1. YAZARLAR

  2. Ergün Çapan

  3. Teravih namazı vardır ve kılınmalıdır
Ergün Çapan

Ergün Çapan

Yazarın Tüm Yazıları >

Teravih namazı vardır ve kılınmalıdır

13 Ağustos 2011 Cumartesi 06:44A+A-

Ramazan ayının İslâm dininde ayrı bir yeri ve önemi vardır. O, orucuyla, iftarıyla, mukabelesiyle, teravih ve sahuru ile insanların aşk ve şevk ile Allah'a ibadete koştuğu bir aydır.

Bu mübarek ay, bütün insanî hususiyetlerin inkişafına açık bir fırsat, bir ganimet dönemidir. Allah Resulü (aleyhi ekmelü't-tehâyâ), Kur'ân'ın nazil olduğu, cennet kapılarının ardına kadar açıldığı, mağfiretle tüllenen bu mübarek ve bereketli zaman dilimini ümmetinin dolu dolu geçirmesini, gerek fiili ile gerekse sözleri ile teşvik etmiştir.

Ramazan ayında diğer zamanlarda olmayan bir ibadet vardır ki, bu, gündüz oruçla melekliğe, ruhaniliğe açılan insanların, geceleyin cemaat hâlinde Allah'a kulluk borcu olarak eda ettikleri teravih namazıdır. Teravih namazı, İslâmî şeairden kabul edilmiştir. Şeair, Müslümanlığın sembolleri, bir yerin Müslüman diyarı, bir toplumun Müslüman toplumu, bir ferdin de Müslüman olduğunu gösteren alâmetlerdir; ezan, cuma ve bayram namazları, kurban kesmek gibi. Bu bakımdan, şeairin sünnet olanları, şahsî farzlardan daha öte bir değere sahiptir.

Teravih namazını kılmak, âkil, baliğ erkek ve kadın Müslüman için sünnet-i müekkededir. Farzların cemaatle kılınması İslâm'ın şiarı olduğu gibi, teravihin cemaatle kılınması da, bu sünnetin şiarı olmuştur. Teravih, Peygamber Efendimiz'in sünneti olup, aynı zamanda İslâm dininin şiarlarından ve zahiri alâmetlerinden kabul edilmiştir. Hz. Peygamber Efendimiz (sas), birçok hadislerinde Ramazan gecelerinde ibadeti teşvik etmiştir: "Kim Ramazan'da inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek, O'nun rızasını kazanmak için kıyam ederse (teravih kılarsa), geçmiş günahları bağışlanır."

"Allah, Ramazan ayında oruç tutmanızı farz kıldı. Ben de, Ramazan gecelerinde kıyam etmenizi (teravih namazı kılmanızı) sünnet kıldım. Kim, inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihlâsla oruç tutar ve kıyam ederse (teravih namazı kılarsa), annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temiz hâle gelir." Hadislerde geçen "Ramazan'da kıyam etme" ile teravih namazının kastedildiği hususunda ittifak vardır.

Allah Resulü, sözlü teşvikinin yanında bizzat kendisi ashabı ile birlikte birkaç gece teravih namazını kıldırmış, fakat farz kılınır endişesi ile devam ettirmemiştir. Hz. Aişe'den rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz, iki veya üç gece mescidde cemaatle teravih namazını kılmış, üçüncü veya dördüncü gece insanların yoğun ilgisini görünce yatsı namazını kıldırıp, hücresine çekilmiş ve teravihi kıldırmak için çıkmamıştı. İnsanlar, Hz. Peygamber'in (sas) çıkacağını umdukları için beklemişler, hattâ uyudu ise uyansın diye öksürmeye başlamışlardı, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem), (sabah namazı vaktinde) mescide çıkıp, orada bekleyenlere şöyle buyurdu: "Sizin bu namazı kılma hususunda ne kadar istekli olduğunuzun farkındayım; onu size kıldırmama da bir engel yok. Fakat teravihin size farz kılınmasından endişe ettiğim için çıkıp kıldırmadım. Şayet farz kılınacak olsa, bunu hakkıyla yerine getiremezsiniz."

Peygamber Efendimiz'in (sas) ashabına teravih namazı kıldırmak için Ramazan ayının hangi gecelerinde çıktığını ise Ebû Zerr'den gelen şu rivayet açıklamaktadır: "Hz. Peygamber, Ramazan'ın bitmesine bir hafta kalıncaya kadar bize farz dışında hiçbir namaz kıldırmadı. Ramazan'ın 23. gecesinde gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar bize namaz kıldırdı. Ramazan'ın 24. gecesinde bize namaz kıldırmadı. Bir gün sonra, 25. gecesinde yine kıldırdı. Ben, "Ey Allah'ın Resulü, gecenin kalan yarısında da bize namaz kıldırsaydınız." deyince, Hz. Peygamber cevaben, "İmam namazı bitirinceye kadar onunla namaz kılmak, bütün geceyi ihya etmeye eş değerdir." buyurdu. Ramazan'ın 26'sında gecenin üçte birine kadar beklediğimiz hâlde, Allah Resulü bize namaz kıldırmadı. Ramazan'ın 27. gecesi Allah Resulü (sas), ailesini ve ashabını topladı, bize bütün gece namaz kıldırdı. Namaz o kadar uzadı ki, biz sahur vakti geçecek sandık. Ramazan'ın geri kalan gecelerinde ise Peygamberimiz bize namaz kıldırmadı." Bu rivayetten Peygamber Efendimiz'in, Ramazan'ın 23, 25 ve 27. gecelerinde çıkıp teravih namazı kıldırdığı anlaşılmaktadır.

Teravihin sünnet oluşunun delilleri

Teravih namazı, icmâ ile Peygamber Efendimiz'in sünnetidir. Bazılarının iddia ettiği gibi, Hz. Ömer'in (ra) ihdas ettiği bir ibadet değildir. Aşağıdaki hadisler, bu konuda yeter delildir:

1 Bizzat Peygamber Efendimiz, teravih namazı kılmanın kendi sünneti olduğunu ifade etmişlerdir:

"Allah, Ramazan ayında oruç tutmanızı farz kıldı. Ben de Ramazan gecelerinde kıyam etmenizi (buradaki "kıyam"dan maksat icmâ ile teravih namazıdır) sünnet kıldım. Kim inanarak ve sevabını Allah'tan bekleyerek ihlâs ile oruç tutar ve kıyam ederse (teravih namazı kılarsa) annesinden doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenir."

Hadisin metnindeki "Ben de Ramazan gecelerinde kıyam etmenizi (teravih namazı kılmanızı sünnet kıldım.)" ifadesi, teravih namazının Peygamber Efendimiz'in (sas) sünneti olduğunu açıkça göstermektedir.

2Hz. Peygamber (sas), Ramazan ayında bir gece mescide çıkmış ve mescidin bir kenarında namaz kılan insanlar görerek, "Bunlar ne yapıyorlar?" diye sorduğunda, orada bulunanlardan biri şöyle cevap vermiştir: "Ey Allah'ın Resulü, bunlar hafız olmayan kimseler; Übeyy İbn Ka'b onlara namaz kıldırıyor." Resûlüllah, bu cevaptan memnun olarak, "Ne güzel yapmışlar, isabet etmişler!'" buyurmuştur.' Allah Resulü'nün sahabenin yaptığını istihsan etmesi, O'nun takririni ve rızasını gösterir ki bu da, sünnetin bir çeşididir.

3Hz. Peygamber'in raşid halifelerinin yaptığı da sünnet hükmündedir. Çünkü Peygamber Efendimiz (sas) "Benim sünnetime ve râşid halifelerimin sünnetine sarılın; hem de azı dişlerinizle sımsıkı yapışın." buyurmuştur. Hz. Ömer de, râşid halifelerden birisi olduğundan dolayı onun yaptığı da sünnet hükmündedir.

Bütün bunlardan anlaşılmaktadır ki, teravih namazı, Peygamberimiz'in teşvik ve tertib ettiği bir sünnetidir. Hz. Ömer ise, ancak Resûlüllah'ın (sas) arzuladığı ve hoşnut olduğu bir uygulamayı ortaya koymuştur. Hz. Ömer, kendi zamanında farzlarda herhangi bir artma veya eksilmenin söz konusu olamayacağını bildiğinden, teravihin yeniden cemaatle kılınması için Übeyy İbn Ka'b'ı görevlendirmiştir.

Nitekim Hz. Ömer, Hz. Übeyy ibn Kab'ın arkasında insanları topladığında cemaat olarak Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. İbn Mes'ud, Hz. İbn Abbas, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz. Muaz gibi önde gelen sahabelerin de içinde bulunduğu Muhacir ve Ensar'dan birçok insan namaz kılmıştır. Bunlardan herhangi birisinden en küçük bir itiraz gelmemiştir. İtiraz etmek şöyle dursun, Hz. Ömer'in yaptığının Allah Resûlü'nün sünneti olduğunu bildiklerinden dolayı takdirle karşılamış, uygulanmasında yardımcı olmuş ve daha sonra da devam ettirmişlerdir. Hz. Ömer'in bu icraatını hep hayırla yâd ederek, onun için şöyle dua etmişlerdir: "Ömer, mescidlerimizi nurlandırdı; Allah da onun kabrini nurlandırsın."

Teravih namazı, İslâm'ın şiarlarından kabul edilmiş ve Asr-ı Saadet'ten günümüze kadar camilerde cemaatle kılınmıştır. Bu kadar yerleşmiş bir sünneti hafife almak doğru değildir. Çünkü bu namazı inkâr eden kimse İslam âlimlerine göre bid'atçı, dalâlete düşmüş/çizgi dışına çıkmış olarak kabul edilmiş ve şahitliği de reddedilmiştir.

Teravih namazı kaç rekâttır?

Teravih namazının rekât sayısı ile ilgili görüşleri iki kategoride değerlendirmek mümkündür.

1Teravih namazının 20 rekât olduğunu söyleyenler ve delilleri:

Teravih namazı Hanefî, Şafiî, Hanbelî mezheplerine göre 20 rekâttır. Maliki mezhebinde ise 20 ve 36 rekât olduğu şeklinde iki görüş vardır. Bununla birlikte teamülün, seleften halefe 20 rekât olduğu da, bahsi geçen mezhebin bazı kitaplarında ifade edilmiştir. Şafiî mezhebinin en önemli imamlarından olan İmam Nevevî, teravih namazının âlimlerin icmâsı ile sünnet olduğunu vurguladıktan sonra, mezheplerine göre 20 rekât olduğunu da açık bir şekilde ifade etmektedir.

Hz. Ömer, sahabeyi Übeyy İbn Ka'b'ın imamlığında bir araya toplayarak 20 rekât olmak üzere teravih namazını kıldırtmış ve sahabeden hiç kimse de buna itiraz etmemiştir. Bu durum, onların bu konuda bildikleri bir şeyin olduğunu gösterir. Nitekim İmam A'zam, buna dikkat çekerek, Hz. Ömer'in bu uygulamayı kendiliğinden ortaya atmadığını, bu hususta bir bid'at işlemediğini, Allah Resûlü'nden öğrendiği bir bilgiye dayanarak böyle yaptığını söylemiştir. Sahabenin bu şekilde Hz. Ömer'in yaptığını güzel görerek muvafakat etmeleri, onların bu konudaki icmâlarını göstermektedir. Bu icmâın dayanağı da, Hz. Peygamber'in fiilidir. Onların bir meselede icmâ etmesi ise, nass/dini delil gibidir. Teravih namazı, daha sonra Hz. Osman ve Hz. Ali dönemlerinde de 20 rekât olarak kılınmış ve o günden bugüne bu şekilde amel edilmiştir. Teravih namazının "20 rekât" olduğu hususunda, muhaddislerin kriterlerine göre merfu olarak gelen sahih bir rivayetin bulunmaması, bu meseleye zarar vermez. Zira sahabenin icmâ ile ortaya koyduğu tatbikat bellidir.

Hz. Ömer'in teravihin 20 rekât olarak cemaatle kılınmasını emretmesi, dağınıklığı önlemek içindir. Çünkü önceden mescidde fert ve grup olarak dağınık bir şekilde kılınıyordu.

Teravih namazı, o günden bu güne mescidde cemaatle 20 rekât olarak kılınagelmiştir. Nitekim İbn Abidin, teravihin doğuda ve batıda 20 rekât kılındığını kaydetmekle, bu teamülün ne kadar güçlü olduğunu ifade etmiştir.

2 Teravihin 8 rekât olduğunu söyleyenler ve delilleri:

Teravihin 8 rekât olduğunu söyleyenler de vardır. Bunların delillerinin başında, Hz. Aişe Validemizin, "Hz. Peygamber, ne Ramazan'da ne de Ramazan dışında 11 rekâttan fazla kılmazdı." rivayeti gelmektedir. Bu rivayet, yine ondan gelen, "Ramazan ayı gelince Allah Resûlü'nün rengi değişir, çok namaz kılar, Allah'a dua dua yalvarırdı" ve "Allah Resulü, Ramazan'ın son 10 gününde başka zamanlarda ibadet hususunda göstermediği cehd ve gayreti gösterirdi." rivayetleriyle bir arada ele alınıp, teravihten çok teheccüdle alâkalı bulunmuş, 11 rekâttan 8 rekatının teheccüd, 3 rekâtının ise vitir olduğu -bir hadis-i şerifte, "Gece kıldığınız son namaz vitir olsun." buyurulması da nazarı itibara alınmış ve bütün dolayısıyla teravihin 20 rekâttan az olmadığı kabul edilmiştir.

Teravihin 8 rekât olduğunu söyleyenlerin diğer delilleri, Hz. Cabir'den (ra), Peygamber Efendimiz'in Ramazan'da 8 rekât ve vitir namazı kıldırdığı" rivayeti ile Hz. Ömer'in Übeyy İbn Ka'b'a teravihi 11 rekât kıldırmasını emrettiğine dair rivayettir. Bu rivayetlerden birincisi, senedinde, Yahya İbn Main'e göre münkerü'l-hadis, Ebû Davud ve Nesaî'ye göre ise metruk olan İsa İbn Cariye'nin bulunması; diğeri ise, bizzat Übeyy İbn Ka'b'dan teravihin 13 ve 23 rekât kılındığı rivayetleri, bir de söz konusu rivayetin senedinde yer alan Muhammed İbn Yusuf sebebiyle mualleldir. Ayrıca, Hz. Ömer döneminde teravihin 20 rekâttan az kılındığına dair sahih rivayet olmadığı gibi, aksine 20 rekât kılındığı birçok sahih rivayetlerle sabittir.

Hanefilerden İbn Hümam, teravihin 20 rekât olduğu, bunun 8 rekâtının sünnet, geriye kalanın ise müstehap olduğu görüşündedir. Fakat, İbn Hümam'ın bu yaklaşımı icmâya terstir. Çünkü kendilerine iktida edilen dört mezhep imamlarından İmam A'zam, Şafiî ve Ahmed ibn Hanbel'e göre teravih 20 rekât, İmam Malik'ten ise teravihin 36 rekât olduğu görüşü rivayet edilmektedir. Görüldüğü üzere, 20 rekâtta icmâ vardır ve 20 rekâtın şu kadarı sünnet, kalanı müstehap şeklinde bir yaklaşım söz konusu edilmemiştir. Dolayısıyla İbn Hümam, bu görüşünde münferid kalmıştır. Kaldı ki, yukarıda iktibas ettiğimiz "Benim sünnetime ve râşid halifelerimin sünnetine sarılın, hem de azı dişlerinizle sımsıkı yapışın (dört elle sarılın)." hadisine göre, Hz. Ömer'in uygulaması da sünnet hükmündedir.

Gözden uzak tutulmaması gereken bir husus da şudur: Sahabe içerisinde râşid halifelerin, onların içinde de Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in ayrı bir yeri vardır. Peygamber Efendimiz (sas) onların bu durumuna şu hadisleri ile dikkati çekmiştir: "Benden sonra Ebû Bekir ve Ömer'e (ra) uyun; onların çizgisinden gidin."

Netice itibarıyla, teravih namazı İslâm'ın şearindendir. Sünnet-i müekkededir. Sahabenin icmâı ile 20 rekâttır ve cemaatle kılınması sünneti kifayedir. Ve dünden bugüne 20 rekât olarak ve tercihan cemaatle kılınagelmiştir. İslam dünyasının tamamında büyük bir heyecanla sürdürülen bu uygulamayı tartışmaya açmak, insanların zihinlerine şüphe atmak kimseye bir şey kazandırmayacaktır.

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT