1. YAZARLAR

  2. Yener Dönmez

  3. Yüksek Askeri Şûra Analizi -1
Yener Dönmez

Yener Dönmez

Yazarın Tüm Yazıları >

Yüksek Askeri Şûra Analizi -1

06 Ağustos 2011 Cumartesi 02:44A+A-

İstifaların gölgesinde geçse de, toplantı matematiği açısından bakarsak 2011 YAŞ’ı teamüllerin milimi milimine uygulandığı YAŞ’lardan oldu.

YAŞ’ta gerçekleştirilen atamalarda temel bir mantıksızlık var.

O da liyakatın esas alınmaması.

Adına teamül denilen, kanunların üzerinde algılanan bir durum oluşturulmuş ve önceden ince ince taktiklerle birilerinin önü açılarak, yıllar sonra hangi koltukta kimin oturacağı hesaplanıyor.

Bu hesaplamalar sonrası oluşturulan liste, teamül vurgusuyla sivil iradenin önüne getiriliyor ve istenen genel olarak alınıyor.

Teamül gereği denilen kişinin, sözkonusu göreve layık olup olmadığı, yeteneklerinin o görevi hakkıyla yerine getirmeye yetip yetmediği mevzubahis bile değil.

Savunma sanayine özel ilgi duyduğumu biliyorsunuz...

Onun için örneğimizi Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan verelim...

Güçlü ve modernizasyonunu tamamlamış orduların en etkin gücü Hava Kuvvetleridir. Hem savunmada hem de taarruzda.

Yakın dönemdeki savaşlarda bunu gördük.

Türk Hava Kuvvetleri’nde Özal döneminde yapılan F-16 hamlesinden sonra ciddi bir atılım gerçekleşemedi.

Havada gerilemekteyiz.

Hava Kuvvetlerinin şu an önünde duran en önemli mesele sınır güvenliği konusu.

İnsansız hava araçlarının önemli kısmı Kara Kuvvetleri’nde.

Bunların Karacılardan acilen devralınması gerekiyor.

Tamamen Hava Kuvvetleri’nin yetkisi dahilinde heronlar ve F-16’ların entegre edildiği bir sistemle, terör unsurları tespit edildiği an başka hiçbir yerden izin almaya gerek kalmayacak hızda vurucu müdahaleler yapılması bir proje olarak Hava Kuvvetleri’nin önünde.

Peki teamül gereği Hava Kuvvetleri Komutanı yapılan Org. Mehmet Erten’de bu projeyi hayata geçirecek kararlılık var mı?

Karacılarla gerilime girmeyi göze alarak bu konuda cesur olabilecek mi?

Hava Kuvvetlerinin modernizasyonu için acil ve etkin adımları atabilecek mi?

Bu konuda umutlu olmak isterdim. Ama Org. Necdet Özel’in teamül ısrarı nedeniyle Lojistik kökenli, hayatında muharip sınıfta yeralmamış, ilerleyen yaşı ve özel yaşamı nedeniyle ciddi eksiklikleri bünyesinde barındıran bir ismin ataması yapıldı.

Yani yukarıda dediğim “liyakat” düşünülmedi bile.

Havacıların, kendi ellerindeki heronlarla tespit ettikleri terörist unsurlara yönelik vur emrinin bir türlü Karacılardan gelmemesi nedeniyle kahrolduklarını biliyoruz.

Lojistik kökenli bir kuvvet komutanının altındaki muharip korgenerallerin ve sıralı olarak pilotlara varıncaya kadar tüm muharip sınıfların hissettiklerini de bunun üstüne koyun.

Yazık oldu.

Hava Kuvvetleri’nde kayıp 2 yıl daha yaşayacağız.

Sınır güvenliğinde elektronik sistemlerle entegre olmamış etkin hava tahrip gücünün kurulamayacağı bu 2 yılda kim bilir kaç vatan evladı yitip gidecek.

Türkiye son yıllarda dünyada söz sahibi bir ülke olmaya çalışıyor.

Açık söyleyeyim, Ordunuz güçlü olmazsa dünyada sözünüz geçmez.

Ve bu güç “tahrip” gücüdür.

Bürokrasinin diğer kademelerinde, siyasette, özel teşebbüste, üniversitelerde kısacası hayatın her alanında kritik görevlere seçimde liyakat esas alınır.

Dünya ordularındaki görevlendirmelerde de bu evrensel kural geçerlidir. Türkiye’de uygulanan, sıra, teamül sistemi çağdışı.

Bu çağdışılık, ordumuzu geri bırakıyor.

Kendi topumuzu, tüfeğimizi, uçağımızı, gemimizi yapan bir ordu konumuna bu şekilde gelemeyiz.

Vizyonu olan subaylar seçilmeli.

Mavi Marmara krizinde gördük. Türk Deniz Kuvvetlerinin gemi-fırkateyn sayısı İsrail’den fazlaydı.

Ancak likayatsız isimlerin yanlış alımları nedeniyle, İsrail donanmasının atış gücü ve menzili bizden üstün çıktı.

Hava Kuvvetleri örneğinden durum böyle.

Jandarma’daki oluşan hal ise başka bir yazının konusu...

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT