1. YAZARLAR

  2. Dr. Sivilay Genç (Abla)

  3. Onlar ağlamasın da kim ağlasın
Dr. Sivilay Genç (Abla)

Dr. Sivilay Genç (Abla)

Yazarın Tüm Yazıları >

Onlar ağlamasın da kim ağlasın

22 Aralık 2011 Perşembe 15:46A+A-

Soru: Sevgili Sivilay Abla; biz karı koca birimiz Amerikan, birimiz Fransız ekolü kolej mezunuyuz. Çocuklarımızı ve şimdi de torunlarımızı aynı okullara gönderdik. Emekli olduktan sonra mezun olduğumuz kolejlerin mail gruplarında fazla vakit geçirir olduk. Yazılan yazıları, gönderilen mailleri okursanız Türkiye’nin bir yangın yeri olduğunu düşünürsünüz. Mail grubu üyelerinin hayatlarına bakarsanız, dünyanın herhangi bir yerinde yaşayan bir insanın gıpta edeceği kadar iyi hayatlarla karşılaşırsınız. Biz bu denklemin içinden çıkamıyoruz. Yardımınızı rica ediyoruz. (Betül – Sinan A.)

Cevap: Sevgili Betül ve Sinan; Türkiye bir zamanlar etrafı surlarla ve hendeklerle çevrili bir derebeylikti. Bu hendeklerin içerileri timsahlarla doluydu. Derebeyinin iznini alıp surun dışına çıkabilen mutlu azınlık mevcuttu. Türk parası geçerli değildi. Uçak yoktu ya da çok pahalıydı. Dil bilen insan yok denecek kadar azdı. Dil bilmeyenin yol, iz bulması olanaksızdı. Kimse Türklere vize veremeye can atmıyordu.

Böyle bir dönemde, Amerikalıların, Fransızların okullarında okuyanlar dünyanın en fırsat eşitsizliğinin şanslı tarafındaydılar. Dil biliyorlardı. Okulları nedeniyle kolayca vize alabiliyorlardı. Yurtdışına her çıktıklarında Türkiye’ye bir distribütörlükle dönebiliyorlardı. Amerika’nın, Avrupa’nın en ucuz markalarını giyip Türkiye sokaklarının en şık insanları oluyorlardı. Avrupa’da hit olmuş bir şarkıya iki Türkçe söz yazıp besteci diye ortalıkta gezebiliyorlardı. Apartma sadece şarkıda olmuyordu. Çakma romanlarla ünlü edebiyatçı, çakma kitaplarla sosyalist kanaat önderi olunabiliyordu. Üniversitenin kantinlerinde Anadolu çocuklarını komünist yapanlar mezun olduktan sonra reklamcı olmakta bir sakınca görmüyorlardı. Yine kimsenin izleme şansı olmadığı yabancı kanallarda çıkan reklam filmlerinden fikirlerle Türkiye’nin en cin fikirli insanları seçiliyorlardı.

Kızgın kumlardan serin sulara akabilmenin ayrıcalığı bir gün geldi sona erdi.

Özal, elinde bond çanta ile dünyanın dört bir tarafında iş kovalayan Kayserili, Denizlili, Bursalı görmek istediğini söyledi. Çok azının sadece hacca gitmek için yurtdışına çıkma şansı bulabildiği insanların çocukları, Özal’ın delik açtığı surlardan çıkıp timsah dolu hendekleri aşarak yurtdışına çıkmaya başladı. Aaa! Meğerse hendeklerde timsah yokmuştu. THY her yere uçmaya başladı. Uçaklar ucuzladı. Daha önce kolejlilerin at koşturduğu, talan ettiği pazarlardan iş anlaşmalarıyla dönmeye başlanıldı. Para kazanmaya başlayan bu kişiler çocuklarının da dil öğrenmesini talep etti. Sağda solda Anadolu Liseleri kuruldu. İngilizce konuşmak bir ayrıcalık meselesi olmaktan çıktı. Sonra Avrupa (Topluluğu) Birliği diye bir şey duyuldu. Buraya başvuru yapıldı. Başvuru yapınca telif hakları olduğu ortaya çıktı. Artık öyle kimse kolay kolay şarkı-roman araklayamadı. Zaten Amazon’a girip Anadolu’nun bir köyüne bile istediğin kitabı sipariş etme yolu açıldı. Dünyanın şarkısı Youtube’dan dinlenir oldu. Amerika’nın Avrupa’nın ucuz markaları Türkiye’de mağazalar açtı. Bu kıyafetleri giymek eskisi kadar havalı olmamaya başladı.

Sorarım size, onlar ağlamasın da kim ağlasın.

 

Toplumsal Onarım ve Siyasal Rehabilitasyon

Anabilim Dalı Başkanı, Ruh ve Sivil

Hastalıkları Mütehassısı

TARAF

YAZIYA YORUM KAT