1. YAZARLAR

  2. SERDAR BÜLENT YILMAZ

  3. Toprağın Fıtratı ve Yabancılaşma
SERDAR BÜLENT YILMAZ

SERDAR BÜLENT YILMAZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Toprağın Fıtratı ve Yabancılaşma

27 Aralık 2016 Salı 04:30A+A-

PKK bir realitedir. Kuşkusuz bu böyledir. Kendisini destekleyen belli bir halk kitlesi, binlerce militanı, milyarlarca dolarlık ekonomisi, siyasi uzantısı, medyası, partileri ve STK’larıyla PKK’nın gerçekliği yadsınamaz. Kuşkusuz bu böyledir.

Bir gerçek daha var. PKK’nın ortaya çıkmasında etkili olan Batıcı laik Kemalist oligarşik vesayet sistemine dayalı tekçi ulus devlet anlayışıyla paylaştığı ortak bir gerçek; PKK bu toprakların yabancısıdır. Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyerek devam edelim: Toprak, fıtratına yabancı unsurları kolay kolay kabullenmez ve onları bir süre sonra bünyeden atarak özüne döner. Kuşkusuz bu böyledir.

Ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşan bir örgüt olması, “Kürdistan” için mücadele ettiğini söylemesi bu gerçeği değiştirmez. Tıpkı Kemalist Türk ulus devlet ideolojisi gibi.

İdeoloji bir siyasal topluluğun/organizasyonun ruhudur ve ruhunuz nereye aitse siz de esasında oralısınızdır. İdeolojik aidiyet reel olarak en temel aidiyettir. Çoğu kez etnik ve dini aidiyetlerin dahi önüne geçmiştir. O nedenle ideolojik aidiyetiniz gerçek vatanınızı işaret eder.

[“İdeoloji” kavramını, kavramın felsefi boyutunun söylediklerimizle ters düşme durumunun farkında olarak kullanıyoruz. Marks’ın “gerçeği çarpıtma aracı” olarak tespit edip bir “yanılsama” olarak gördüğü, Foucoult’nun “güvenilmez” bulduğu ve yerine “söylem” kavramını geliştirdiği Ricoeur’un “saptırma aracı” olarak tanımladığı ideolojinin reel değerinden hareketle ve felsefi içeriğine atıf yapmaksızın ve daha önemlisi söz konusu kavramın modernizme ait Batılı bir köken taşıdığının farkında olarak kullanıyoruz. Geniş bir ideoloji tartışması için bkz. Doğu –Batı Dergisi İdeolojiler 1-2-3-4; Michele Barrett, Marx’tan Foucault’ya İdeoloji, Sarmal y.]

PKK laikliği

Nasıl ki Türkiye’de fabrikası olması, Mercedes’i Türkiyeli yapmazsa bir ideolojinin bulunduğu her toprak onun vatanı sayılmaz.

Bu yönüyle PKK, ideolojik olarak da bu toprakların fıtratına yabancıdır. Bir defa aydınlanmacıdır, aydınlanmaya iman etmiştir. Aynı şekilde pozitivisttir. Üstüne otoriter bir totaliterliği savunur. PKK otoriterliğine Öcalan’ın son yıllarda toplumcu anarşist ve demokratik tezleri savunmasını ileri sürüp itiraz etmek isteyenler olabilirse de PKK’nın otoriter, hiyerarşik yapısı Öcalan’ın bu yönde değişen görüşlerinin aksine aynı sertlikte sürmektedir.

PKK, örgütlenme biçimi itibariyle de yabancıdır. Kadın erkek iç içeliğinin öne çıkarıldığı, laik ilişkilerin merkeze alındığı, örgütlenmede dindarlığa asla yer verilmeyen, kadını yüceltiyor gibi görünüp ama esasen kadını kültürel kodlarından koparıp pespaye sentetik bir nesneye dönüştüren bir yapıya sahip olan PKK bu yönüyle de bu toprakların fıtratına yabancıdır.

 PKK dine aydınlanmacı bir refleksle karşı çıkar. Laik ve sekülerdir. Dini en fazla folklorik bir düzeyde kabul edilebilir bulmaktadır. Ama aynı zamanda pragmatist olduğundan dini istismar etmekten de kaçınmaz. Mesela imamlar birliği gibi yapılar kurmak bir çelişki olarak görülmez.

PKK milliyetçi bir örgüttür. Kafatasçı, ırkçılığa dayanmayan klasik geç milliyetçiliğin karakteristik özelliklerini taşır. PKK milliyetçiliği, diğer Kürt milliyetçileri tarafından yetkin bir milliyetçilik olarak görülmez. Çünkü Kürtleri değil PKK’nın geleceğini esas alır. PKK milliyetçiliği “makul Kürt” ölçütüne sahiptir. Makul Kürt, PKK’lı Kürttür. Laik veya dindar olabilir ama bir Kürt Apocu olabildiği kadar makul Kürt’tür.

Laik veya dindar bir Kürt milliyetçisi PKK’ya destek olduğu kadar Kürt kabul edilir. Federasyon isteyen milliyetçi bir Kürt partisi de makul Kürt değildir, PKK’yı desteklemiyorsa. O nedenle ne HAKPAR, ne HÜDAPAR, ne PAK, PSK, KDP-Bakur, T-KDP, ÖSP ve diğer Kürt partileri makul görülür. PKK’nın Kürtler ve sosyal siyasal yaşam üzerindeki hegemonyasını kabul etmeyen her kurum, PKK için makul da değildir esasen Kürt de değildir. Bu nedenle PKK milliyetçiliği, bu toprakların diğer yabancısı olan Kemalizmle aynı rahmin ürünüdür.

Dindar cemiyet ve cemaatler için de aynı ölçüt geçerli tabi ki. PKK’ya göre, PKK’ya destek olan, onu “Kürt ulusal hareketi” olarak kabul eden ve birlikte yürüyen her dini oluşum, bu tutumunu sürdürdüğü müddetçe makuldür. Buna karşın kendisine itiraz eden, kendisini meşru görmeyen diğer bütün kesimler gayrı meşrudur, devletin “ajan” kuruluşlarıdır, “çete”dir, “kontrgerilla”dır.

Şeyh Said, makul Kürt değildir, çünkü dini kaygılarla hareket etmiştir. Din, PKK için kendisinin ideolojik varlığına ontolojik itirazlar getirdiği için kabul edilemez, toplumu geri bırakan, gerici bir olgudur. Kemalizmin dine bakışıyla aynı şekilde bakan PKK o nedenle 28 Şubat’ı desteklemiştir. PKK da Kemalistler gibi dindarları, zamanla “Kürt ulusal bilinci” içinde eriyebilecek olanlar ve buna direnecek olanlar olarak ayırmakta, direnebilecek olanları tehlikeli görüp tasfiye etmenin türlü yollarını denemektedir. Makul Kürdün dindarlığı, Kürt ulusal bilincine varlığını feda etmeye hazır olan dindarlıktır.

PKK milliyetçiliğinin tarih, dil, kültür, coğrafya, din algısı dünyadaki herhangi bir milliyetçilik biçimiyle özü itibariyle aynıdır. Buna Kemalist milliyetçilik de dahildir.

PKK faşist bir örgüttür. Toplumu yukarıdan aşağıya doğru, bir toplum mühendisliği anlayışıyla, sert yöntemlerle, topluma rağmen değiştirmeye çalışmaktadır. Direnenlere karşı baskı uygulamakta, susturamazsa öldürmektedir. Toplum, diğer tüm faşizmlerde olduğu gibi PKK faşizmi için de şekil verilip yukarıdan aşağıya doğru tekçi bir anlayışla biçimlendirilmesi gereken bir nesnedir. PKK, bu yönüyle tıpkı Yunan mitolojisindeki Prokrustes, toplum da onun o mitolojik yatağa yatırıp uzun gelirse uzuvlarını keserek, kısa gelirse çekip uzatarak yatağın şekline göre şekil verdiği bir nesnedir. Bunu reddeden herkesi de potansiyel olarak bir “Theseus” olarak görüp düşman beller.

PKK bu yönleriyle Kemalizmle ideolojik akrabadır. Aradaki fark öz itibariyle ideolojik değil sosyolojik ve siyasidir. Kemalizmin neredeyse tüm ideolojik kabullerine sahiptir. O nedenle PKK tavanı -tabanından ayrı olarak- Kemalistlere kendilerini daha yakın hisseder. Türkan Saylan bir PKK aydınlanmacısına herhangi bir dindar kadın aydından daha sevimli gelir.

PKK bu toprakların ne kadar realitesi ise o kadar da yabancısıdır. Yabancılığını gizleyen, Kürt sorununun yarattığı karartma eşliğinde içine girdiği kanlı mücadeledir.Sorgulanmayışının nedeni odur. Bir mollanın, bir sakallı cami müdaviminin, bir dindar gencin, başörtülü bir kızın PKK sempatisi bu gizlenmişlikten kaynaklanmaktadır. Savaş bitince bu gizleyen perde ve psikolojik atmosfer de ortadan kalkacaktır. O gün PKK’nın toplumun değerlerine karşı olan ideolojisi çırılçıplak gerçekliği ile ortaya çıkacaktır.

Peki, PKK bu karşılaşmaya hazırlıklı mıdır? Hazırlıklı göründüğü söylenemez. Tabanının er ya da geç bu ideolojik yabancılığı fark etmesi kaçınılmazdır. PKK ideolojisinin önünde iki seçenek var; ya tabanını ideolojik olarak dönüştürecek ya da kendisi dönüşecektir. Üçüncü seçenek ise her yabancı işgalci gibi yabancısı olduğu topraklardan çıkıp gitmek zorunda kalacaktır.

İslam fıtri gerçekliğimizdir

PKK’nın Batı menşeli ideolojisi ile bu toprakların yabancısı olduğundan bahsettik. Bu durumda “Bu toprakların sahici sahibi kimdir?” sorusu gündeme gelecektir. İnsandan arındırılmış bir toprağın bir değeri varsa bu, yaratıcının fıtratlara yüklediği, taştan ve topraktan da esirgemediği İslam’dır. Dolayısıyla bu toprakların da yeryüzünün de ontolojik gerçekliği İslam’dır.

Peki, böyle olması veya bunun idrakinde olmak ne işe yarar? Taşın toprağın Allah’ı zikrediyor olması, “toprak” denen aidiyet mekanının bir fıtratının olması bize ne söylemektedir? İşte mesele tam da bu sorunun cevabını doğru verdiğimizde vuzuha kavuşacaktır.

AÇIK GÖRÜŞ / STAR

YAZIYA YORUM KAT