1. HABERLER

  2. BASIN AÇIKLAMASI

  3. Özgür-Der’den Rojava Hakkında Açıklama
Özgür-Der’den Rojava Hakkında Açıklama

Özgür-Der’den Rojava Hakkında Açıklama

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Rojava üzerinden İslami direniş gruplarına yönelik ithamlar hakkında açıklama yaptı.

06 Ağustos 2013 Salı 12:23A+A-

HAKSÖZ-HABER

Rojava’da PYD/YPG’nin kendisinin başlattığı savaşı Suriye muhalefetinin Kürt halkına karşı saldırısı şeklinde sunmasının tamamen saptırma ve çirkin bir propaganda taktiği olduğunu belirten Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Suriye’de Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan son gelişmeler üzerinden İslami direnişi mahkûm etmeye ve Suriye İslami direnişini destekleyen Türkiye’de yerleşik kuruluşları ve basın yayın organlarını hedef göstermeye yönelik kirli propaganda kampanyasına dikkat çekti.

“PYD/YPG Kürt halkının değil, Esed rejimiyle işbirliğine hevesli Kürt milliyetçilerinin temsilcisidir.” diyen Kaya, bölgede yaşananlar ve İslami direniş gruplarının yapısı hakkında da bilgi verdi.

İşte Özgür-Der Genel Merkezinden yapılan açıklama:

“ROJAVA’DA KATLİAM” YALANININ SAVUNUCULARI

ESED ZULMÜNÜN İŞBİRLİKÇİLERİDİR!

6 Ağustos 2013

Tam iki buçuk yıldır Suriye’de Baas diktatörlüğüne karşı mücadele veren İslami direniş güçleri aleyhine yürütülen karalama kampanyası son günlerde Suriye’nin kuzeyinde yaşanan gelişmeler üzerinden ivme kazanmış görünüyor. PKK çevrelerinin bütünüyle yalan üzerine kurguladıkları “Rojova’da katliam” söylemi gerek sol, gerek liberal basın yayın organlarının da desteğiyle Suriyeli direnişçiler aleyhine müthiş bir iftira sağanağına dönmüş durumda.

O kadar tutarsız ve ahlaksız bir kampanya ki bu, Baas rejiminin vahşet tabloları kamuoyuna “İslamcı örgütler tarafından katledilen Kürtlerin görüntüleri” şeklinde sunulabiliyor. Bu görüntülerle bir yandan milliyetçi nefret kışkırtılırken, diğer yandan Suriye direnişi karalanmaya çalışılıyor ve aynı zamanda da direnişe destek veren Türkiye içindeki İslami kuruluşlar hedef gösteriliyor.

Öncelikle Kürt milliyetçi çevrelerinde dillendirilen ve hem medyada hem de siyaset düzleminde farklı kesimlerden destek gören “Rojova’da katliam” söyleminin sadece yalandan ibaret olmayıp, tam bir ikiyüzlülük olduğunu vurgulamakta yarar var. Bu çevrelerin eğer bir nebze samimiyeti, bir parça vicdanı bulunmuş olsaydı, bugün saptırmalarına konu olan o katliam görüntüleri ilk ortaya çıktığında tepki göstermeleri gerekmez miydi?

Ama yapmadılar! Görmezden geldiler, sustular, hatta direnişçileri suçladılar. Ve şimdi ise daha bir vicdansızlıkla saptırılmış veriler üzerinden direnişçileri karalamaya kalkışıyorlar. Açıkçası başta Cephetun Nusra olmak üzere Suriye’de Esed zulmüne karşı mücadele eden İslami örgütleri katliamcı, despot, Arap ırkçısı ve benzeri sıfatlarla karalamaya çabalayan çevrelerin bizatihi kendileri katliamcıdır, despottur ve ırkçıdır.

Suriye Kürdistanı’nda silah zoruyla halkı sindiren, muhaliflere göz açtırmayan, daha bir ay öncesinde Amude’de yaşandığı üzere savunmasız muhalif göstericileri katleden PYD/YPG’nin propagandasına alet olanlar “Rojava halkını savunma” adına diktatörlük özlemcilerinin savunuculuğuna girişmişlerdir. Esed rejimiyle flört halinde Suriye halkının özgürlük mücadelesinin karşısında yer alanların tesis etmek istedikleri dikta düzenini “Kürt halkının özgürleşmesi ve statüye kavuşması” yalanı ile örtmeye çalışmaktadırlar. Oysa milliyetçi/ulusalcı hareketlerin özgürlük değil, sadece tutsaklık, daha fazla tutsaklık getireceği gayet iyi bilinmektedir.

Ve bu milliyetçi körlük, gelinen noktada ölçü tanımazlığını bugüne kadar işbirliği içinde olduğu Esed rejiminin cinayetlerini İslami güçlere mal etmeye kalkışmaya kadar vardırmıştır. Ne enteresandır ki, dün o cinayetler işlendiğinde konjonktür gereği ağızlarını açmayan, sessiz kalarak zulme arka çıkan seçici insan hakları savunucuları ve sahte vicdan sahipleri ise bugün çarpıtılmış veriler üzerinden kınama yarışına kalkışmakta, katliam protestolarına girişebilmekte ve bundan da hiç utanmamaktadırlar!

Halen Rasulayn/Serekaniye, Tel Abyad gibi bölgelerde yaşanan çatışmaların sorumlusu Nusra ya da diğer İslami örgütler değil, direnişçilerin ağır bedeller ödeyerek Esed rejiminden kurtardıkları bölgelerde fırsatçı bir tutumla mevzi kazanma çabasına girişen PYD/YPG’dir. PYD/YPG’nin kendisinin başlattığı savaşı Suriye muhalefetinin Kürt halkına karşı saldırısı şeklinde sunması tamamen saptırma ve çirkin bir propaganda taktiğidir. PYD/YPG Kürt halkının değil, Esed rejimiyle işbirliğine hevesli Kürt milliyetçilerinin temsilcisidir. Kaldı ki, başta Nusra olmak üzere direniş grupları ne Arap örgütüdürler ne de sadece Araplardan oluşmaktadırlar. İslami kimliğe sahip sayısız Kürt genci de bu gibi direniş örgütlerinin saflarında savaşmaktadırlar. Nasıl Beşşar rejimine ve onun katil sürüsü “Suriye Arap Ordusu”na karşı savaşan mücahitler Arap halkına karşı savaşmıyorlarsa, PYD/YPG ile savaş da Kürt halkına karşı bir savaş olarak tanımlanamaz.

Direniş gruplarının ağırlıklı olarak yabancılardan müteşekkil oldukları iddiası da tipik bir milliyetçi propagandadır. Bir kere, İslami örgütler açısından etnik ayrımlar da coğrafi sınırlar da bir şey ifade etmediğinden, bölgeye dışarıdan gelen mücahitleri yabancı olarak tanımlamak anlamsızdır. Nasıl Kürt milliyetçileri bütün Kürdistan’ı tüm Kürtlerin ortak vatanı olarak algılamaktaysa, İslami bilinç sahipleri açısından da tüm İslam coğrafyası, hatta tüm yeryüzü Müslümanların vatanıdır. Bununla beraber şunu da vurgulayalım ki, Suriye’de savaşan grupların geneli Suriyelilerden oluşmakta, içlerinde sadece sınırlı sayıda Suriye dışından gelmiş mücahit barındırmaktadırlar. Dolayısıyla hem Türkiye Kürdistanından, hem Kandil’den desteklenen Esed/Baas işbirlikçisi Kürt milliyetçilerini yerli, İslami güçleri ise yabancı olarak sunmak tutarsız olduğu kadar ahlaksız bir yaklaşımdır.

Bu vesileyle bir kez daha Suriye’de Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan son gelişmeler üzerinden İslami direnişi mahkûm etmeye ve Suriye İslami direnişini destekleyen Türkiye’de yerleşik kuruluşları ve basın yayın organlarını hedef göstermeye yönelik kirli propaganda kampanyasını kamuoyunun dikkatine sunuyoruz. İnsan hakları, vicdan, insani hassasiyet ve benzeri kavramlar eşliğinde sürdürülen ve bariz bir şekilde adaletsizlik ve vicdansızlık zeminine oturmuş bu kirli kampanyanın sonuç alması mümkün değildir. Müslümanlar milliyetçilik bataklığında debelenenlerin tezviratına aldırmaksızın ve Kürt, Arap, Türkmen vs. ayırt etmeksizin zulme maruz kalmış kardeşleriyle dayanışma çabalarını sürdürecek, adaletin tesisi için mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceklerdir.

Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı

 

 

HABERE YORUM KAT

18 Yorum