keziban Seyitler ile Nuran Kayagil'e, yemin sırasında; komisyon başkanı Mehmet Sabri Kumsal tarafından, bayanların ancak "başlarını açmaları" halinde yemin edebilecekleri söylenmesi, ülkemizdeki başörtüsü yasağının halen bütün vahametiyle devam ettiğinin göstergesidir. T.C bu duruşuyla Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev gibi bir 'diktatöre' esin kaynağı olmuş ve son olarak Azerbaycan'da da başörtüsü yasaklanmıştır. Başörtüsü üzerinden kendini ifade eden düşmanlık aslında toplumsal hayatın her zerresinden İslami görünürlüğü söküp atmanın bir çabasıdır.

Yıllardır devam eden korsan terör devleti, 'Siyonist İsrail'in Filistin'de devam eden zulmüne karşı mayıs ayında 'Mavi Marmara Gemisinin' Filistin'e doğru yola çıkması ve İsrail'in gemide yaptığı katliamdan sonra İsrail'in vahşi uygulamalarına bütün insanlık şahit oldu. Mavi Marmara'da şehid olan dokuz kardeşimizin şahadetinin bereketine, ambargonun kısmen yumuşaması ve İsrail'e karşı yükselen direniş ruhu şeklinde şahit olduk. Bu direniş ruhu burada kalmamış, dünya genelinde bu zulmü kabul etmeyen insanlar Hindistan'ın başkenti Delhi'den yola çıkan ve geçtiğimiz günlerde Türkiye topraklarına ayak basan Orta Asya konvoyu ile bu zulüm karşısındaki şahitliklerini dile getirmişlerdir. Tarih boyunca devam ede gelen zalim, mazlum mücadelesinin bir devamı olarak, bütün dünyada mazlumlara yönelik gerçekleştirilen kıyımlara karşı, Hakkın sesi olacağımızı, zalimlerden hesap sormaya devam edeceğimizi ve yeryüzünde bir tek mazlum kalmayıncaya dek, onurlu mücadelemizle zalimlerin karşısında dimdik durmaya devam edeceğimize dair Rabbimize söz verdik ve bu kararlılığımızdan taviz vermeyeceğiz.

2007 yılında Ümraniye'de bulunan bombalarla başlayan, darbe günlüklerinin ortaya çıkmasıyla derinleşen ve bazı muvazzaf subayların yakalanmasıyla devam eden Ergenekon soruşturmaları muğlaklığını koruyor. Darbeci zihniyetin bir türlü geri adım atmak istememesi, topluma yönelik kaos planları ve son olarak balyoz darbe planında yer alan, İslami kimlikleri ile bilinen toplumun önde gelen saygın kanaat önderlerine yönelik suikast planlarıyla hat safhaya ulaşan tahakkümcü ulus devlet zihniyeti, bir kez daha İslami/fıtri değerlere olan düşmanlığını katliamcı planlarla taçlandırmaktan geri durmamıştır. 12 Eylül Referandumuyla toplum hükümete bu zihniyetin üzerine gitmesi için bütün kararlılığıyla hükümetin arkasında durmasına rağmen, hükümet gereken cesareti gösterememiş. Bundan da cesaretlenen 'Darbeci Zihniyet' yeniden hortlamış olup, sadece, sivil siyaseti ilgilendiren 'anadil' tartışmasına tehditkâr bir dille karşı çıkmış ve oligarşik ulus devlet zihniyetinin idamesi için her türlü gayreti sarf etmiştir. Buna paralel olarak da, başbakanın tek dilde ısrarcı olmasına da, ülke kam oyu'nda bir mana verilmiş değildir. Almanya da 3 milyonluk Türk için anadilde eğitim talebinde bulunan başbakanın ne hazindir ki 20 milyon Kürt vatandaşının bulunduğu Türkiye için aynı ifadeyi kullanmaması esefle karşılanacak bir durumdur.

Van Hak ve Özgürlükler Platformu olarak, zalimlerin zulmü bitinceye kadar, bu meydan da olacağımızı, hak ve özgürlükler takipçisi olacağımızı buradan bir kez daha yineliyoruz.

VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler) Platformu:

GÖKKUŞAĞI DERNEĞİ, İNSAN-DER, MAZLUM-DER, MEMUR-SEN, UMUT IŞIĞI DERNEĞİ, ERDEM-DER, ANADOLU GENÇLİK DERNEĞİ, VAN İMAM HATİP MEZUNLARI VE MENSUPLARI DERNEĞİ, VAN KARDELENLER KADIN DERNEĞİ

 

 

Ankara'da 257. Başörtüsü Eylemi

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 257. Hafta basın açıklamasını bu hafta İHH'dan Serkan CODAL yaptı.

Basın Açıklamasının Tam metni:

Bu haftaki basın açıklamamıza güzel bir haberle başlamak istedik. İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası, kıyafet ayrımcılığına son verildiği pek çok üniversiteye inat, sitesinde yer aldığı üzere mali müşavirlik sınavı başvurularında başı açık olma mecburiyeti getirdiği gibi, peruklu fotoğrafların da  kabul edilmeyeceğini belirtmiştir. Gelen tepkiler üzerine "peruklu fotoğraf kabul edilmez" ibaresini kaldırmış, Perşembe günü itibariyle de başörtülü fotoğraf kabul etmeye başlamıştır. Bu olay bireysel tepkilerin ne denli önemli olduğunun büyük bir göstergesidir. Yasak "bir kişiden ne olur?" mantığı ile değil "bu yasağa karşı çıkan binler, yüzbinler içinde bende varım" mantığı ile aşılabilir. O yüzden biz buradan yasağa karşı çıkan herkese sesleniyoruz; sen olmazsan bir kişi eksiğiz!

Ülkemizde yıllardır süregelen yasağın kalkması için bunca çaba sarf ediledursun, kardeş ülke Azerbaycan kaldığımız yerden devam etmek istercesine yasağı yürürlüğe koydu. Azerbaycan Milli Eğitim Bakanı Mısır Merdanov "Artık hiçbir eğitim kurumunda başörtülü öğrenci de öğretmen de olamaz!" şeklinde açıklama yaptı. Yasağa karşı yaklaşık 2000 kişilik bir grubun yaptığı eylemde 100 kadar kişi gözaltına alındı. Azerbaycan yönetiminin camilerde ezan yasağı ile başlayan zulmü okullarda başörtüsü yasağı ile devam etmektedir. Bu durum yasağın diğer alanlara taşacağı endişesini de beraberinde getirmektedir. Azerbaycan hükümeti bu büyük hatadan bir an önce dönmelidir. Eğitim hakkı ve din ve inanç özgürlüğü önündeki engellerin uluslar arası anlaşmalar ve Azerbaycan anayasası ile teminat altına alınması sözde kalmamalıdır. Bu yasak çarkında başka gençler öğütülmemelidir.

27 Aralık 2008 "Dökme Kurşun Operasyonu" 2. yılını doldurdu. Bu iki yıl zarfında İsrail saldırgan tavrından taviz vermedi. Geride kalan iki yıl sürecinde ve işgalin başladığı tarihten bu yana görüyoruz ki; İsrail sadece Filistin halkına değil, Filistin halkının yanında saf tutan herkese karşı zalimane tavrını gösteriyor. Geçmişte Filistin halkının evlerinin yıkımına karşı durarak İsrail buldozeri altında ezilen Rachel Corrie, kendi devletinin zulmüne karşı çıkarak muhalif ses yükselttiği için sadece Filistin halkına uygulanan yargılanmadan mahkûm edilme uygulamasına tabi tutulan İsrail vatandaşı Tali Fahima, Mavi Marmara hadisesinde şehit olan ABD vatandaşı Türk asıllı Furkan Doğan, Necdet Yıldırım, Cevdet Kılıçlar, Cengiz Songür, Cengiz Akyüz, İbrahim Bilgen, Çetin Topçuoğlu, Fahri Yıldız, Ali Haydar Bengi ve geçtiğimiz günlerde Filistin topraklarında işgal karşıtı eylem yaptığı için tekme tokat dövülen batılı insan hakları aktivistleri bunun sadece birkaç örneğidir. Artık kudurmuşçasına yanına yaklaşan herkese saldıran İsrail'e yeter artık denmelidir. Dökme kurşun operasyonunun yıldönümünde, o vahşeti hatırlatmak istercesine Gazze'ye tekrar saldıran İsrail askerleri iki Filistinli kardeşimizi şehit etti. Artık bu zulme bir dur demenin zamanı gelmiş, hatta geçmektedir.

Bugün 1 Ocak 2011, ülkemizde ve dünyada yaşanan bunca hak ihlalinin yeni giren sene ile ortadan kalkmasını istiyor, ihlaller sürdüğü müddetçe bu meydanlarda sesimizi yükselteceğimizi, hak talebimizi ileteceğimizi ifade ediyoruz.

 

 

Kocaeli'de 298. Basın Açıklaması

Kocaeli Gönüllü Kültür Teşekkülleri 298.hafta basın açıklaması İzmit İnsan Hakları Parkında, Özgürlük Meydanında yapıldı. Basın açıklamasını platform birleşenlerinden Mazlumder Kocaeli Şubesi üyesi Orhangazi Ergin yaptı.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Açlık sınırı 869 TL yoksulluk sınırı ise 2533 TL, şu an itibari ile ülkemizde. Zamlar geldikçe bu rakamlar elbette fırlayacaktır. Pekala, bu zamlar karşısında bu hayat pahalılığı karşısında asgari ücretlinin eline geçen net olarak 600 TL. Hafızanıza güvenemiyorsanız lütfen üst satırları tekrar okuyunuz. Yoksulluk sınırı 2533 TL Ama hiçbir asgari ücretli yoksulluk sınırı 2533 TL ise neden bizim maaşımız 600 TL demez.

Bilir çünkü memleketin durumları, hayal ile gerçeğin ne olduğunu gayet iyi bilir. Ama nedense komisyondakiler başta olmak üzere karizmatik ve de sempatik büyüklerimiz, idarecilerimiz 600 liraya yaşanamayacağını, bu asgari ücretlinin maaşının harçlıktan farksız olmadığını bilmez. Basit bir hesapla dört kişilik bir ailenin sadece zeytin, peynir, ekmek, ve çay ile kahvaltı, patatesle öğle yemeği  kuru ile pilavla da akşamı geçirse bu maaşın yinede yetmeyeceğini bilir.

Yine bilir ki 2 bin lira civarında alan biri de aynı metabolizmaya sahiptir. 2 bin lira alanda çocuk okutuyor, asgari ücretlide… Yani uzatmaya gerek yok. 600 lira alan ile 1600 lira alan ve 2600 lira alan ve hatta 3600 lira alan insanlar aynı memleketin insanları. Emin olunuz ki hepsinde de aynı nefis var. Hepsinde de iki göz, iki kulak var. Hepsin dede ısınma ihtiyacı, giyinme ihtiyacı var. Aralarındaki fark şudur sadece…

Birileri KPSS de matematik testini fazla yapıp iyi puanla memur olmuş, diğeri de kendi alanında kendini yetiştirmiş ama matematik yapamamıştır. İşte bu sebepten dolayı asgari ücretli olmuştur. Ya değilse asgari ücretli parya da değildir, uzaylı da… Hele köle hiç değildir.

Şimdi asgari ücret komisyonu on beş kişi ile toplandığında yine 15 TL artırma kararı alsa… Bu kararı öğrenen asgari ücretlinin birisi bir çılgınlık yapsa… On beş adet zarf alsa… Her bir zarfa 1 TL koyup bunu 15 TL büyüğümüze yollasa… Her bir zarfın içine de ," bu yapılan zam bizi fena halde dumura uğrattı, aklımız başımızdan gitti, memlekette bu ekonomik sıkıntı varken  yapılan bu 15 TL lik zammı biz nasıl tüketeceğiz. Biz ne yapacağımızı şaşırdık bu kadar çok parayı en iyisi siz kullanın ."

Lütfen kabul buyurunuz ama asgari ücretlinin derdi şov yapmak değil. İstiyor ki… asgari ücretlinin de bir insan olduğu hatırlanılsın. Gerçekten bir maaş düzenlensin. Yaşanabilir bir maaş. ev ,daire,araba edecek bir maaş değil, yalnızca namerde muhtaç olmayacak bir maaş. Hepsi bu sadece bu yalnızca bu…

Rabbim hiç kimseyi yoklukla, yoksullukla imtihan etmesin, diyerek  dua eder bu hakkı verilmeyenler. Yöneticilerden hakkını elbette ister ama. Rabbine şükreder.

Pekala adaletsizliğin, vicdansızlığın, zulmünün farkında olmayan, haklıların seslerine kulak tıkayanlar ne yapacak huzuru mahşerde?

 

 

Akyazı'da 204. Basın Açıklaması

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu 204. Basın açıklamasını gerçekleştirdi. Basın açıklamasını platform adına Burhan Çimşit okudu.

Basın açıklamasının Tam Metni:

Akyazı Başörtüsüne Özgürlük Platformu'nun düzenlemiş olduğu 204. Basın açıklamasında beraberiz.

İlçemiz batakköy mahallesinde meydana gelen menfur olayda hayatlarını kaybeden dört kardeşimize Allah'tan rahmet yakınlarına baş sağlığı diliyoruz. Akyazı başörtüsüne özgürlük platformu kurulduğu gün itibari ile her türlü desteği veren Mehmet KAHVECİ abimize Allah'tan rahmet yakınlarına da başsağlığı diliyoruz.

Başörtüsü konusunda ise hala baskıcı uygulamalarla karşılaşmaya devam ediyoruz. İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Musavirler Odasi, kıyafet ayrımcılığna son verildigi pek çok üniversiteye inat, mali musavir basvurularında ekte sitesinde yer aldıgı üzere mali muşavirlik sınavından başı açık olma mecburiyeti getirdigi gibi, peruklu fotografların da  kabul edilmeyeceğini ilan etmiştir. Bu uygulama kabul edilemez, keyfi ve hukuk dışıdır kınıyoruz.

İzmir'in konak ilçesinde bulunan yapıcıoğlu ilköğretim okulunda okuyan ve okul birincisi olan 8.sınıf öğrencisi Amine ŞANİ (13) başörtüsünü çıkarmadığı için 25 gün boyunca tek başına bir kütüphane odasında yalnız bırıkıldıktan sonra şerife eczacıbaşı ilköğretimine sürgün edildi. Milli eğitim bakanlığı behemal konuya eğilip sorumular hakkında gerekli işlemleri yapmalıdır.

Ülkemizde uzun bir süredir devam eden Kürt sorunu'nun çözümü için hükmet tarafından başlatılan barış ve kardeşlik projesinin uygulanmasına engellemek amacıyla birtakım çevreler provakasyon faaliyetlerine hız vermektedir.

BDP ve Demokratik Toplum Kongresi tarafından savunulan demokratik özerklik, öz savunma güçleri ve ayrı bayrak kullanılması gibi yaklaşımlar toplumu ayrıştırmaya ve ülkeyi bölmeye götürecek son derece tehlikeli adımlar olarak görülmektedir.

Gelinen noktada şüphesiz önemli açılımlar vardır. Sorunların çözüm yolu şiddet ve terör değil siyasettir, onun dışında çözüm aramak en olmayacak yoldur.

Hükümetin kendini ulusalcı bir söyleme kaptırmadan, fazla konuşmadan istikrarlı duruşu takdire değerdir. Tabi burada hükümet kadar Kürt temsilcilerine önemli görevler düşmektedir. Maalesef hükümetin açılım politikasına yeterince destek olmamışlardır. Hatta lüzumsuz bazı konuşmalar işi zorlaştırmakta, yer yer bunun çözümsüzlük üretmek için yapıldığı izlenimini bile vermektedir.

Bu bakımdan Cumhurbaşkanı'nın Diyarbakır ziyareti büyük önem taşımakta, bu ziyarete birlik, beraberlik ve kardeşliğimiz adına önemli bir anlam yüklenmektedir.

Başörtüsü yasağının hayatın her alanında kaldırıldığı özgür bir ülkede yaşamak temennisi ile gelecek hafta cumartesi saat 12.30'da buluşmak üzere Allah'a emanet olun.

 

 

Konya'da 173. Basın Açıklaması

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 173. kez Kayalıpark'ta toplandı. Açıklamayı platform adına Ahmet BAYAM okudu.

Basın Açıklamasının Tam Metni:

Rahman, Rahim, Allah'ın adıyla

Bile bile gerçeği batılla bulayıp hakkı gizlemeyin. Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? (Bakara Suresi 42-44. Ayetler)    

Diyanetin yan kuruluşu olan Türkiye diyanet vakfındaki görevden alma ve peşi sıra meydana gelen istifalar gözleri ve ilgileri Türkiye diyanet vakfının üzerine çekmiştir. Kendisi ve maksatları bir tartışma konusu olan diyanetten sonra diyanet vakfının da ne yaptığı veya yapması gerekenlerden neleri yapmadığı ve böyle bir kurumun niçin var olduğu bir kez daha tartışılmaya açılmıştır.

Devletin din üzerindeki tahakkümünü ifade eden diyanet bu tahakküm hususunda dinin devlete karşı tarafsız olarak ilan edilen laiklik algısını devletin dine müdahalesi olarak uygulayan bir görüntü çizmektedir. Dinin devlete müdahalesinin kanunlarla yasaklandığı bir ülkede devletin dine müdahalesi kurumlarla gerçekleşmektedir. Dini, hayatın içerisinden alan ve vicdanlara hapis etmeyi öngören bir yönetim anlayışı bunu yeterli görmeyip dinin tabiatına da kurumlar aracılığıyla da müdahale etmeye kalkışmaktadır.

Türkiye diyanet vakfı kadın faaliyetlerinin yürüten Ayşe Sucunun görevden alınmasıyla, ilgili vakfın kadınlar üzerinde ne tür bir çalışma ürettiği de ortaya çıkmıştır. Kendisini dini temsil makamında gören bu anlayışın dinle olan bağlarının zayıflığı dini hayata olan ilgilerinin basitliğine rağmen dinle alakalı işler de ona şekil vermeye çalışmaları bir tahrif çalışmasından ibarettir.

Ülkenin en önemli gündemi olan başörtüsü üzerinden,  dini hayata yapılan baskıların,  adı geçen kurum tarafından hiç gündeme almaması tenkit edilmektedir. Bu kurum ve yetkililerinin zalimlere sessiz kaldığından bahsedilmektedir. bu görüşte olanlar kanaatimizce ciddi bir yanılgı içerisindedirler. İlgili kurum ve yetkilileri kesinlikle başörtüsü zulmüne karşı tarafsız kalmamışlardır. Üstüne üstlük Onlar bu zulmün hem destekçisi hem de bu zulmün sonuçlarının pratik uygulayıcıları olmuşlardır.

Başörtüsü zulmünün altında yatan en büyük etken seküler bir yaşam tarzına muhalif olması ve bu yaşam tarzının alternatifi olmasıdır. Sonuçları itibarıyla bu yasak seküler bir yaşam biçimini benimseyen fertlerin oluşması ve dinin sekülerleşmesinin sağlanması amaçlıdır. Diyanet vakfındaki bu yetkililerin bu amaca yönelik yaptıkları çalışmalar ortadadır. Yani onlar zulme sessiz kalmamış bilakis zalimle işbirliği içerisinde bulunmuşlardır. Müslüman halkımızın paralarıyla oluşturulan bu tür kurumların, dini hayata müdahalede rol almış olmaları kabul edilebilir değildir.

Bir direniş ve zulme karşı koyuş, sadece zalimin kendisine muhalefet değildir. Aslında onu besleyen düşünceye, inanca ve anlayışa karşı koymaktır. Bununla birlikte zulmün ayakta durmasını sağlayan her kişi, kurum ve kuruluşa da karşı olmaktır. Bunlar ister dini maksatlarla kurulmuş oldukları iddiasında bulunsunlar,  ister başka maksatlarla kurulmuş olsunlar aynıdırlar.

Müslüman halkımızı, kendi dini hususunda hassasiyet göstermeye,  zalimi ve onun destekçilerini adları ne olursa olsun ve hangi kimlik altında bulunursa bulunsunlar, onları desteklememeye ve reddetmeye çağırıyoruz.

Unutulmamalıdır ki; putların en büyükleri din adına dikilenler ve din adamları tarafından dikilenlerdir. İçinde bulunduğumuz günler buna şahitlik etmektedir. Hristiyan din adamları tarafından oluşturulan haç, çam, ve noel, uygulamaları bunların en açık örnekleridir.

Hakkın hak, hakikatin yaşanır olduğu, batılın hakka müdahale etmediği bir dünyada yaşama umuduyla hepinizi 174. haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere hepinizi Allah a emanet ederiz.

HABERE YORUM KAT