1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Reform vaadinde bulunan hükümet insan hakları örgütlerine de danışmalı
Reform vaadinde bulunan hükümet insan hakları örgütlerine de danışmalı

Reform vaadinde bulunan hükümet insan hakları örgütlerine de danışmalı

Reform adımları için iş dünyasıyla istişari temaslara başlayan hükümet Mazlumder, Özgür-Der, TİHV vb. gibi Türkiye’nin önde gelen insan hakları örgütlerine de danışmalı değil mi?

28 Kasım 2020 Cumartesi 21:06A+A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeme getirdiği hukukta reform adımları için Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, TCMB Başkanı Naci Ağbal görüşmelere TÜSİAD ve TOBB ile başladı. Türkiye’nin önde gelen insan hakları örgütleri Mazlumder, Özgür-Der, TİHV vb. gibi örgütlere ise henüz bir davet gitmedi. Serbestiyet.com insan hakları alanında faaliyet yürüten örgütlerin yöneticilerine, ekonominin aktörleriyle görüşülen hukuk reformundan beklentilerini sordu.

Serbestiyet.com’un soruşturma haberindeki İHD, Mazlumder ve Özgür-Der genel başkanlarının görüşlerini yansıtan kısımları ilginize sunuyoruz:

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: “İnsan hakları örgütleriyle de toplantı yapmalılar”

“Bu reform söylemleri yeni değil biliyorsunuz bizim için. 2018’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra İnsan Hakları Eylem Planı ve yargı reformu hep gündemdeydi. İnsan Hakları Eylem Planı ile ilgili Adalet Bakanlığı Şubat 2019’da bizi toplantıya davet etti. Biz o toplantıya katılıp yazılı rapor sunduk. Yine İnsan Hakları Eylem Planı ile ilgili Aralık 2019’da bizi davet etti, o toplantıya da katıldık ve Ocak 2020’de çok kapsamlı bir yazılı rapor sunduk. Her iki raporumuz da İnsan Hakları Derneği web sayfamızda mevcut. Oradan incelenebilir.

“Adalet reformu ile ilgili ise görüşümüze başvurulmadı. Çünkü Mayıs 2019’da Adalet Reformu Strateji Belgesi açıklandı. O belge açıklanmadan önce görüşümüze başvurulmamıştı fakat biz o rapor açıklandıktan sonra o raporla ilgili görüşlerimizi Adalet Bakanlığı’na yazılı olarak ilettik. Yapılacak çalışmalarda dikkate alınır ya da alınmaz, biz düşüncelerimizi ilettik. Son birkaç haftadır yapılan konuşmalardan sonra henüz bize bir çağrı gelmedi. Bir çağrı gelirse elbette biz de düşüncelerimizi ifade ederiz.

“Şunu ifade etmek gerekir ki, bu tip çalışmalar hep yapılıyor ama önemli olan sivil toplum kuruluşlarının görüşleri ne kadar yansıtılacak? Bu, Türkiye için çok önemli bir konudur. Çünkü diyalog kopuk değil yıllardır, fakat bu diyalog sonucu elde edilecek öneri ve görüşler ne kadar tekliflere yansıtılacak, en büyük problem bu. Bizim en büyük eleştirimiz hep bu oluyor. İnsan Hakları Eylem Planı ile ilgili, en kapsamlı raporu belki de biz sunduk fakat ortada hâlâ bir taslak yok. Bir taslak görebilirsek biz de ona göre katkıda bulunabiliriz. Çünkü sonuçta bizim yıllardır üzerinde çalıştığımız bir konu bu. Tabiri caizse uzmanlık alanımız.

“Yargı reformu meselesinde ise insan hakları örgütlerinin çok ciddi eleştirileri var. Bu eleştirileri karşılayacak ya da göğüsleyecek toplantı ortamları sağlanmıyor maalesef. Bizim evet Adalet Bakanlığı ile temasımız var, görüşlerimizi aktarıyoruz fakat bunlar farklı toplantılar oluyor. Bu nedenle bu süreçte insan hakları örgütleri ile de görüşüp toplantı yapmaları iyi olur ki biz de düşüncelerimizi ortaya koyalım.

“Bu konular iki yıldır konuşuluyor fakat adım atılmıyor. Demek ki şimdi adım atma zamanı geldi ama bu adımlar nasıl atılacak, somut bir taslak yok elimizde. Öneri toplayıp daha sonra o önerileri taslağa çevirseler daha iyi olur.

“Reform çok iddialı bir kavramdır. Biz bu sürece reformdan ziyade düzenleme, tadilat adını vermiştik. Türkiye’de reform yapılabilmesi için Anayasa’dan başlamak üzere çok kapsamlı değişikliklerin yapılması gerekiyor ve Türkiye’nin temel problemlerini çözecek ciddi ve sağlam bir siyasal iradenin ortaya konması gerekiyor.

“Temel problemler dediğim de yine anayasa ile bağlantılı problemlerdir. Çatışma sorununun çözümünün sağlanması, ifade özgürlüğü sorunu, adem-i merkeziyetçilik sorunundan tutun da bir dizi konudur bunlar. Eğer bir reform yapılacaksa, bu Anayasa’dan başlamalıdır.”

MAZLUMDER Genel Başkanı Ramazan Beyhan: “Önemli olan fiiliyat”

“Adalet Bakanı ile daha önce bizzat görüşmelerimiz, toplantılarımız oldu İstanbul’da ve Ankara’da. Fakat yargı reformu ile ilgili değildi bu toplantılar. Yargı reformunun sadece iş dünyasıyla sınırlı kalmaması gerekir. İnsan hakları açısından bunun ciddi bir önemi var ve mutlaka bu alanda çalışma yapan paydaşların da dinlenmesi, onlarla görüşülmesi gerekir.

“Adalet, sadece ekonomi üzerinden düşünülebilecek bir şey değildir. Çünkü insan unsuru vardır. Barış, adalet, özgürlük, güvenlik gibi kavramlardan bağımsız bir yargı reformu düşünülemez. Teşebbüs hürriyeti, örgütlenme hürriyeti, ifade hürriyeti gibi temel konularda uzlaşılması gerekir.

“Bu manada gazeteciler, kanaat önderleri, siyasetçiler, akademisyenler ve herkes için ifade hürriyeti sağlanmalıdır.

“Gerçek manada bir yargı reformu ancak bu şekilde gerçekleşebilir. Ancak ülkemizde bu ne kadar böyle işler, emin değilim. Her ne kadar bakanlık bu konuda adımlar atsa da, önemli olan sahada, fiiliyatta olan şeylerdir. Biz mesela Adalet Bakanı ile görüştüğümüz zaman bize OHAL’in kalktığını söylüyor, evet OHAL kâğıt üzerinde kalkmıştır fakat fiiliyatta o anlayış devam ediyor.

“Yargı reformunun uygulama ile birlikte mutlaka denetlenmesi gerekiyor. Tüm kurumların buna inanması ve içselleştirmesi gerekiyor. Hukukun üstünlüğünün bu açıdan temel olması gerekmektedir.”

Özgür-Der Başkanı Rıdvan Kaya: “Gündeme getirilme biçimi garipti, yürütülme biçimi de tartışılacağa benziyor”

“İktidarın hukuk ve ekonomide reform adıyla başlatacağını ilan ettiği süreç, gündeme getiriliş biçimiyle gariplik taşıdığı gibi yürütülme biçimiyle de tartışılacağa benziyor.

“Konu hakkında bilgilendirme toplantılarına iş çevreleriyle başlanması, önceliğin yargı alanında yaşanan çarpıklıkların düzeltilmesi yerine yerli ve yabancı iş çevreleri nezdinde yaşanan güven kaybının giderilmesi olduğunu göstermekte.

“Türkiye’nin 15 Temmuz sonrası sürüklendiği otoriter atmosfer ve hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşma halinin iktisadi planda ciddi sıkıntılara yol açtığı malum. Doğal olarak sermaye çevreleri de güvensiz bir ortamdan ürkerek yatırımdan uzaklaşıyor ve bu da ekonomik alanda daralmaya yol açıyor. Bu anlamda iş çevrelerinin de talebi olan hukuk devleti ilkelerinin güçlendirilmesi toplumun yararınadır. Ama reform adı verilen sürecin insan hakları alanında yaşanan bunca olumsuzluğu, kötü gidişi, mağduriyet ve feryadı atlayıp yatırım ve istihdam eksenine sıkıştırılması hiç hoş bir manzara ortaya çıkarmıyor.

“Umarım bu durum sadece ‘yanlış yaptık, insanları mağdur ettik’ diyememekten, yani olağan iktidar kibrinden kaynaklanan bir taktik mantıktan kaynaklanmıştır. Umarım süreç artık maalesef sıradanlaşan insan hakları ihlallerinin telafisi çabalarıyla ve insan hakları örgütlerinin görüş ve eleştirilerine başvurulmasıyla devam eder.”

 

HABERE YORUM KAT

2 Yorum