1. YAZARLAR

  2. Ali Atıf Bir

  3. Önce gazetecilik, şimdi haber servisi...
Ali Atıf Bir

Ali Atıf Bir

Yazarın Tüm Yazıları >

Önce gazetecilik, şimdi haber servisi...

01 Temmuz 2009 Çarşamba 00:04A+A-

Anlamadığım bir şey var...

(Tabii ki sadece bir şey yok da lafın gelişi işte... Lafa girmek için  yazılmış bir cümle... Ha yazmasam olur da yazmayınca yazı güzel durmuyor biliyor musunuz? Bilmiyor musunuz? O zaman anlatayım, deyip anlatmaya devam edermişim. Aslında yazı içlerinde hep böyle açıklamalar yapmak istiyorum, bir zamanlar  yapardım da... Ama bir süredir kendimi engelliyorum. Son dönemde yazılarımda mizah duygumu kaybettiğimi düşünmeye başladım. Neden acaba? Tekrar mizaha dönmem lazım... Beni siyaset mahvetti sanırım... Yoksa siyasetin içine mizah mı soksak? Yeteri kadar var mı? Bence de ama biraz daha zorlamakta yarar var.)   

Daha önce hükümetten, devlet kurumlarımdan belge bilgi sızdırınca bu habercilik, büyük gazetecilik oluyordu.

Şimdi hükümetten, devlet kurumlarından belge sızdırınca bunun adı "yandaş basına haber servisi" oluyor. Bu nasıl bir çifte standart?

Sanki daha önce bu belgeler hükümete, devlet kurumlarına yakın olmayan muhabirler tarafından ele geçiriliyordu...

Eğer bu günün şartlarında habere ulaşmak  "yandaş basına" yakın olmaktan geçiyorsa o zaman sen de "yandaş muhabir" işe alırsın kardeşim!

Ondan sonra da "bu haberi bana vermediler" diye ağlak ağlak dolaşmazsın! Eğer büyük basınsan, merkezdeysen ilişkilerini kullan sana da haber servisi yapılmasını sağla öyle değil mi ama?

Hoopp Mehmet Hoca... Orada bir duralım

Mehmet Paksu Hoca bir süredir bizim gazetede  Güzin Abla ile Haydar Dümen arasında bir çizgide okur mektuplarınızı yanıtlıyor. Kendisine evlilik, ilişkiler, cinsel hayatla ilgili çok sayıda soru geliyor. Bu sorulardan bazıları da İslam dini tabanlı sorular. Hoca da derin bilgisiyle dertlere çare oluyor. Geçtiğimiz pazar günü Paksu'nun köşesinde aşağıdaki soruyu okudum:

"Biz yeni evliyiz. Bir süredir eşimle geçinemiyordum. Temel nedeni, yersiz kıskançlık ve beni aşırı sorgulaması... Sözlü bir tartışmamız oldu. Niyetimi, kendi şüpheleriyle yorumluyordu. Çok sinirlendim. En sonunda kaderi tenkit edecek cümle kullandı, ben de "Artık benim eşim değilsin" dedim. Ama sonradan çok özür diledi. "Bitirmeyelim" dedi. Nikâhımız düşmüş müdür? Düşmüşse, ne yapmamız lazım? Kendi nikâhımı kendim kıyabilir miyim? (Rumuz: Metanet)

Burada bir sorun yok soru sorudur. Şimdi Mehmet Paksu Hoca'nın yanıtına gelelim:

"Kendi nikâhınızı kendiniz yenileyebilirsiniz. Bu mümkün, ama meseleyi buraya kadar getirmemeniz lazımdı. Tartışma sırasında boşamayı gerektirecek sözlerden uzak durmaya çalışın.

Çünkü nikâhı bütünüyle bitiren öyle sözler vardır ki, onları söyleyince tekrar yeni bir nikâhla bir araya gelme imkânınız kalmayabilir.

Sözünü ettiğimiz bu konu İslam hukukuna göredir. İslam hukukuna göre Kur'ân'da da açıkça yer aldığına göre "talak-boşama" ikidir. Üçüncü söz de söylenince her şey bitmiş olur.

Eşinize "Artık benim eşim değilsin" dediğinizde içinizden bir veya iki talakla boşama niyetini geçirmişseniz eşinizi boşamış olursunuz.

Hiç vakit geçirmeden yeni baştan bir nikah yenilemesine girersiniz. Yeni bir mehir miktarı belirlersiniz, iki de şahit bulursunuz, birbirinizle evlendiğinizi ifade edersiniz. İki şahitten başka üçüncü bir kişiye (din adamına) gerek yoktur.

Fakat eşinize karşı bu cümleyi sarf ederken, aklınıza boşamayı getirmemişseniz herhangi bir şey yapmanıza gerekmez.

Yahu Mehmet Hocam tamam okura İslam hukuku ile ilgili bilgi veriyorsun da bu işin belediye nikahından da söz etseydin ya... Halil Koçak'ın şu yaz gününde dillere pelesenk edilen şarkısında bile "nikahın imanını da kıyarım hükümetini" dediği yerde bizim imam nikahını meşru kılmamız, imam nikahından boşanınca boşanmış olmanın tanıtımını yapmamız  biraz yanlış olmuyor mu? Benim sorum budur Hocam... Başka sorum yoktur. Mümkünse medeni hukuka göre yanıtımı alabilir miyim canım Hocam?

Çekirgelik

"Kurbağayı koltuğa oturtsan, o yine çamura atlar." (Arthur Miller)

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT