
Şehid Kime Denir, Kimler Şehit Sayılır?
Prof. Dr. Faruk Beşer'in yazısı, şahitlik/şehidlik üzerine kimilerinin unuttuğu, unutturmak istediği veya hiç umursamadığı Kur’an ve Sünnet ölçülerini güzel bir biçimde hatırlatan, tashih eden ve rehberlik mahiyetinde tavsiyeler içeriyor.
HAKSÖZ HABER
Şahitlik/şehitlik, Kur’anı Kerim ve Sünnet’te çerçevesi ve istikameti belirlenmiş bir hayat tarzı ve ölümün kavramsallaştırması olarak ağırlıklı bir yer tutar. İlahi vahyin şahidi olmak ve rıza’yı ilahi için mücadele edip ölmek yani şehid olmak bütün müminlerin hedefidir. Ne var ki şehidlik son yüzyılda seküler/ulusalcı ideolojilerin sık sık istismar ettiği kavramlardan biri olmuştur.
İslamı kamusal hayattan silip atmak üzere konumlanmış ideoloji ve kadrolar şehidliği tekellerine alarak adeta resmî bir kadro ve paye gibi kullanma yolunda fazlasıyla çirkin teamüller oluşturdular. Şehitlik elbette Allah tarafından takdir edilen çok büyük bir nimet. Kimin şehid olduğunu Allahu Teala takdir edecek, kulların şahitliği zannı galiplerine dayanır ve inşallah diye dualarımızla talep ettiğimiz bir temennidir.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Prof. Dr. Faruk Beşer’in bugün Yeni Şafak’ta kaleme aldığı yazısı şahitlik/şehidlik üzerine kimilerinin unuttuğu, unutturmak istediği veya hiç umursamadığı Kur’an ve Sünnet ölçülerini güzel bir biçimde hatırlatan, tashih eden ve rehberlik mahiyetinde tavsiyeler içeriyor.
Askeri mücadelenin zorluklarla karşı karşıya kaldığı dönemlerde tartışmaların tekrar hararetlenmesi normaldir elbette. Ancak kimi cübbeli sakallı, kimi cübbesiz sakalsız fakat hemen tamamı trol mantığıyla hareket eden ilahiyatçı, hoca veya gazetecilerin muhbirlik ve hedef gösterme yarışına girdiği stresli bir atmosferde Faruk Beşer gibi ilim ve fazilet ehli alimlerin hatırlattığı İslami ölçülere daha fazla dikkat kesilmek icap ediyor.
Mal bulmuş mağribi gibi “ben ordumuza o hocalardan daha fazla sadakat gösteriyorum” veya “şu şu hocalar devletimizin stratejik harekatlarına uyumlu vaazlar vermiyor, Hükümetimiz uyuyor mu?” gibi ajitasyon ve ispiyonaj çalışmalarının tam gaz sahne aldığı utanç verici bir zamanda Prof. Dr. Faruk Beşer’in eğip bükmeden beyan ettiği hakikatler bir yüzakı mesabesinde kayıtlara geçiyor.
Asker veya sivil hayatını kaybeden bütün kardeşlerimiz için Allahu Teala’dan rahmet ve mağfiret dilerken bu duamızın sadece Türkiye vatandaşları olanlarla sınırlı tutmamamız gerektiğini ifade edelim. PKK’ya karşı savaşanlar kadar Rusya, İran, Esed Rejimi ve Amerika’ya karşı savaşanların da dualarımızda nasibi olmalı.
Duaların Afrin’in de parçası olduğu bütün bir Suriye cihadına teşmil edilmesi ümmet kardeşliğinin bir gereğidir.
Dualarımızı ve de Allah yolunda gayretlerimizi etnik veya coğrafi sınırlara mahkum eden duygu, söylem ve önermeler kendi ayaklarımıza vurduğumuz prangalardır. Oysa müminler ne dualarına ne gayret ve hedeflerine milliyetçi sınırlar çizilmesine razı olurlar. Yeryüzü bize mescid kılındı çünkü.
Afrin’de ölenler şehit değil mi? / Faruk Beşer
Cuma gecesi televizyonda Prof. Cağfer Karadaş ve Yrd. Doç. Dr. Yasin Pişgin beylerle yaptığımız konuşmada kendi söylediklerimin özetini vermek istiyorum.
Şehitliğin çokça konuşulduğu ve muhtemelen çokça yaşandığı bugünlerde şehidin kim olduğunu bilmek de önem kazanıyor.
Önce kelime anlamından başlayalım.
Şehit ve şahit kelimeleri aynı kökten ve yaklaşık aynı anlamdadır. Bir şeye şahit olma, görme, muttali olma demektir. Ancak kalıbı itibariyle ‘şehîd’ kelimesi, görmenin ve muttali olmanın, şahide göre daha kalıcı ve sürekli olduğunu anlatır. Demek ki, şehidin sürekli müşahede ettiği bir manzara vardır. Bu da muhtemelen bizim göremediğimiz ama onların gördüğü ilahî nimetlerdir.
Şehitlik dini bir kavramdır bu dünyadan çok öbür dünya ile alakalıdır. Bu sebeple asgari dürüstlük, o dünyaya inanmayanların şehit adını ve şehitlik payesini kullanmamalarını gerektirir. Demokrasi şehidi, laiklik şehidi, devrim şehidi olmaz. Hem öbür âleme inanmayacaksınız, hem de böyle ulvi bir duygu ile kendi batılınızı teşvik için insanları motive edeceksiniz, bu ikiyüzlülük olur.
Şehit Allah’ın katında alacağı sevap, ya da dünyada uygulanacak ahkâm bakımından iki çeşittir. Mesela birisine Allah katında şehitlik payesi verildiğini biz bilmeyebilir ve onu şehit saymayabiliriz, ama o gerçekte, yani Allah’ın hükmünde şehit olabilir. Aksine, birisini biz kendi ölçülerimizle şehit sayar ona şehit muamelesi yaparız ama o Allah katında böyle olmayabilir. Biz zahire, yani görüp bilebildiklerimize göre hüküm veririz, nihai hüküm Allah’ındır. Bu sebeple hiç kimsenin Allah katında kesin olarak şehit sayıldığını bilemeyiz. Çünkü bu büyük ölçüde savaşanların niyetleriyle de alakalıdır.
Ama dinin işte açık ölçüleriyle şehidin Allah yolunda savaşırken öldürülen mümin olduğunu biliriz. Resulüllah’a, peki ‘Allah yolu’nda olan kimdir, diye sorulduğunda, ‘Allah’ın sözü, yani hükmü, nizamı, kanunları en yüce olsun diye savaşandır’ buyurur.
Dikkat edilirse burada savaşan taraflardan birinin kâfir ya da Müslüman olma şartı zikredilmemiştir. Yeter ki, savaşırken ölen kişi mümin ve de kendi ölçüleriyle Allah için savaşıyor olsun. Bu açıdan bakıldığında mesela Türkiye demokratik ve laik bir ülkedir, onun ordusunda savaşırken ölen birisi şehit olamaz demek mutlak anlamda doğru değildir. Sözgelimi bir asker şöyle düşünüyor olabilir: Türkiye en azından pek çok müçtehide, mesela İmam Şafii’ye göre bir İslam ülkesidir, halkı Müslümandır, yöneticileri, Müslümandır. Ayrıca şu anda burada İslam’ın büyük ölçüde yaşanabilme imkânı vardır, her geçen gün din özgürlüğünün önü biraz daha açılmaktadır. Türkiye dünyanın farklı bölgelerindeki mazlum Müslümanlara yardım ediyor. Türkiye’nin ekonomik ilerlemesi bir yana, İslamî duyarlılığı sürekli artıyor, İslam medeniyetini yeniden canlandırma yolunda sürekli ilerlediği için hedef ülke haline gelmiş durumda. Sebebi belli bu düşmanlıklar engellenmezse geri gideriz, mazlumların ümidi olmaktan çıkarız. İslam’ı bugün olduğu kadar bile yaşayamayız. O halde ülkemizi Allah için savunmamız gerekir. İslam adına yaşanan olumsuzlukları da ancak bu yolla ve her bakımdan güçlenerek kademe kademe azaltıp bir gün tamamen ortadan kaldırabiliriz…
İşte bunları ya da bunlara yakın düşünceleri yaşarken niyeti, dinini, ülkesini, vatanını, ırzını, namusunu ve onurunu Allah için korumak olan, bu sebeple savaşan mümin bir askerin Afrin’de ya da başka bir cephede vurulması onu gerçek anlamda şehit yapar. İşin hakikatini bilen ise sadece Allah’tır. Biz insanların niyetlerini bilemeyiz. O halde askerin bu duygularla bilinçlendirilip motive edilmesi de önemlidir ve gereklidir.
Dini ahkâm açısından biz şunu da biliyoruz. Resulüllah Efendimiz (sa) asabiyet, ırkçılık yani kavmiyetçilik adına savaşanların, bizden olmadıklarını ve savaşırken ölürlerse cahiliyet ölümüyle ölmüş olacaklarını haber veriyor. Cahiliyet ölümü şirk üzere ölümdür. Biz Çanakkale’de, İstiklal Harbi’nde, Yemen’de, Filistin’de, Kûtü’l-amara’da ırk olarak değil, millet olarak, Türk, Kürt, Arap, Laz, Boşnak… hep beraber Allah için savaştık. Şimdi karşımızda İslam’ı tamamen reddeden ve bu özellikleri sebebiyle İslam’ı boğmak isteyenlerce de desteklenen kavmiyet savaşçıları var. Dolayısıyla sadece Kürtlük adına savaşanlar da, sadece Türklük adına savaşanlar da Resulüllah’ın bu beyanına muhataptırlar. Bu uğurda ve bu niyetle ölenlerin şehit olduğunu söyleyemeyiz.
İslam’ın şehitliğe bakış açısı budur. Başkaları başka türlü düşünebilir.




HABERE YORUM KAT
Bu konu biraz gaybe taş atmak gibi olmuş.hz. Hamza. Ömer. Ali Osman gibi şehit olanlar hakkında nasıl şüphe etmiyor isek. Net isek. Bu gün şehit olanlar için net olmaliyiz. Olamıyor isek demekki bu işte bir sakatlık var demektir. Şehitlik öyle her kese nasip olmaz.husnu zan beslemek kişisel bir tercihtir.
Yanıtla (0) (0)Şu an da Afrin de veya başka bir yerde Türkiye Cumhuriyetinin bekası adına savaşanların savaşı her türlü taktire şayandır! Kişilerin niyetine göre Allah indinde iyi bir karşılığı da olabilir. Ancak Allah yolunda şehid olanlar, Allahın "onlar ölüler değil" diye şitayişle bahsettiği kişilerin kimler olduğu hem ayetlerle hem de hadislerle sarihtir. zamana zemine ve konjonktüre göre eğip bükmek müslümana yakışmaz. "Sadece Allahın kelimesi yüce olsun, Allahın hükümleri hakim olsun diyerek savaşanlar ve bu uğurda öldürülenler şehiddir" diyebilmek gerekir. Kabul etmek gerekir ki ülkemizde Allahın hükümleri uygulanmıyor. Allahın en büyük günahlar olarak belirttiği bir çok fiil, alenen ve yasaların koruması altında ülkemizde caridir. El an savvaşan askerlerimizin de öyle bir amacının olduğunu söylemek pek kolay değil! Allah hepimizin yardımcısı olsun. Bize hayırlı kapılar açsın.
Yanıtla (0) (0)Muhterem Haksöz yönetimi. Bu sitede şehidlik konusunda bizzat yazarlarınızca bircok yazı yayımlandı. Daha önceki duruş ve görüşünüz şehidlik konusunda bu yazıda ve sunuşunuzda dile getirilenin tam tersiydi.
Yanıtla (5) (1)Şehidlik anlayış ve yaklaşımınızı mı değiştirdiniz? Yoksa devlet ve ordu Allah'ın hükmüyle hükmeden ve Allah'ın hükmünü hakim kılmaya çalışan İslamın devleti ve İslamın ordusu haline me dönüştü?
Biliyorum ki Haksözde haksözü hatırlatan yorumlar genellikle onaylanmamakta, ama yine de kulluk ve hesap bilinciyle görevimi yapmak istedim ki ahirette, "neden bizi uyarmadın" demeyesiniz.
Yukarıdaki yazı Haksöz'e ait değil. Haksöz'ün alıntıladığı her yazı da Haksöz'ün yüzde yüz görüşüdür denemez. Buna rağmen yazıda kuru bir hamaset yok. Ayrıca ırkçlık uğruna savaşmanın şehadet sayılmayacağı, yalnız Allah'ın dini hakim olsun diye yapılan bir savaşta hayatını kaybedenlerin şehid olacağı da belirtilmiş.
Yanıtla (2) (2)Neredeyse ulus devletin her neferini şehid ilan edenler arasından Faruk Beşer'in parça parça tartışılır bakışına rağmen bu iki hakikatin altını çizmiş olması önemlidir.
Ayrıca Haksöz eğer ki çatışmalarda öldürülen askerlere Şehadet rütbesi verse bunu alıntı yazılarla değil bizzat kendisi yazardı ve yayınladığı haberlerde de öyle nitelendirirdi.
İslami temsilden uzak ulus çıkarı, bayrak, sınır, ırk gibi kavramlar uğruna ölenler asla şehid olamazlar. bu kavram islami bir kavramdır. asla eğip bükmeye veya şirin göstermeye gelmez.
Yanıtla (7) (0)Aynen dediğin gibi bu kavram islamidir
Yanıtla (0) (0)Vr bugün Türkiye ye karşı karşıya kaldığı durum da Türkiye'nin İslamiyete yonelmesinden kaynaklanmaktadır.
Karşıdaki savasilan tarafın da ateist komünist islam düşmanı ve emperyalist uşağı olduğu ve direkt emperyalist lerin piyonları ile savasildigi da gözünü ne alınırsa sorun kalmaz.
Ve buraya bir de zalim bir yönetim olduğu ve bu kuzey Suriye'de ki yapının da nasıl birbirleri ile al gülüm ver gülüm ilişki içinde olduğu
Yazı şahitlik/şehitlikle alakalı doğru tesbitlerle başlayıp yanlışlarla süslenmiş bir yazı. Bu bakış açısına göre ulusalcı Esetçiler iran ve pyd de ki her bir bireyde kendi ülkesi namusu ırzı için ölmesi de şahitliktir. Hele de kürtlete yapılan zülumden dolayı orada olan ve ölen de şehit olur ... Oysa hakikat çift taraflı yanlış çıkarımlara bağlanmış olur. Suriye de de afrinde de mesele ulusal çıarlar içermektedir...Kurani kavramları Kuran ışığında anlamak lazım...Kurani kavramları Allahın razı olduğu şekilde anlamayı Allah bizlere nasip etsin...
Yanıtla (4) (1)Bu kadar da çarpıtma olmaz. Muhaberat mi namusu irzi için çarpışıyor? İnancı milisler mi namusu için orda savaşıyor?
Yanıtla (0) (0)Tam aksine ordaki muhalifler namusunu ırzına sahip çıkmak için bu duruma düştüler. Herhalde 80 li yılların başlarında hamada olanları duymamış olamazsın.
Geçmişi bırak muhaberatin sebbihalarin eline düşenlerin ne hale geldiğini sende biliyorsun ki 8 milyondan fazla Suriyeli rejime değil başka ülkelere sığındı.
Ve ayrıca faruk hoca da belirttiği gibi aslolan niyetler ve kim lerle beraber olduğun.
Ve bu oraya sözde türbe korumaya gidip katliamdırarla birlik olanlar için de geçerli.
Yazı o kadar övgüyü hakketmiyor bence! Birçok yanlış, genel doğrulara boğdurulup verilmiş. Bir yorumcunun ifade ettiği gibi şehadet konusunda haksöz arşivinde çok daha nitelikli yazılar mevcut.
Yanıtla (2) (0)Bu yazıyı haksöz dergisine yakıştıramadım..Haksöz şahitliği Kurani bir şahitliktir... Oysa şahitlik yanlış önermele ve örnekler içeriyor...
Yanıtla (0) (1)Şehid velidir.
Yanıtla (0) (2)Cihad farz-ı kifaye iken farz-ı ayn olmuştur.
Belki muzaaf bir farz-ı ayn hükmüne geçmiştir.
Hacc ve zekat gibi, cihadda da niyetin tasarrufu azdır.
Hattâ adem-i niyet dahi asıl nokta-i nazarından niyet hükmündedir.
Demek zıdd-ı niyet, yakînen tebeyyün etmezse, cihad şehadet-i hakikiyeyi intac eder.
Zira vücub tezauf etse, taayyün eder.
İhtiyarı tazammun eden niyetin tesiri azalır.
Şu günahkâr millette, birdenbire onbinler evliya inkişaf ve tezahür etse, az bir mükâfat değildir.
Hutbe-i Şamiye - 143
Allah yolunda, yalnızca onun rızası için canını feda edenler şehittirler. Ümmet bilincine sahip mazlumlar için, haksızlıklar için ve hulasa nizamı alem için canını feda edenlere ne mutlu. Yolu Cenab-ı Hakkın yolu, rehberi Kuran ve Sünnet, hayatı İslami tatbik ile sürdürenler var ya işte onlar inşallah kurtuluşa erenlerdir. Beşeri ideolojilerin buhranında yitip gidenler ve beşeri ideolojiler doğrultusunda hayatını tanzim edenlere Allah feraha erişme imkanı nasip eyler inşallah.
Yanıtla (3) (0)Bazi arkadaslar insanin icini acitacak yorumlarda bulunmuslar. Yani neredeyse sehidligi tekellerine almis vaziyetteler. Bu ulkenin basina orulmek istenen bir belayi defetmek icin yabanci topraklarda savasan genclerimize karsi bu olumsuz tutumu cok yanlis buldum.. Bu ulke Suriye'ye donmesin diye, din, namus, mal ve can emniyeti gavurun vicdanina kalmasin diye savasanlar Allah'in izniyle sehiddir. Kimsenin kalbini acip bakacak halimiz yok ama hakli bir davada samimi imanlariyla mucadele edip olen kardeslerimiz insaallah sehiddir.
Yanıtla (3) (6)niyeti, dinini, ülkesini, vatanını, ırzını, namusunu ve onurunu Allah için korumak ..
Yanıtla (5) (2)ne kadar yuvarlak anlatımlar..vatanın niteliği neden açıklanmıyor?
ırz namus da keza aynı şekilde kime göre bu ırz ve namus laik devletin anlayışına göre mi Kuran'a göre mi?
Rusya'da yaşayan bir müslüman için de Rusya vatan mı oluyor şimdi?
Kanunları Kur'an referanslı olmayan bir yapı müslümanın vatanı nasıl olabiliyor?
Kusura bakma ama bunlar tam tamina Harici dusuncesi. Yani ezberci, duz mantik, sartlari gozetmeden ideali isteme hastaliginin tezahuru.
Yanıtla (0) (1)Yazı nın ilk kısmına tamamen katılıyorum ama ikinci kısma gelince bir amelin kabul edilmesi için iki şart lazım 1 niyet 2 kur an ve sünnete uygun olması lazım. Allah u alem
Yanıtla (2) (0)Hocamıza Rabbimizden güç ve istikamette devamlılık diliyorum.Allah sayılarını artırsın.
Yanıtla (2) (2)İman ettiğiniz değerleri yaşamazsanız, birsüre sonra yaşadığınız değerlere! iman edersiniz.!!!!!!
Yanıtla (2) (1)Bir alimin çıkıp şehitliği anlatması gerekiyordu. Faruk Hocadan Allah razı olsun.
Yanıtla (3) (5)Allah kendi katında kabul olunacak bir şehidliği nasip etsin bizlere ve şehidliği hak edecek bir yaşantıyı da nasip eylesin.
Yanıtla (3) (0)Harika bir yazı. Bugünlerde mutlaka okunmalı
Yanıtla (5) (4)Hocamın ve sizin söylediklerinizin tümüne yürekten katılıyorum.Benim eleştirim Afrin,de hayatını kaybeden gençlerin sitenizde haber yapılmayıp yok sayılmasınadır.Suriye,de ve tüm ümmet coğrafyasında katledilen mazlumlara üzüldüğümüz gibi,mazlumun hakkını savunmak için zalime karşı savaşmaya giden o gencecik askerlere de üzülüyoruz.Hepsi bizim canımız.Şehidlik Allah,ın takdiridir ve doğrusunu ancak Allah bilir.
Yanıtla (4) (4)"Prof. Dr. Faruk Beşer’in eğip bükmeden beyan ettiği hakikatler bir yüzakı mesabesinde kayıtlara geçiyor." PKK’ya karşı savaşanlar kadar Rusya, İran, Esed Rejimi ve Amerika’ya karşı savaşanların da dualarımızda nasibi olmalı.Sayın Hocamız da farklı düşünmez/inanmaz zaten.Allah hepinizden razı olsun.
Yanıtla (8) (4)