1. YAZARLAR

  2. İhsan Dağı

  3. Siyasete sivil ayar
İhsan Dağı

İhsan Dağı

Yazarın Tüm Yazıları >

Siyasete sivil ayar

14 Eylül 2010 Salı 04:04A+A-

Siyaset yeniden formatlandı 12 Eylül'de. Sonuç, hiç kuşkusuz 'değişim' blokunun bir zaferi. Değişimin yönü de belli: Sivilleşme ve demokratikleşme. Bu fikir, vizyon ve çabanın sahipliği AK Parti'yi çok aşmış, toplumun büyük bir ekseriyetini sarmıştır. Yüzde elli sekiz bunun kanıtı...

Ancak değişim talebini siyasal bir projeye, yani anayasa değişiklik paketine dönüştürerek değişimin taşıyıcı aktörü olan da neredeyse tek başına AK Parti'dir. İktidarının sekizinci yılındaki bir partinin toplumsal talepleri ve dinamikleri okuyabilme yeteneği takdire şayandır.

Hükümet, son derece riskli bir sürecin sonunda sağlam bir 'güven oyu' almıştır. Ama dikkat; spesifik olarak 'evet' denilen AK Parti'nin sivilleşme ve demokratikleşme projeleridir. AK Parti'nin bundan böyle 'mütereddit reformist' tavrını bir kenara koyup başka derin ve kararlı değişimlere imza atması beklenir.

Herkes anlamalı ki sivilleşme-demokratikleşme yönündeki değişim hareketi bütün partilerden ve statüko koruyuculuğundan güçlüdür. Doğrudur, yüzde 58 AK Parti'ye verilmiş değildir; ama AK Parti'nin değişim ve demokratikleşme projeleriyle ulaşabileceği, desteğini alabileceği kitlelerin yüzde altmışa dayandığını göstermektedir. Farklı siyasi partilerden gelen bu oylar AK Parti'de kalabilir, eski partilerine dönmeyebilir. Bunun şartı AK Parti'nin 'sivilleşme ve demokratikleşme' hattında kalmasıdır.

Ortaya çıkan tabloda iki ana akım vardır. Biri milli iradeci, temsili siyasete bağlı, toplumsal aktörlerle hareket eden, demokratik meşruiyeti esas alan ve esas itibarıyla Menderes'ten tevarüs eden 'demokrat/muhafazakâr' çizgi... Diğeri, tepeden inmeci, tektipleştirici, halka rağmen ülkeyi yönetebileceğini sanan, toplumun değil devletin sözcülüğünü üstlenen 'elitist-cumhuriyetçi' blok. AK Parti'nin etrafında oluşan 'demokrat-reformist' blok DP'nin 1954'te ulaştığı yüzde 57 sonucunu da aşmıştır.

Sonuçların gösterdiği bir büyük hakikat daha vardır: Kemalist sol Türkiye'yi anlamaktan, toplumsal ve siyasal gelişmeleri değerlendirmekten, eğilimleri saptamaktan tam anlamıyla acizdir. Değişim sürecini, halkın demokrasi, özgürlük, hukuk devleti ve refah talebini bir türlü anlayamıyorlar... En 'baba' sosyal bilimcileri bile 'mahalle baskısı', 'sivil dikta' gibi kavramlarla korku üretmekten ileri gidemiyor. Bir türlü nasıl bir toplumsal zeminde siyaset yaptıklarını çözemediler. Sonuç üzerine yine bildik sözleri tekrarlamaya başladılar; halk yine kandırılmış, hatta satılmış!

Gerek Kılıçdaroğlu'nun gerekse de laikçi-beyaz Türklerin sözcülüğünü üstelenen Doğan Grubu yazarlarının ilk açıklamalarına baktığımda bu sonuçtan da bir ders çıkarmayacakları anlaşılıyor. Sekiz yılda dört seçim, iki referandum kaybedenler hâlâ kendilerini değil halkı suçluyorlar; özeleştiri lügatlerinde yok. Bu kadar mı uzaklaştılar rasyonaliteden?

Çok yazdım, bir kere daha tekrar edeceğim AK Parti'den 'kurtulmanın' yolunu: Tayyip Erdoğan'dan daha reformcu, daha demokrat, daha ilerici olacaksınız; küreselleşmeden, piyasa ekonomisinden, yabancı sermayeden korkmayacaksınız; ve de halka tepeden bakmayacaksınız. Halk, sizin sandığınızdan çok daha akıllı, bilgili ve bilge...

MHP'ye gelince; Bahçeli, çevresinde Anadolu'yu temsil etmeyen 'bürokrat' bir ekibin dolduruşlarıyla oluşturduğu yanlış politika sonucu MHP'nin bir kolunu AK Parti'ye öbür kolunu da CHP'ye kaptırdı. Elinde kalan diğer yarısını ise parti içi muhalefet elinden alacak. Medya ve holding 'kurtları'yla dans zor!

En son da Cihan Haber Ajansı'na bir sitemim var: Elimizdeki 'seçim gecesi keyfi'ni aldılar. Sandıkların kapanmasından iki saat sonra kesin sonuç ilan etmek nasıl bir iştir? Gitti bizim sabahlara kadar süren 'seçim geyikleri', ertesi güne sarkan merakımız, heyecanımız! Şaka bir yana, sevgili Abdülhamit Bilici ve tüm Cihan ekibini tebrik ediyorum. Onlar, hızları, güvenilirlikleri ve şeffaflıklarıyla sandığı kem gözlerden koruyan milli irade bekçileri...

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT