1. YAZARLAR

  2. Tamer Korkmaz

  3. “Yok” muamelesi yapmaya devam ediniz…
Tamer Korkmaz

Tamer Korkmaz

Yazarın Tüm Yazıları >

“Yok” muamelesi yapmaya devam ediniz…

06 Nisan 2009 Pazartesi 09:13A+A-

Sürrealist bir filmden alınma “sahne” mi, yoksa “fotoğraf hilesi” mi? İkisi de değil… Barack Hüseyin Obama'nın -Londra'da G/20 liderleri için düzenlenen akşam yemeğinde- Suudi Arabistan Kralı Abdullah ile tokalaşırken fazlaca eğilip adeta iki büklüm olduğu o ilginç fotoğraftan söz ediyorum.

*

ABD'deki kimi muhafazakar yorumcular ateş püskürmüş, başkanları Obama'ya; “Özgür dünyanın lideri, insan haklarını ayaklar altına alan diktatör karşısında eğilir mi?” diye isyan etmişler.

“Bir devlet başkanının başka bir ülkenin liderinin önünde eğilmesi onun gücünü kabul ettiği anlamına gelir. Bu nedenle hiçbir ABD Başkanı İngiltere Kraliçesi'nin önünde eğilmez. Suudi Kralı'nın önünde eğilmek utanç verici” sızlanmalarıyla acayip bozuk çalmışlar…

Suudi yönetimi, uzun yıllar boyunca ABD politikalarına “kusursuz hizmetler” verdi, Washington yönetiminin bir dediğini iki etmedi; son iki üç yıldır 'pek tuhaf hadiseler' yaşanmış olmalı ki, “Bir ABD Başkanı Suudi Kralı'nın önünde iki büklüm eğilecek hale geliyor!”

*

Fotoğrafı Vatan'ın birinci sayfasında gördüm; ama ille de Hürriyet'in ilk sayfasında görmek isterdim. Amiral Gemisi'nin iç sayfalarında dahi göremeyince tebessüm etmekle yetindim.

Hürriyet yönetimi, o fotoğrafta tokalaşanların başkanla kralın dublörleri olduğunu düşünmüş olmalılar, o yüzden ilgilerini çekmemiştir!

Meraktayım; Hürriyet'çiler, Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin nasıl olup da bu hale geldiğine kafa yormuşlar mıdır, acaba?

Bizlere o “sürrealist” fotoğraftaki “tuhaf” durumu izah etmeliler!

Neden mi böyle söylüyorum?

Hürriyet, “Cumhurbaşkanı Gül Suudi Kralı'nın kaldığı otele gitti: Huzura çağrıldı” manşetiyle (11 Kasım 2007) kamuoyunu yanıltmaya tam teşebbüste bulunmuştu…

Amiral Gemisi, bir Suudi Kralı'nın ilk kez (2006'da) Türkiye'ye gelmiş olmasının nedenini de 2007'deki ikinci gelişini de bir türlü izah edememişti…

Hal böyle iken, kralın ikinci ziyaretinde sözünü ettiğim manşetleriyle –gerçekte olup bitenin tam tersine- Ankara için olumsuz kanaatler oluşturmaya çabalamışlardı.

Geçen ay Riyad'ı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Gül'ü -Kral Abdullah hiç olmadık bir biçimde havaalanında karşıladığında ise Hürriyet bu sıra dışı durumun sebebini okuyucularına açıklamaktan kaçınmıştı.

Neticede, Barack Hüseyin Obama, Suudi Kralı'nın önünde iki büklüm; Hürriyet tek kelime edemiyor, o tarihi fotoğrafa yok muamelesi çekiyor!

(Dabılyu Bush başkanlık döneminin son yılında iki kez Ortadoğu'yu ziyaret edip körfez sermayesinden para tırtıklayabilir miyim hesabına emirlerin ve kralların önünde bağdaş kurup oturduğunda da Hürriyet'in gıkı çıkmamıştı.)

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinin bu noktaya gelmesinde

Türkiye nasıl bir rol oynadı?

Hürriyet'in kaptan köşkünde oturan zatı şahanenin bu sorunun cevabı üzerine düşünmeye cesareti var mıdır?

*

Ankara'nın dış politikası “ABD veya İsrail ne der?” çizgisinden çıktığından beri “içimizdeki iliştirilmişler” takımı büyük bir bunalım yaşıyor.

Türkiye'nin bölgesel güç konumunu elde etmesi ve Ortadoğu'daki gelişmeleri belirleyici bir pozisyona yükselmesi de o işbirlikçi çevrelerde rahatsızlık oluşturuyor.

Davos'taki tarihi resti “Eyvah, işte şimdi mahvolduk” diye karşılayanların -bir kez daha- ne denli yanıldıklarını hep beraber gördük.

“Türkiye'nin yeni konumunu yok saymaya çalışanlar” cenahı -sağıyla soluyla- içeride ve dışarıdaki belli başlı güncel gelişmelerin hiçbirini izah edemiyorlar. Kamuoyunu yanıltma gayretleri de her defasında başarısız oluyor.

*

NATO'daki “Rasmussen Krizi” esnasında Türkiye'nin elde ettiği önemli diplomatik kazançların “içimizdeki işbirlikçileri” fevkalade rahatsız ettiğini söylemeye gerek yok.

Türkiye, NATO'daki son krizde “veto” kozunu çok iyi değerlendirdi.

Rasmussen'in “karikatür hadisesi”ndeki tavrı ve Roj TV meselesindeki yaklaşımı nedeniyle, Türkiye'nin Danimarka Başbakanı'na itirazı vardı.

Ankara ağırlığını koydu, verilen güvenceler neticesinde önemli “tavizler” elde etti; Danimarka Başbakanı Rasmussen de bu “şartlı evet”in ardından NATO Genel Sekreteri oldu.

Türkiye'nin çekinceleri “Obama'nın garantörlüğünde” çözüme kavuşturuldu…

Cumhurbaşkanı Gül “Kaygılarımızın giderildiğini, isteklerimizin kabul edildiğini görünce anlaşmaya ulaştık” diye konuştu.

Anlaşmaya göre “NATO Genel Sekreter Yardımcısı ve Afganistan sorumlusu Türk olacak. Danimarka'da Roj TV kapatılacak. Rasmussen İstanbul'daki Medeniyetler Zirvesi'nde karikatür krizindeki tavrından dolayı özür dileyecek.”

*

Türkiye'nin rest çekip istediklerini elde etmesi/ NATO'da ileri bir konuma kavuşuyor olması İçimizdeki Amerikancıları fena halde üzdü.

Tam da Obama'nın Türkiye ziyareti başlarken…

Final Notu: Tuncay Özkan, Barack Hüseyin Obama'ya mektup yazmış, İlhan Selçuk'tan da bekleriz!

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT