1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Putin'in Avrupa'daki faşist dostları da depresyonda
Putin'in Avrupa'daki faşist dostları da depresyonda

Putin'in Avrupa'daki faşist dostları da depresyonda

Sadece toplumsal açıdan değil ahlaki, hukuki ve siyasi açıdan da bütünüyle kirli ve karanlık marjinal nefret odaklarına Rusya ve Çin neden yatırımlar yapıyor acaba?

16 Mart 2022 Çarşamba 19:00A+A-

HAKSÖZ HABER

Rusya'nın Avrupa'daki ayağını aşırı sağcı- yabancı düşmanı siyasi partiler oluşturuyor. Önceden sadece Moskova'ya bağlı sosyalist ve komünist parti, sendika ve örgütlerle sık ilişkiler kuran ama mesela Maocu-Çin'le irtibatlı parti, sendika ve örgütlerle bile temastan kaçınan Rusya artık bu kayıt ve bariyerleri tümden kaldırmış durumda.

Her türlü ideolojik-siyasal organizasyonla temas kurup Rusya'nın nüfuzunu Avrupa'nın politik ve toplumsal yapısına taşıyan, moda sektöründen sinema sektörü ve sanat dünyasına kadar bütün zeminlere el atan bir Rusya gerçeği duruyor karşımızda.

Türkiye'de de durum farklı değil aslında. En açık olarak tarikat şeyhi ve aşırı milliyetçi kimliğiyle bilinen Haydar Baş ve lideri olduğu BTP ile Rusya Duma'sı arasındaki ilişkilerin nasıl gelişip serpildiğine bakınca şaşırtıcı temaslar, söylem ve sonuçlara şahit olabiliyoruz.

Haydar Baş'ın asimetrik paralel örneği olarak Doğu Perinçek'in siyasal-örgütsel faaliyetlerine odaklanmakta fayda olur mesela. Uzun yıllar boyunca Sovyet Rusya'yı "Amerikan emperyalizminden daha tehlikeli ve öncelikli bir düşman, revizyonist bir ihanet odağı" şeklinde tanımlayan ve başını Doğu Perinçek'in çektiği Maocu Aydınlık teşkilatı (Vatan Partisi- Türkiye Gençlik Birliği- Ulusal Kanal) hassaten son on yıldır bütün imkanlarını Moskova'nın tezlerini kamuoyuna taşımaya, Kremlin Sarayı'nın tezlerini savunmaya teksif etmiş durumda. Hem Çin hesabına hem de Rusya hesabına siyasal faaliyet ve örgütlenmeler yürütmek hem de Kemalist kimlikle askeri darbelere çanak tutmak gibi her türlü kirli ilişki ağının içinde bulunurken "en yerli ve en milli" sıfatlarla her gece canlı yayınları domine etmeye girişebilme kapasitesi ve cüretkarlığının arkasında kimler olduğunu iyi düşünmek icap eder.

Sadece toplumsal açıdan değil ahlaki, hukuki ve siyasi açıdan da bütünüyle kirli ve karanlık marjinal nefret odaklarına Rusya ve Çin neden yatırımlar yapıyor acaba? Türkiye'deki Amerika, İngiltere, Almanya veya İsrail lobileri doğru-yanlış, makul veya mübalağalı biçimlerde tartışılıyor. Fakat Rusya ve Çin hesabına bu işleri üstlenen, Rusya ve Çin tarafından bu misyonla geçici veya daimi bir biçimde kullanılan siyasetçi, gazeteci, sivil toplum temsilcisi veya akademisyenler üzerine adamakıllı çalışmamak intiharla eş anlama gelecektir. Para, şöhret, nüfuz hatta bazen promosyonlar için istihbarat örgütlerinin kullanımına kendini hazır tutan aktör, çevre ve örgütlerin ülkemizde hiç de azımsanamayacak kadar bol olduğunu maalesef uzun zamandır müşahede ediyoruz.

Rusya'nın Avrupa'daki siyasi nüfuzuna dair Oral Çalışlar'ın bugün Posta Gazetesinde kaleme aldığı yazısı önemli bilgiler içeriyor. Ukrayna işgalini meşrulaştırmak üzere çokça kullanılan "Rusya'dan sonra hedef Türkiye" gibi toplumu korku ve paniğe sevk eden propagandif söylemlerin kaynağına bir de ülkemizdeki Rusya nüfuzu açısından bakmakta fayda olur.

 


Oral Çalışlar’ın Posta gazetesinde “Avrupa’da ne kadar faşist varsa Putin’in yanında” başlığı ile yayınlanan yazısı:

Putin’in Avrupa’daki faşist dostları, sıkıntılı. Ukrayna’nın işgaline yönelik yükselen öfke onları da tepki göstermeye zorluyor. Fransa’nın, İtalya’nın, Almanya’nın, Hollanda’nın, Avusturya’nın, Macaristan’ın aşırı sağcı ve ırkçı partilerinin tamamı, Putin ile dost. Temel meselelerde Rusya ile birlikte hareket ediyorlar.

Bu partilerin yöneticilerinin birçoğu Avrupa’daki Rus petrol şirketlerinden maaş alıyor. Bu partilerin birçoğu Rusya’dan maddi destek görüyor. Fransız aşırı sağcı partinin lideri Marie Le Pen, Putin ile Ukrayna hakkındaki görüşlerinin örtüştüğünü açıklamıştı. İşgalin ardından Putin ile birlikte çektirdikleri fotoğrafın afişlerini imha ettirdiği söyleniyor. Le Pen’in partisi Ulusal Birlik (RN) 2015'te bir Rus bankasından 9 milyon Euro'luk kredi almıştı.

Fransız aşırı sağcılarının Cumhurbaşkanı adayı Eric Zemmour, Putin’in görüşlerini savunuyor. Fransız eski başbakanlardan sağcı François Fillon da öyle. Fillon, seçimi kaybetmesinin ardından bazı Rus şirketlerinin yönetim kurulu üyeliğine getirildi. Fillon, Ukrayna’nın işgalinin ardından gelen tepkiler üzerine şirketlerdeki görevlerinden istifa etti.

İtalya'da Putin hayranı olarak tanınan aşırı sağcı “Liga” partisinin lideri Matteo Salvini, Moskova'ya yaptığı 9 ziyaretle biliniyor. Putin resmi olan tişörtle Kızıl Meydan'da verdiği pozla hatırlanan Salvini, Rusya'nın Kırım'ı ilhakını desteklemişti. Salvini’nin partisi, Rus yatırımcılardan gizli bir petrol anlaşması için 65 milyon Euro aldığı iddiasıyla soruşturuluyor.

Son günlerde Salvini’nin Rusya konusunda kısmen tavır değiştirdiğine dikkat çekiliyor. Almanya’da Rus yanlısı aşırı sağcı Alternatif (AfD) Partisi, Ukrayna saldırısının ardından çelişkili bir tutum sergiliyor. Parti yönetimi Rusya ile ilgili dikkatli bir dil kullanırken, partinin bir bölümü ise Rusya'ya karşı sert açıklamalarda bulunuyor.

AfD'nin eş başkanları Chrupalla ve Weidel yayımladıkları ortak açıklamada, Rusya’nın çatışmaları durdurması ve askerlerini Ukrayna’dan çekmesini talep ettiler. Weidel, Meclis'te tersini yaparak Rus yanlısı bir tavır aldı. Ukrayna’nın tarafsız bir ülke olması gerektiğini söyledi, NATO ve AB'ye üye olmamasını istedi.

Hollanda'da aşırı sağcı Demokrasi Forumu Partisi (FvD) lideri Baudet, Rusya'ya açık destek verenlerden. Diğer aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) lideri Geert Wilders ise Rusya'ya desteğini geri çekti. Wilders Batılı devletlerin Ukrayna'nın NATO üyeliği taleplerine karşı çıkmayarak hata yaptığını ifade ederken, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaşın bahanesi olmayacağını belirtti. Avusturya’da da Rus enerji firmalarında görev alan iki sağcı lider (eski başbakan, eski dışişleri bakanı), eleştirilerin odağında.

Avusturya'da 2000-2005'te başbakanlık yapan Wolfgang Schüssel'in Lukoil şirketinin denetleme kurulunda yer alması tepkilere neden oldu. Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Putin'in Avrupa Birliği (AB) ülke liderleri arasındaki en önemli destekçilerinden. Putin ile 11 kez bir araya geldi. Orban, Rusya'ya yaptırım uygulanması dahil hiçbir konuda veto hakkını kullanmadı ama sürekli olarak Rusya'ya uygulanan yaptırımların hafifletilmesini ya da kaldırılmasını talep etti.

HABERE YORUM KAT