1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Yılan bize dokunmuyor diye bin mi yaşasın?
Yılan bize dokunmuyor diye bin mi yaşasın?

Yılan bize dokunmuyor diye bin mi yaşasın?

Ahmet Varol, Siyonist rejimin İslam dünyasında bu kadar pervasızca hareket edebilmesinin arkasında Batı desteği kadar, Müslüman halkların içindeki işbirlikçilerin de olduğunu vurguluyor.

19 Temmuz 2025 Cumartesi 19:30A+A-

Ahmet Varol/Yeni Akit

Bu, sana dokunmayan yılan mıdır?

Siyonist işgal rejiminin bu derece azgınlaşabilmesinin sebebi tabii ki Batı emperyalizminin şartsız ve sınırsız desteğidir. Çünkü İslam âleminin kalbi ve tarih boyunca tevhid mücadelesinin önemli bir merkezi rolündeki Filistin topraklarına siyonist işgal rejiminin inşa edilmesinin amacı doğrudan sömürgecilikten dolaylı sömürgecilik dönemine geçiş sürecinde İslam dünyasına yönelik saldırıları ve fitne politikalarını yönetmeye yarayacak bir merkez oluşturmaktı. Bu itibarla işgalci siyonistlerin bütün bu saldırıları yalnız başlarına yapmadıklarını muhtelif vesilelerle dile getirdik. 

Ama ne yazık ki böyle bir eşkıya çetesinin İslam âleminin merkezinde varlığını sürdürebilmesinde Müslüman halkların içinde yaşayan işbirlikçi hainlerin de her zaman büyük rolü olmuştur. Siyonist katiller ve onların arkasında duran emperyalist güçler, işbirlikçi hainler bulmak için insanların dünyevi hesaplara, geçici saltanatların cazibesine, geçici dünya hayatında insana sevimli gelen araçlara meyillerinden istifade etmişlerdir. İhanetçiler bu konuda sergiledikleri tutumlarında çoğu zaman, siyonist katillerin kendilerine yardımını veya dokunmamasını ya da onlardan kaynaklanan tehditlerden emin olmak için bazı stratejiler, politikalar geliştirme ya da izleme gerekçesini kullanmışlardır. Yani kendilerinin dar kapsamlı çıkar hesapları, diğer tarafta yüz binlerce hatta milyonlarca savunmasız, masum insanı vahşette sınır tanımayan siyonist canavarların önüne atmakta bir beis görmemelerine gerekçe olabilmiştir. 

Siyonistlerin hesabına Bedevi köylerine saldırarak kadınları ve çocukları hunharca katleden Hikmet Hicri isimli Dürziyle, Gazze’de açlığa mahkum edilen iki buçuk milyon insana Refah tarafından bir yardım kapısı açabilmek için gelen gönüllüleri Kahire’de coplayan, yerlerde sürükleyen Sisi, ya da İran’ın gönderdiği İHA’ların işgalcilere ait hedeflere ulaşmasını engellemek için kendi hava sahasında imha eden Kral Abdullah arasında acaba ne kadar fark var?

İşgalcilerle işbirliği yapan veya onlardan kaynaklanan tehdidin ortadan kaldırılması için harekete geçmekten çekinenler eğer bu yılanın kendilerine dokunmayacağını düşünüyorlarsa çok büyük bir yanılgı içindedirler. Özelde Ortadoğu adı verilen bölgede genelde İslam coğrafyasının tümünde siyonist katillerden kaynaklanan tehditten güvende olan hiçbir ülke yok. Çünkü Batı emperyalizmi, siyonist katillere İslam âlemine yönelik saldırı projelerinin öncü gücü olmaları karşılığında destek veriyor. 

1948’de 800 bin Filistinliyi topraklarından sürgün eden siyonist çeteler, 1967’de Mısır’a, Ürdün’e ve Suriye’ye saldırarak her üçünden geniş araziler işgal etti. Tabii işgalcilerin bunu başarabilmelerinde o tarihlerde söz konusu ülkelerin yönetimlerinin bazı dünyevi çıkarlar hatırına kendi halklarına ihanet etmelerinin de rolü vardı. Hem bu ihanet, hem de diğer Arap ülkelerinin siyonist katilleri “kendilerine dokunmayan yılan” olarak görüp hadiselerin dışında kalmaları onların daha da palazlanmalarına neden oldu.

1973’te Mısır’ın işgal edilmiş topraklarını geri almak için atak yapması üzerine telaşa kapılan Batılı emperyalist ülkeler derhal devreye girerek işgalci katillere destek verdi. Ama Arap ülkeleri ve İslam dünyası Mısır’ın işgal edilmiş topraklarını kurtarma girişimine fiili bir destek vermedi.

İşgal ordusu 1982’de başkent Beyrut’un güney kısmı dahil Lübnan’ın güneyinin tümünü işgal etti. İslam âlemi Lübnan’ı yalnız bıraktığı gibi Lübnan halkının üçte birden fazlasını oluşturan Marunileri (Arap katolikler) temsil iddiasındaki Falanjist militanlar siyonist katillerle işbirliği yaptı. Bugün Suveyda’da Dürzileri temsil iddiasındaki Hikmet Hicri isimli haine bağlı militanların yaptığı gibi.

Gazze’deki soykırım sürecinde katil siyonistler Lübnan’a, Yemen’e, İran’a ve Suriye’ye saldırdı. 

Bütün bunlar gösteriyor ki siyonist canavarın kendisine dokunmayacağını sanarak bu tehdidin ortadan kaldırılması için harekete geçmeyen herkes büyük bir yanılgı içindedir.

HABERE YORUM KAT