1. YAZARLAR

  2. ASIM ÖZ

  3. Siyonizmin Zulüm Politikaları
ASIM ÖZ

ASIM ÖZ

Yazarın Tüm Yazıları >

Siyonizmin Zulüm Politikaları

15 Ocak 2009 Perşembe 21:30A+A-

Öyle bilgiler vardır ki, insan bunlara sahip olduğu halde yaşamını nasıl sürdürebildiğine hayret eder. Sonra, başka insanlar da bu bilgilere sahip olduğu halde, dünyanın nasıl böyle dönmeyi sürdürdüğüne şaşırır. Ama mesele kısmen de bu bilgilerin yaygın dolaşıma girmiyor olmasında değil midir zaten? Robin Eastman Abaya, James Petras tarafından kalene alınan İsrail, Siyonizm Ve Ortadoğu (Türkçesi: Ezgi Korkmaz, Kalkedon Yayınları, 2007, İstanbul) adlı çalışma İsrail ile ilgili pek çok gerçeği İsrail’e ilişkin birinci kaynaktan aktaran bu türden bir çalışma.

Küresel bir emperyalist güç olan Birleşik Devletler ile bölgesel bir güç olan İsrail arasındaki ilişkinin bize devletlerarası ilişkilerin benzersiz bir modelini sunduğunu ifade ediyor yazarlar. Bu vakada bölgesel güç bir yandan casusluk ve para aklama işlerine karışırken, diğer yandan haraç (Birleşik Devletler Kongresi’nden yıllık 2.8 milyon dolarlık doğrudan katkı) , Birleşik Devletler pazarlarına serbest erişim, denizaşırı suçlu Yahudilerin kovuşturmaya uğramasını veya Birleşik Devletler’e iadesini engellemesini talep eder. Dahası, İsrail uluslararası platformda Birleşik Devletler-Ortadoğu politikasına sınırlar tayin eder. İsrail’in hakim durumu hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi başkanlıklar döneminde bu güne değin aksamadan devam etmiştir. Diğer bir deyişle, bu durum kişilere veya belirli geçici politika üreten gruplara değil yapısal bir tarihi ilişkiye dayanır.

Gazetelerin manşetlerine, televizyon ana haber bültenlerine girmeyen bilgilerdir bunlar. Bir tür devekuşu haline getirilmek isteniyoruz. Bilgi Çağı, bilgilenme mekanizmaları bir yandan işliyor oysa. Gösterilmeyen “kanıt”ların arkasındaki, görmemiz hiç istenilmeyen öteki kanıtlar, bize nicedir görünüyor.

Oysa yukarıdaki aktarımlar Filistinli olmanın, insan yaşamının en derin, bağışlanması en zor acılarına dairdirler: İnsanların evlerine, yurtlarına, beden ve ruh bütünlüklerine saldırılara, yaşamdan koparılmalarına, günlük hayatta sahip oldukları en sıradan şeylerin bile ellerinden alınıvermesine, insan olarak “haklarım” dedikleri her şeyin beyhudeliğini anlamalarına yol açan, ezici devasa bir sistemin işlemesini sağlayan çarkların yol açtığı deneyimlerdir: İşgaller, yıkımlar, keyfi tutuklamalar, kayda geçmeyen gözaltılar, yok oluveren insanlar ve işkence... Bunlar uluslar arası hukukun, "olağanüstü koşulların halkı " adına, "Siyonist rejimin istikrarının sağlanması" adına, "İsrail’in güvenliği" adına askıya alındığı durumlardır ve artarak uygulanmaktadır bu zulüm politikaları.

İsrail, Siyonizm Ve Ortadoğu adlı kitapta ilk elden tanıklıklara da yer verilmekle kalmıyor başta Irak olmak üzere ABD-İsrail işbirliğinin Ortadoğu coğrafyasına nasıl kana buladığı da anlatılıyor. Yirmi birinci yüzyılın başlarında bu ikili çetenin ihtiraslarının nasıl uygulandığını, nelere mal olduğunu gösteriyor: Görmezden gelmekle ortadan kalkması mümkün olmayan, bakışımızı başka yöne çevirmekle yok edemeyeceğimiz emperyalist ABD ile Siyonist İsrail olgusuyla yüzleşmeye ve ona karşı sesimizi yükseltmeye çağırıyor bizi.

Yazarlar, İsrail’in ABD ile ilişkilerinin benzersiz bir ilişki olduğunu hatırlatarak 11 Eylül sonrasında gündeme gelen ABD’nin Irak işgali ile giriş yapmış İsrail, Siyonizm Ve Ortadoğu’ya. İsrail adlı savaş makinesinin dış yardımlar olmaksızın yaşamını sürdüremeyeceğini ifade eden yazarlar İsrail’i kimin finanse ettiği sorusunun çok temel bir soru olduğu üzerinde duruyorlar. İsrail savaş makinesinin sürekliliğini sağlamak için Yahudi olan ve Yahudi olmayan çeşitli kuruluşlardan milyarlarca dolar para toplamaktadır. Bu yazarların, İsrail’in zulüm politikalarının niçin/nasıl süreklilik kazandığına ilişkin tezlerine dayanak sağlıyor ve bu nedenle girişte yer alıyor.

İsrail’deki işgalci yönetim biçimini eleştirmek, sadece son yıllardaki günlerdeki saldırganlıklarına hasredilemez. 1948’den itibaren Siyonist çetelerin Filistinliler karşısında zafer naraları atmasına neden olan 1930’lu yıllardan başlayarak bu güne değin insanın kanını donduracak binlerce olayın yaşanması şunu kanıtlar: Siyonizm’in bedenlendiği/uygulandığı coğrafyaya getirdiği kan ve gözyaşının haddi hesabı yok. Diğer taraftan tüm bu eleştirilerde dikkati çeken bir yan var: Bir sistem olarak Siyonizm’den çok onun pratikte uygulayan kişiler/hükümetlere yönelik eleştirilerden oldukça farklı. Çünkü Sharon’a, Olmert’e, Baraka’a, Peres’e dönük "eleştiri" kişilere yönelik karalamalar olmaktan öteye geçemez. Yazarlar eleştirdiği Siyonist sistemi ve onun hâmisini bir bütün olarak görür. Onların tezine göre iğrenç ahlaklı emperyalist rejimin hizmetinde yeni işgal savaşlarına girişmek için uydurulan yalan ve kandırmacalara itaat etmemek gerekir. Siyonist devlet,  Filistin’e kendi yöntemlerini devrimci olarak niteleyen Naziler gibi, "alışılmadık" hukuk/suzluk kuralları getirmişti. Devlet içinde bulunduğu durumu "olağanüstü kritik ve herhangi bir direnişten zarar görmeye açık" diye değerlendirmeyi seçtiği için, siyasal suçlar yeni bir anlam kazanmıştı. "Siyonist zorunluluk", hukuk sınırlarını hiçe sayarak savaş makinesi devleti olağanüstü yetkilerle donatabilmekteydi Totaliter nihai çözümün yolu ise hangi partiye mensup olursa olsun-İşçi, Likut, Kadima- bütün Siyonist yöneticilerin açıkça ve yüzsüzce ifade ettiği gibi Filistin’in tamamının Siyonist devletçe kontrol edilmesi, Filistinlilerin sürülerek yok edilmesi ve milyonlarca Filistinlinin “Büyük İsrail Toprakları”ndan çıkarılmasıdır.

Kitabın Yahudi Devletinin Nihai Çözümü: Gazze’ye Saldırı başlığını taşıyan bölümü Gazze’ye yeniden saldıran İsrail’in nihai hedeflerini algılamak bakımından önem taşıyor. Yıllardır Filistin’de yaşananlar her yönüyle gösterdi Siyonizm’in nasıl bir düzeni olduğunu. Bütün değerler ayaklar altında. Tek önem verilen şey Siyonist varlık ve güvenlik...

Amaca varmak içinse her türlü insanlık dışı yol geçerli...

 İsrail, Siyonizm Ve Ortadoğu’yu yeniden okumanın vaktidir.

YAZIYA YORUM KAT