M. Nedim Hazar

M. Nedim Hazar

Yazarın Tüm Yazıları >

Şifre

07 Nisan 2011 Perşembe 00:05A+A-

Şöyle yazmış bir gazeteci: "Şu AKP'ye hâlâ oy verenlere şaşmaktayım..." Belki de farkında olmadan muazzam bir gerçekliğin tepesinde tepinmenin itirafı gibi bir cümle bu. O gazeteci arkadaş emin olsun ki, önyargılarını, ideolojik idrak felcini yenmeden meselelere bakmayı öğrenmedikçe ömrünün sonuna kadar şaşmaya devam edecek...

Şaşkınların ürettiği gündelik paranoyalarla ister patinaj deyin, ister hava burgacına (TDK türbülans kelimesine karşılık bunu kullanmamızı salık veriyor) girip yerinden bir milim oynamayan bir ülkeye çevrilmek isteniyor Türkiye. Yanlış anlaşılmasın, bu düşünceyi anlıyorum hak vermesem de...

Şaşırmakta haklı, zira kendi toplumlarına yıllardan beri şaşı baktıklarını kabul dahi etmiyor bu zihniyet. Lakin artık bu şaşılığa prim verme devri çoktan kapandı. Mesele bu nedenle de azımsanmayacak boyutta mizah içeriyor.

Malum bir aydan beri İmamın Ordusu isimli bir kitap dolayısıyla bir 'özgürlük rüzgârı' estirmeye çabaladı aynı tayfa. Oysa tarihin henüz tozlanmamış rafları bile, ağızları bantlı protesto yürüyüşüne katılanların, dün hangi cunta harekâtına gönüllü payandalık yaptıklarını çok iyi hatırlatıyor.

Ahmet Şık kitabı tutmayınca cevap şıkkının bulanıklığına sığınmayı denediler bu kez. Yine tutmadı, üstelik beklediklerinden çok kısa sürdü bu illüzyonun da bozulması.

"Ahmet Şık kitabı tutmadı cevap şıkkı verelim!" kampanyası da çok erken patladı, yalan oldu. Esasen genel amaç belliydi, oluşturulacak soru işaretinin çengelini genel seçimlere kadar uzatabilselerdi, sonucu mutlak yenilgi olan seçimi de aynı şüphe bulamacına daldırabilmeyi deneyeceklerdi.

Oysa Türk siyasî tarihi gösteriyor ki, bu ülkedeki tek şaibeli seçim CHP'nin organize ettiği 1946 tarihli seçimdir. 'Açık oy gizli tasnif' yöntemi ancak bir dönem daha iktidarda tutmayı başarabilmiştir CHP'yi, sonrasında hep hüsran yaşamışlar ne yazık ki! Çünkü halkı anlamayı denemek bir yana suçlamayı, en azından gazeteci arkadaşın yaptığı gibi şaşırmayı tercih etmişlerdir. Bakınız bir önceki genel seçim sonrası CHP'nin hazırladığı, 'Seçimi niye kaybettik?' içerikli rapor. Bir siyasi parti, kaybettiği seçim sonrasında kendi kusurlarını ortaya çıkaran rapora, 'Bu millet adam olmaz' ana fikri yerleştiriyorsa, bu şaşkınlık sonsuza kadar sürer.

Resul Tosun'un enfes tespitiyle, eskinin irtica/mürteci kavramı yerine şimdilerde 'cemaat' kelimesini ikame etmeye çabalıyorlar. Eskiden hoşlarına gitmeyen, kendileri gibi düşünmeyen, bu toprakların değerlerine sahip olan herkes mürteci, her şey irtica idi. Şimdi ise bir özne kayması gerçekleştirdiler ve cemaatçi ve cemaat aldı yerini. Bazıları samimi olarak buna inanırken, kimileri ise çevrilen pis oyunları setretmenin fırsatı olarak kullanmayı deniyor.

En son 'şifre' tiyatrosunun da nedeni bu. Biri kere ÖSYM başkanının bıyığı yeterince şüphe uyandıracak bir delil bu kesim için. Hatırlayınız birkaç gün içinde olan biteni; önce bir şifre iddiası geldi, şimdi kimse ondan bahsetmiyor, 'falanca da şifre bulmuş en az 30 net kesin' haberleri havada uçuşuyor. Şöyle bir haber çıksa şaşmayız; "bizim mahalle bakkalı da bir şifre buldu, veresiye defterini ters çevirin yukarıdan aşağı işaretleyince en az 40 net kesin!"

Durun sevabına yardımcı olayım bu zihniyetin değerli beyinlerine.

Evet, bir şifre var bu işlerde. Seçim kazanmanın da, eğitimde başarılı olmanın da, özgüvenin de bir şifresi var. Öyle bir şifre ki, Kılıçdaroğlu'nun bile zaman zaman etrafından (çoğu zaman teğet) geçtiği bir şifre. Üstelik gizli kapaklı da değil. Neredeyse her Anadolu insanının ezbere bildiği bir şifre bu. Samimiyet ve çalışkanlık. Kendi kimliğinden ve değerlerinden utanmamak. Bu şifreyi bilmeyince şaşıp kalınıyor ne yazık ki.

NOT: Ruşen Çakır ile görüşme yaptık. Nedim Şener ile isminin yan yana anılmasından duyduğu rahatsızlığı ifade etti ve 'Ben kimseden word dokümanı almadım, kitaptan yazdım.' dedi. Öyle bir algı oluşturmak gibi amacım olmamıştı zaten, yanlış anlaşıldıysam düzeltirim.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT