1. YAZARLAR

  2. Robert A. Pape

  3. Yeni bir cehennemin önüne geçmek
Robert A. Pape

Robert A. Pape

Yazarın Tüm Yazıları >

Yeni bir cehennemin önüne geçmek

15 Mart 2011 Salı 02:42A+A-

Libya, zaten aciz devlet konumunda. Hükümet ve ordu bir hayli çözülmüş vaziyette. Kaddafi artık, en iyi şartların oluşması durumunda bile, birliğinin yeniden kurulması bir hayli zor olacak bir ülkedeki en güçlü 'savaş beyi' sadece. Ancak Libya'nın batı ve doğu kesimlerindeki insanî zorluklar birbirlerinden bir hayli farklı.

Kaddafi koltuğuna yapışırken birçokları Libya'ya uluslararası müdahale çağrısında bulunuyor. İsyancılara askerî destek, ülkede uçuşa yasak bölgeler ilan etmek ve hatta rejimin askerî kuvvetlerine saldırı gibi, rejim değişikliğine yönelik önerilere yoğunlaşılıyor. Bu önerilerin Batı'nın, petrol zengini Müslüman bir ülke üzerinde hâkimiyeti kurma gayreti olarak görüleceği ve hem Libya'da Kaddafi'ye desteği artıracağı hem de El Kaide ve başka grupları Batı karşıtı teröre telkin edeceği neredeyse kesin.

Aslına bakarsanız rejim değişikliğine odaklanmak gözlerimizin, uluslararası camianın engelleyebileceği ve engellemeye çalışması gereken temel bir problemden başka tarafa çekilmesine sebep oluyor: Somali'de, Balkanlar'da ve 1990'larda Irak'ın Kürt bölgelerinde tanık olduğumuz boyutta bir insani kriz.

Libya, "cehennemî bir sorun" için mükemmel bir ortam. 6,4 milyonluk ülke nüfusunun yarısı Trablus ve başka beş kentte yaşıyor. Bu kentlerin hepsi de ciddi miktarda çatışmaya ve sığınmacı akınına maruz kaldı. 150.000'den fazla insan Tunus, Mısır ve Nijer'e kaçarken yaklaşık 100.000 kişi de ülke içindeki eğreti kamplarda. Kaddafi'nin "son kurşuna kadar" dövüşeceği göz önünde bulundurulursa ülkede yerinden olan insanların sayısının hızla yükselmesi beklenebilir.

Ancak sığınmacı akını, tetikteki insanî felaketin sadece bir yönü. Libya, gıda ihtiyacının yüzde 90'ını, çatışmalarda ciddi şekilde hasar gören birkaç Akdeniz limanından gelen ihracatlarla karşılıyor. Ayrıca Mısır ve Tunus'a açılan son derece hassas karayollarının işleyişlerini silahlı küçük gruplar rahatlıkla bozabilir. İsyancıların denetiminde bulunan Ajdabiye, Bingazi ve Tobruk arasındaki, 1,5 milyon insanın yaşadığı kıyı bölgelerinden erken kıtlık sinyalleri geliyor bile. Bingazi'nin doğusundaki bir kıyı kasabasındaki bir dükkân sahibi, "İsyan başladığından beri şeker, pirinç ve meyve yok. Bir hafta yetecek kadar stokumuz daha var, ondan sonrası Allah'a kalmış" diyordu. Şimdilik insanî bir felaket yok. İthalat ve gıda, su ve diğer temel ihtiyaçların dağıtımı kesilmiş olsa da ülkede stoklar hâlen mevcut.

Asıl mesele, ilerleyen haftalardaki büyük çaplı kıtlık. Bingazi'deki bir sağlık görevlisi, "İki, bilemediniz üç hafta içinde yiyecek, içecek, ilaç ve tıbbî cihaz sıkıntıları baş gösterecek. Dış yardıma ihtiyacımız var." diye konuşuyordu. Kaddafi kuvvetlerinin çevresini sardığı isyancıların elindeki Zaviye kentinde gıda tedarikinin tükenmekte olduğuna dair haberler, iç savaşta gıdanın nasıl silah haline gelebileceğini ortaya koyuyor.

Uluslararası camia, kriz zirve noktasına çıkıp sonradan tek taraflı ad hoc tedbirlere bel bağlayabilir ancak Ruanda'da gördüğümüz gibi bunlar hem çok geç olur hem de çok yetersiz. En etkili cevapların hazırlanması zaman alacağından eylemin çerçevesi şimdiden hazırlanmaya başlamalı.

Libya, zaten aciz devlet konumunda. Hükümet ve ordu bir hayli çözülmüş vaziyette. Kaddafi artık, en iyi şartların oluşması durumunda bile birliğinin yeniden kurulması bir hayli zor olacak olan bir ülkedeki en güçlü savaş beyi sadece. Sonuç olarak, Libya'nın batı ve doğu kesimlerindeki insanî zorluklar birbirlerinden bir hayli farklı.

Muhalefetin son iki hafta içinde kontrolünü sağlamlaştırdığı doğu kesimleri görece olarak istikrarlı durumda. Bölgenin en önemli limanı olan Bingazi, açık ve işler vaziyette, yollar da büyük ölçüde işliyor.

Buna rağmen, Ajdabiye'yle Tobruk arasında nüfusun yoğun olduğu bölgelere kaynakların getirilmesi ve dağıtılması konusunda ciddi kaygılar mevcut. Sorun, ödemeyi yapacak olan petrol gelirlerinin kesilmiş olması ve dağıtım şebekesindeki kilit noktaların geleceğinin belirsizliği sebepleriyle uluslararası tedarikçilerin bölgeye ticaret yapmaya devam etmek konusundaki isteksizliklerinden kaynaklanıyor. Doğudaki durum, insanî müdahale açısından bir hayli elverişli.

Batıdaki durumsa çok daha istikrarsız ve öngörülebilmesi daha güç. Misurata'dan Trablus'a ve oradan Tunus sınırına, zafer her an el değiştirebilir durumda. Batıdaki temel kaygı, rejim yanlılarıyla muhalefet kuvvetleri arasında süregiden çarpışmalar ve bu çarpışmalar sebebiyle insanların Libya içerisinde ve sınırdan Tunus'a sürüklenmesi. Amerika'nın, insanî sebeplerle bile olsa, bedeli gayet yüksek ve ucu açık bir sürece müdahil olmak için çok önemli bir sebebi yok. Bunun yerine, doğuda daha ihtiyatlı bir yaklaşım benimsememiz gerek.

Uluslararası camianın Tunus'ta insanî yardım yapması ve yerel yetkililere sınır güvenliği konusunda destek olması gayet mümkün ve gerekli. Tunus'la Trablus arasındaki bölgede insanî sorunların boyutu ve zamanlaması çarpışmaların gidişatına bağlı. Her ne kadar hiç kimse batıda ne tür bir yardımın en faydalı olacağını kestiremese de doğuda potansiyel bir felaketin engellenmesi ülkenin geri kalan kısmındaki insanî operasyonları daha kolaylaştıracaktır.

Bu noktada Birleşik Devletler uluslararası camiayla birlikte batıdaki durumu gözlemlemeye ve doğuda çıkacak olan insanî sorunları azaltacak olumlu adımlar atmaya devam etmeli.

Birinci adım: Özellikle Ortadoğu ve Asya ülkelerini içine alan, gerçek anlamda uluslararası bir koalisyon oluşturmak. Bu, sadece Amerikan emperyalizmi görüntüsünü engellemenin değil, aynı zamanda insanî müdahalenin jeopolitik bir rekabete dönüşmesinin önüne geçmenin de en iyi yolu. Çin, Libya açıklarına bir firkateyn yollamış durumda bile. Türkiye, Suriye ve diğer bölgesel aktörler de durumu çok büyük bir ilgiyle gözlemliyor. Her biri kendi iç meselelerine sahip olan ve muhalif gruplara askerî yardım konusunda isteksiz olacak olan bu ülkeleri sürece katmak müdahalenin boyutunun sınırlı kalmasını ve ihtiyaç sahiplerine insanî yardım yapmaya odaklanmasını sağlayacaktır.

İkinci adım: Doğudaki kıyı kentlerinin gıda ithalatlarının devam edebilmesi için yaklaşık bir milyon dolar tutarındaki uluslararası bir Libya yardım fonu oluşturmak. Geleneksel insanî müdahaleden farklı olarak, bu plan mevcut ticarî şebekeleri kullanacak ve tedarikçilerin risklerini azaltarak çatışma öncesi ticaret akımlarını devam ettirmeye çalışacaktır. Zamanla petrol gelirleri geri kazanıldığında bu maliyet yeniden Libyalılara aktarılabilir.

Üçüncü adım: Doğu bölgelerindeki limanların ve deniz yollarının güvenliğini sağlayacak olan uluslararası hava ve deniz kuvvetlerini koordine etmek. Bu, Libya'nın büyük bölümünde bir uçuş yasağı yerine, Bingazi limanı ve diğer kıyı şehirlerin Akdeniz'deki önemli ticaret yollarına kadar bir "sınırlı kullanımlı deniz bölgesi" ilanını gerektirir. Tek bir uçak gemisi filosu buna yeterli olacaktır. Libya ordusunun zayıflığı ve Kaddafi'nin güç merkezlerinin batıdan coğrafî açıdan gayet uzak olması göz önünde bulundurulursa bu bölgenin zorlamaya maruz kalmayacağı çok mümkün. Libya'nın hava savunma sistemi var ama Libya saldırgan eylemlerde bulunmadıkça bu sisteme saldırılmamalı.

Dördüncü adım: Doğudaki kıyı şehirlerinde gelirleri izleyip dağıtılmasına yardımcı olacak geniş bir uluslararası bir yardım fonlarını angaje etmek. Uluslararası Kızılhaç Cemiyeti, İslami Yardım ve Dünya Gıda Programı zaten küçük katılımlarla bölgede. Birleşmiş Milletler Sığınmacılar Yüksek Komitesi, Sınırsız Doktorlar ve resmî veya gayri resmî başka örgütlerin katılımıyla bu angajmanın boyutları büyütülmeli.

Bu plan Libya'ya yeni bir hükümet empoze etmeyecek. Libya halkının başına musibet olabilecek tüm sorunları da çözmeyecek. Ancak muhtemel bir insanî krizin önüne geçebilir ve bir milyondan fazla insana kısa vadede çok yararlı olup uzun vadede de Libyalıların neredeyse tamamının umutlarını artırabilir.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT