1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. TV dizileri ve şiddetin olağanlaştırılması
TV dizileri ve şiddetin olağanlaştırılması

TV dizileri ve şiddetin olağanlaştırılması

Kadına yönelik şiddet tartışmalarına televizyon dizileri üzerinden bakmak problemlerin kaynağını görmek için faydalı olabilir.

25 Kasım 2020 Çarşamba 19:09A+A-

Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER

Bugün 25 Mart Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Günün anlam ve önemine binaen siyasiler başta olmak üzere yapılan paylaşımlar hiçbir soruna çare olmayacak. Bu acı gerçeği lafı dolandırmadan söylemek istedik.

Türkiye toplumu hala yoğun bir şekilde televizyon izleyen bir toplum. Hala diyoruz çünkü artık dünyada izleme alışkanlıkları değişkenlik göstermeye başladı. Ancak ücretli yayın platformlarına duyulan ilgi bir yana karasal yayıncılığın da ciddi bir izleyici kitlesi var Türkiye’de. Yani insanlarımız akşamları oturup televizyon dizileri izlemeye devam ediyorlar.

Bunun sosyolojik vs. değerlendirmesini yapmak amacımız değil. Sadece üzerinde çokça tartışma yürütülen bir meselede aslında “suyun üzerindeki köpük” ile uğraşıldığını ifade etmeye çalışıyoruz. Bir cinse yönelik planlı programlı bir cinayet eyleminin varlığı sorgulanmaya muhtaç. Ancak bizim tartışmak istediğimiz konu bu da değil.

25 Kasım da kadına yönelik şiddetin varlığı üzerinde düşünmek özünde şiddetin kendisi üzerine düşünmekle irtibatlı görüldüğünde bir anlam ifade edebilir. Bir insanın haksız yere kaba kuvvete maruz kalmasının izahı tabi yok. Ancak bu durumun normal bir şeymiş gibi gösterildiği dehşet bir gösteri dünyası var.

Televizyon kanallarından herhangi birisinde 'drama' yapımları izlendiği vakit bahsettiğimiz şiddetin her türlüsü görmek normal bir şey haline geliyor. Görüntü kültürü üzerine düşünmemiş bir toplum için alımlama süreçleri çok hızlı ve geri dönülemez bir şekilde gerçekleşecektir. Zikredilen kültürün kodları bunu gerektiriyor çünkü. Paranoyakça kadın döven zengin erkek tipler, sevgilisini(!) hırpalayan, tehdit eden, küfür eden şizofrenlerin televizyondaki yansıması da toplumda bu şekilde olacaktır.

Tartışmanın gerçek zemini şiddeti var eden fahşa kültürünün hesaba çekilmesidir. Eğlence adı altında gösterilen programlarda kadınlar nesneleştirilerek, yaşamları giyim ve makyaj üzerine kurulu gibi gösterilirken bir yerden çıkıp onu darp etmeye hazır sokak serserisi erkek tiplemesi de bir başka programda ana karakteri oluşturuyor.

Neil Postman’ın Teknopoli kavramı ile izah ettiği TV’nin öldüren eğlence olduğu gerçeği şiddetin olağanlaştırılması ile modern insanın hayatının bir parçası haline gelmiş durumda. Ancak sorunun asıl kaynağıymış gibi gösterilen şey ise geleneksellik ve onun içini dolduran değerler manzumesi oluyor. Pes! Sadece televizyon dizilerine bakmak bile şiddet denilen şeyin kaynağını görmek için yeterli veriler ortaya koyuyor.

Kimse tv dizilerinin ‘gerçekliği’ resmettiğini falan söylemesin. Görüntü kültürü olarak ifade ettiğimiz yeni anlam arenasında gerçeklik basit bir meseledir. Kurgulanmaya ve farklı biçimlerde ifade edilmeye müsait göreceli bir kavramdır. Ekran içine konulan her şeye bu sebeple teyakkuz ile yaklaşmak gerekiyor! Yoksa şiddetin bin bir türlüsünü yıllarca konuşmaya devam ederiz.

(Görsel cumhuriyet.com'dan alınmıştır.)

HABERE YORUM KAT

4 Yorum