1. YAZARLAR

  2. Nusret Çiçek

  3. Yeni YARSAV!
Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yazarın Tüm Yazıları >

Yeni YARSAV!

19 Kasım 2009 Perşembe 00:26A+A-

Ülkedeki rejimin hangi dallarda oynadığını görebilmek için kuruluşların şemasına bakmak gerekiyor.

Bu kuruluşlar yerine göre de anayasal kurumlar olabiliyor.

Renk arıyorsanız oralara bakacaksınız.

YARSAV bunlardan bir tanesi.

İşlerin dibe vurup vatandaşın kapılarında ömür tükettiği yargı cenahında bir kısım hakimlerle savcılar, dernekçilik adı altında rejim bekçiliğine mi soyunmuşlar?

Yoksa sorumuzu başka türlü nasıl sorabileceğiz!

Bu YARSAV, yargı bünyesinde kurulan bir dernek değil mi? Dernek deyince vatandaşı birbirleriyle tutuşturan örgütler akla gelemez mi?

Hangi dernek var ki içerisinde çalkalanmalar, kavgalar yoktur?

Düşünün ki YARSAV’ın karşısına bir başka YARSAP kurulmuş.

Yasal engeli mi var?

Hiçbir engeli yok. O zaman yargının içerisindeki kavgayı seyredin. İki kutup, dosya mı görüşecekler, ideolojik çatışma mı yapacaklar?

1980 öncesi aynı havaları yaşamadık mı?

POL-DER’le POL-BİR’i hatırlayın.

Neler yapmadılar ki.

Hakim ve savcıları sürükleyip karakollara götürdükleri günleri unutmadık.

İsterseniz o günlere ait olan bir olayı anlatayım.

Keçiören mıntıkasında bir polis memuru teröristlerden birisini yakalayınca telsizinden yardım istemişti. Yardım mı? Al sana yardım. Bir ekip arabasından polis memurunun üzerine mermiler yağmaya başladı.

Can pazarı...

Hem kolundan hem de ayağından yara alan memur, elindeki terörist kaçmasın diye kelepçesini olay mahallinde bulunan bir kadının bileğine bağlıyor.

Terörist kaçacak, kaçması lazım.

Bir süre kadını yerlerde sürüklüyor, sonra da bileğini derisi ile sıyırmak suretiyle kelepçeyi alıp kaçıyor. Kısa süre sonra da ateş açan POL-DER’ci memurlar yakalandılar.

Hangisini saysak...

367’nin garabetini mi, Yassıada denilen cinayetin öyküsünü mü? Danıştay saldırısı sonrasına dökülen irtica nağmelerini mi?

Yargının iç bünyesinden konuşuyoruz.

Her ne şekilde olursa olsun ideolojik saplantıda dernekçilik; hakim ve savcının işi değildir. Mezarcı olayında öyle olmadı mı?

Uğur Mumcu’nun katlinde öyle olmadı mı?

Hasan Mezarcı, Mustafa Kemal’e hakaret etti bahanesiyle Ankara’daki tüm hakim ve savcılar cüppeleriyle Anıtkabir’e yürüyüşe zorlandı. Rejim yürüyüşü!..

Ve de zorumuzdan yürüdük (ben cüppemi giymedim, Anıtkabir’in içerisine de girmedim). Zamanın Ceza İşleri Genel Müdürü, odasına hepimizi çağırarak; “Yürümeye iştirak etmeyecek olanlar sonunu düşünsün” tehdidinde bulundu.

İl savcıları Antalya’da bir araya getirilerek devrim bildirisi yayınlamadılar mı?

O zaman bu tehditler hakim ve savcılara baskı sayılmıyordu, çünkü iktidarda SHP (CHP) vardı. Şimdilerde HSYK’nın atadığı hakimler darbecileri tutukladı diye yargı siyasallaşmış oluyor! Kim söylüyor bunu? CHP.

Şimdi soralım, telefon dinlenmesi mi daha vahim, yoksa hakim ve savcıların resmi ideoloji adına yollara düşüp yürüyüş yapması mı? Telefonu kesersiniz ama fitneyi kaldırmazsınız... Onu anlatmaya çalışıyorum, dernekçilik yargının bünyesinde alır başını giderse, hakim ve savcıları sokak yürüyüşlerinden duruşma salonlarına sokamazsınız..

Boş mu kaldınız?

Yoksa raflardaki dosyalar enerjinize yeterli gelmiyor mu?

Hep “hukuk devleti” deriz. Bakarız ki en çok konuşanlar hukukun ırzına geçmişler...

Bu sıklet bu kadar yükü çekmez...

Şimdi de Rotariler, Lionslar, bölgeciler iş başında. Bu akımlar yargının damarlarına ötesinden berisinden sokulmuyorlar zannetmeyin. Mafyayı da katın işin içerisine. Seçim demokratik düzenin kurallarıdır ama yargının seçimi bir tanedir, o da adalettir. En güzel adaleti kim sağlarsa hak onundur, koltuk onundur.

Diğerleri kargaşalık.

Dünkü YARSAV, bugünkü YARSAV; yarınki bir başkası...

Gelin bu derneği kapatın da yerine tüm meslektaşları kucaklayacak bir birlik oluşturun. O birlik hastalara yardım etsin, bekarları evlendirsin, meslek sorunlarını tarafsız bir gözle ele alıp yetkililere iletsin, kaza geçirenlere yardım etsin, uzman eleman yetiştirsin, mensuplarına ikinci emeklilik hakkı tanısın, faizsiz kredi versin... Hakim ve savcıya yakışanı budur, diğeri ise yakışmıyor...

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT