1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Suriyeli muhacirler: İnşallah Suriye'de size büyük bir sofra açacağız!
Suriyeli muhacirler: İnşallah Suriye'de size büyük bir sofra açacağız!

Suriyeli muhacirler: İnşallah Suriye'de size büyük bir sofra açacağız!

Türkiye’ye sığınan mülteciler Türkiye halkına duydukları vefayı dile getirirken, Türkiye’ye karşı kendilerini borçlu hissettiklerini belirtiyorlar.

16 Ağustos 2021 Pazartesi 00:00A+A-

Haber: Sevda Dursun / Yeni Şafak

Avrupa’da yükselen ırkçılık dalgası, Türkiye’yi es geçecek değildi. Nitekim son günlerde göç karşıtlığı üzerine artan söylemler, hem ülkelerindeki savaştan kaçan Suriyelileri hem de Türkiye’de onlara kucak açan Ensar yürekli insanları tedirgin etti. Geçtiğimiz hafta evleri taşlanan mülteci haberleri, yaralanan çocukların kanlı görüntüleri hepimizi hem derinden üzdü hem de tedirgin etti. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de dozu her geçen gün artan ırkçı söylemler Türkiye’deki can güvenliğini artık tehlike sınırında. Eğer bizler sağ duyulu davranmazsak bu tehditler ve saldırılar ülkeyi başka bir kaosun içine sürükleyecek. Peki ülkemize sığınan Suriyeli mülteciler bütün bu yaşananlardan nasıl etkilendi? Türkiye’de kalmayı düşünüyorlar mı? Gelecek için nasıl planları var? bütün bu sorulardan yola çıkarak Fatih’te Suriyeli kadınlarla konuştuk. İşte onların ağzından kendi hikayeleri.

Türkiye’ye geleli beri dişiyle, tırnağıyla çalışarak ayakta kalmaya çalışanlardan birisi Suriye’de Fransızca öğretmeni olarak çalışırken ülkesini terk etmek zorunda kalan 43 yaşındaki Hene Numan. 2012’de 3 çocuğu ve eşiyle birlikte Lazkiye’deki evi bombalandığı için Kahramanmaraş’a geçen Numan, 2 sene çadır kentte yaşamış. Dördüncü çocuğunu da orada doğurmuş. Ardından çocuklarının geleceği için İstanbul’a gelmeye karar vermişler. Eşi tekstil işinde çalışıp iaşesini temin etmeye çalışırken, Hene de en iyi bildiği işi, yani öğretmenlik yapıyor. Önce Türklere Arapça, Kuran dersleri veriyor, yeri geliyor boncuk diziyor. 9 yıl sonra geldiği yer, Uluslararası Göç ve Mülteci Derneği İMRA’da Eğitim Kariyer Uzmanlığı.

İlk geldiklerinde dönme fikri kafalarında daha net iken bugün daha farklı meseleye bakıyorlar. İlk başlarda sadece kirayı ödemek ve karın doyurmak için çalıştıklarını ve çocuklarını Arap okullarına gönderdiklerini söyleyen Numan, Suriye’de savaş uzayınca mecburen İstanbul’da daha uzun süre kalacaklarını fark etmişler ve bu defa çocuklarını Türk okullarına göndermeye başlamışlar. Ama bir gün mutlaka geri dönmenin hayalini hep zihinlerinde canlı tutuyorlar.

GENÇLER DE GİTMEYİ DÜŞÜNÜYOR

Numan, “Çocuklardan Suriye’yi hiç görmeyen de var, görüp de hatırlamayan da. Burayı vatan bildi bizim çocuklarımız. Suriye’yi babasının öldüğü yer veya evlerinin yandığı yer olarak hatırlayanlar var. Gitmeyi yine düşünüyoruz, hatta gençler de düşünüyor, ama artık farklı düşünüyor. Benim öğrencilerimin şöyle bir hayali var, 5 sene sonra bütün dünyadaki Suriyeliler vatanlarına dönerse, o kadar farklı kültürlerden ve dillerden insanlar bir araya gelecek ki, Suriye başka bir yer olacak. Hatta üniversiteye giden bazı öğrenciler, döndüğü zaman ülkesine faydalı olabileceği meslek tercihleri yapıyor” diyerek, aslında gençlerin de gitme fikrini beslediğini söylüyor.

 “Kim vatanından vazgeçer ki?” diyen Numan sözlerine şöyle devam ediyor: “Vatan kalp demek. İnsan kendi kalbinden nasıl vazgeçer. Biz savaş yüzünden göçtük, bırakıp gelmedik, dönmeye hazırız. Her gece evimi rüyamda görüyorum. Ama şimdi dönersem, sınırı geçtiğim anda beni alırlar ve bir daha haber alamazsınız. Bayramlarda gidenler, Türkiye’nin oluşturduğu güvenli bölgeye gidiyor. Rejim tarafına geçemezler. Benim evim güvenli bölgede olsaydı, Türkiye’ye dönmez, orada kalırdım. Gidenler oranın halkı. Ama orada da hayat şartı zor. Pahalılık çok fazla, eğitim yok, çeteler var. Cinayetler, tecavüzler oluyor. O kadar da güvenli değil.”

TÜRK VATANDAŞLIĞI ALMAK KOLAY DEĞİL

Ben de peynir ekmek gibi dağıtıldığı söylenen Türk vatandaşlığı meselesini soruyorum Hene’ye. 30 bin kişi vatandaşlık alabilmiş ancak. Kendisi de Türk vatandaşı olmuş ama eşi zaten Türkmen olduğu için biraz daha kolay olmuş. Kolay olmasını değil, bu ülkeye gerçekten hizmet edecek, canını verecek kişileri vatandaş olarak almaları gerektiğini söylüyor. “Ben bu ülke için canımı veririm” diyor ve ekliyor: “4 sene önce sorduklarında Türkiye sağ gözüm, Suriye sol gözüm diyordum. İnsan bir gözünden nasıl vazgeçebilir? Şimdi ise Türkiye benim tüm kalbim, tüm hayatım diyorum.”

MÜLTECİ HAKKI DEĞİL İNSAN HAKKI ALDIM

Türkiye’nin göç politikasını yönetemediği konuşuluyor hep. Suriyeli bir göçmen olarak sen de böyle düşünüyor musun diye soruyorum Hene’ye. “Kim yönetti mesela?” diye cevap veriyor. “Benim tanıdıklarımdan birçok Avrupa ülkesine giden var. Şimdi geri gönderiyorlar. İlk gittiklerinde mülteci hakkı alıyorlar. Ama insan hakkı yok. Nereye yerleştiriyorsa oraya gidiyor, ne veriyorsa onu yiyor, ne yaptırıyorlarsa onu yapıyor. Buraya ilk adımımı attığımdan itibaren, mülteci hakkı almadım ama insan hakkı aldım. Aynı Türk komşularım gibi çalışıp kazanabiliyorum.”

BORCUNUZ YOK BİZE

Son sözlerini öyle bir içten söylüyor ki, göz yaşlarımıza hakim olamıyoruz. “Sizin için de bizim için de büyük bir imtihan. Bize biraz vakit verin, Türkiye’ye gerçekten hizmet edeceğimizi ispatlayacağız. Suriye’ye döndüğümüzde ise sizi seve seve evimize misafir edeceğiz. Size güzel bir sofra açacağız inşallah, beraber o sofralarda oturacağız. Size karşı borcumuz çok büyük. Ödemeye gücümüz yetmez. Allah verecek bunun karşılığını. Rabbim bu ülkeyi korusun, ömrümden alsın, sizlere versin.”

GÜVENLİĞİMİZ HİÇ YOKTU

En gençleri olan H. El Asil’e sözü veriyorum ardından. 30 yaşında, geleceğe ümitle bakan genç ve güzel bir mimar. Türkiye’ye geldiğinde 24 yaşındaymış. Suriye’de mühendis olan babasıyla birlikte çalışıyormuş. 2013’te Suriye’de işler durunca, ailecek Erbil’e geçmişler. Babası kendilerini geçinderecek kadar iş bulmuş ama H.’ın çalışması orada mümkün değil. Herkes Türkiye’ye gitmesini tavsiye ediyor. O da bir gün, ailesini bırakıp, toplamış göçünü gelmiş. Vatandaşlık da çalışma iznini de alabilmiş değil henüz, ama online olarak tasarımlar yapıyor ve satıyor.

İş bulamadığınız için mi geldiniz diye soruyorum. “Korkunç bir halde yaşıyorduk. Güvenliğimiz hiç yoktu. Şam deyince sakin bir şehir düşünüyorsunuz, ama Şam’ın çevresine kimyasal silah vurulmuş, artık herkes korkuyor. Çünkü kimyasal silah aynı yerde kalmaz ve bulaşır. O dönem çok Şamlılar Şam’dan çıktı.”

SADECE REJİM DEĞİL, DÜŞÜNCELER DEĞİŞMELİ

Aynı soruyu H. El Asil’e de soruyorum, savaş biterse, rejim değişirse döner misin? “Tabi ki, düşünmeden dönerim” diyor. “Bizi istemeyenleri de anlıyorum aslında, Türkiye’de çok farklı görüşten insanlar var. Geçenlerde bir taksiye bindiğimde, Suriyeli olduğumu anlayınca bana hakaretler yağdırdı ve taksiden kovdu. Buna çok üzüldüm ama çalıştığım insanlar arasında ırkçı yaklaşım hiç görmedim. Savaş biterse elbette döneceğiz ancak bizim problemimiz sadece rejim değil. Beşar’dan önce babası Hafız Esed vardı. 70 sene Suriye ahır gibi oldu. Ahırdaki inekler biz oluyoruz, onlar da bizim sahiplerimiz. Kurumlar, eğitim her şey onlara ait. Devletin kökten değişmesi gerekiyor. İnsan, sözüyle, oyuyla hak sahibi olması gerekiyor. Kişilerin değişmesi değil sadece, sistemin değişmesi gerekiyor. Hatta düşüncelerin değişmesi gerekiyor. Bunu yeni nesil yapacak inşallah.”

MÜMİN KARDEŞİNİ ÖLDÜRMEMEK İÇİN KAÇTI

2012 yılında Şam’dan Türkiye’ye gelen Arap dili Edebiyatı öğretmeni N. Davut’un annesi Konya’nın ileri gelen ailelerinden. Eşi de Urfalı, ama Suriye’de doğup büyümüşler. Aslen Türk oldukları için vatandaşlık almaları bir nebze kolay olmuş. Burada Unicef anlaşmasıyla öğretmenlik yapmaya devam etmiş, ama iki ay önce bu anlaşma bitti. Eşi de tasarımcı olarak çalışıyor. Türkiye’ye gelme sebepleri ise, Suriye’de askerliğini yapan eşi, yeniden askere çağrılmış. Fakat bu öyle vatan koruma askerliği değil, diğer mümin kardeşlerini öldürmek için çağrılmış. O da isyan edip gitmemiş, bir buçuk sene evinde saklanmış. Sonra da Türkiye’ye gelmişler.

BEN YALNIZ DEĞİLİM, KARDEŞLERİM VAR

Bize güzel bir şeyler söyle diyorum. Hani şöyle kardeşlik adına. “Türkiye devletine ve halkına ne kadar teşekkür etsem az” diyor ve ilave ediyor: “Bize kapılarınızı açtınız, komşularım çok iyi, hiç ırkçılık yapmadılar bize. Bir gün kapının önünde muhabbet ederken, tanıdıklarından biri geldi, benim Suriyeli olduğumu öğrenince bana hakaret etmeye başladı. Ben ağzımı bile açmadım, komşularım beni savundu. Çok mutlu oldum, çünkü artık yalnız değildim. Çocuklarım desen zaten burada büyüyüp, Türk okullarında eğitim aldılar. 11 yaşındaki oğlum yolda yürürken iki kelime Arapça konuşsam, elimi sıkıp ‘Türkçeye dön’ diye uyarıyor beni. Veli toplantılarına benim değil, babasının gitmesini istiyor, daha fazla Türk’e benzediği için.”

TÜRKİYE BENİM TÜM KALBİM

Suriyelilere yönelik söylenenleri onlar da duymuyor değil. Yaşananların bizzat şahiti. Numan mültecilere gösterilen tepkilere de hak verdiğini söylüyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Bu kadar büyük bir göç dalgasına hiçbir kanun yetişemez. Allah hepinizden bin kere razı olsun. Türk halkı gerçekten Osmanlı ve Ensar. Ben şu anda bu koltukta oturuyorsam, onların sayesinde. Çadırdan geldiğimde, sıfırdım, güçsüzdüm ve en önemlisi de ülkesizdim. 7 yılda buraya geldim. Türk devleti ve Türk halkı çaba gösteren insanı takdir ediyor ve hak ettiğini veriyor. Aylık 50 milyon dolar katkısı var Suriyelilerin. Benim kocamın atölyesi var mesela, o kadar vergi veriyor ki, haftada bin lira kalıyor bize.”

ŞAM'DA TÜRK SOKAĞI'NDA BÜYÜDÜM

O meşhur sorumuzu ND’ye de sordum, “Dönmeyi düşünüyor musunuz?” “Ben düşünüyorum ama çocuklarım dönmez” diye cevap verdi. “Çocuklarım eğitimlerini burada aldı. Arkadaşları, hatıraları burada, nereye götüreceğim onları. Suriye’deki birçok aile gibi bizim aslımız da Türk. Şam’da Türk sokağı var, şapka kanunundan sonra şapka takmamak için Suriye’ye yerleşen insanlar bunlar. Bütün akrabalarım orada, Türk sokağında yaşamaya devam ediyor. Annem de teyzemler de orada kaldı. 6 sene sonra bir kere ziyarete gidebildim. Ama çok zor gitmek, korkuyorum. Esed rejimi yakalasa, bir daha haber alamazsınız benden. Rejim bir kadını aldığı zaman, artık ailesi onu arayıp sormaz. Çünkü bilirler ki ne yaparlarsa yapsınlar, dönmeyecek.”

HABERE YORUM KAT

4 Yorum