1. YAZARLAR

  2. Chloe Cornish

  3. Suriye Son Savaşını Veriyor: “Kıyamet Gibi”

Suriye Son Savaşını Veriyor: “Kıyamet Gibi”

Mart 2020A+A-

Beş tane valiz üzerine asılmış eskimiş havayolu etiketleri bir aile tatili için ipucu gibi görünebilir. Ama Muzna iki haftalık bir tatil için eşyalarını toparlamıyor; Suriye ve Rusya savaş uçaklarından kaçıyor. Yakındaki İdlib şehrinde patlayan bombalar, 32 yaşındaki iki çocuk annesini -iki ay içinde ikinci kez- taşınması gerektiğine ikna etti ancak bu sefer nereye gideceğinden emin değildi.

“Beraberimizde alamayacağımız şeyler var.” diyor. Dört ve altı yaşındaki oğulları tarafından yapılan el işleri gibi şeyler. Ufak oğlunun elinde tuttuğu bir fotoğraf var, ışıltılı kağıt kalplerden yapılmış bir rakam ‘4’ ve yukarıda üç savaş uçağı var. Bu resmi çoktan geride bırakmışlardı.

Penceresinin dışında, İdlib şehrinin 10 km kuzeyindeki Maaret Misrin'in soğuk sokakları yüklü arabalarla doldu taştı. Aileler bombardımandan kaçmak için umutsuzlar ama nereye gidecekleri konusunda çok az seçenekleri var. Suriye şehirlerini moloz yığını haline getiren dokuz yıllık savaş göç üzerine göçe sebep olmuştu ve Muzna bunu daha önce görmüştü.

“Eğer yapabilirlerse, muhtemelen [evlerinin] tuğlalarını alacaklardı.” diyor Muzna, “Çünkü rejim güçleri geldiğinde her şeyi yakacaklar ve tek bir kulübe bırakmadan kasabamızdan ayrılacaklar.”

Kadın hakları aktivisti Muzna, doktor kocası ve iki oğlu ile kuzeybatı Suriye'de, Türkiye sınırına hapsolmuş yaklaşık 3 milyon sivilden sadece dördü. Ve burada yoğun bir bombardıman ve Esed destekçisi kuvvetlerin saldırıları var. Şimdiye kadar kaçan insanlardan çok daha fazlası kısa sürede kaçmak zorunda kalacak. BM, son 10 hafta içinde 800 bin kişinin hayatını kurtarmak için kaçmak zorunda kaldığını söylüyor. Büyük çoğunluğu -yüzde 80- kadınlar ve çocuklar.

Suriye savaşının ana uluslararası oyuncuları olan Rusya, İran ve Türkiye arasında Eylül 2018 tarihinde yapılan anlaşma, geçen bahara kadar rejimin İdlib'deki ilerlemesini yavaşlattı. Esed’e muhalif kalan militan grupların çoğunu destekleyen Ankara, destekledikleri muhalefet savaşçılarını daha önce El-Kaide ile bağlantılı olan savaşçılardan ayırmaya söz vermişti. Türkiye, onları Rus üslerini tehdit edemeyecek kadar uzağa itebilirse, Moskova, müttefiki Şam'ı kısıtlama taahhüdünde bulunmuştu.

Ancak her ikisi de sonunda diğerini pazarlığa sadık kalmamakla suçladı ve Nisan 2019'da saldırılar tekrar başladı. O zamandan beri birçok defa ateşkes başarısız oldu.

Başka çatışmalardan kaçan yüz binlerce insana ev sahipliği yapan İdlib, muhalefetin son mevzisi. Şimdi ortaya çıkan insani bir felaket ve Suriye devriminin ölmekte olan günleri... İç savaş en az 500 bin kişinin canını aldı, nüfusun yarısını evlerinden kaçmaya zorladı ve milyonları Ortadoğu ve Avrupa'ya sığınmaya zorladı.

Suriye Yardım ve Kalkınma Örgütünün kurucularından Jomana Qaddour, İdlib için “Burası insanların özgür olabileceği son alan.” diyor. “Bu yüzden İdlib'in kaderi çok önemli; sadece orada yaşayan insanlar için değil, özgürlüklerini ve haysiyetlerini talep eden tüm Suriyeliler için.”

Rejim, batıyı zorluyor, savaş uçakları tanklar gelmeden önce kasabaları boşaltıyor. Ancak Türk sınırı kapandı ve kasaba nüfusları zaten patlayacak noktaya geldi. Sıkışıp kalmış Suriyelilerin kaçabileceği neredeyse hiçbir yer kalmadı. Yardım grupları, kayalık arazide çadır dikmek için alanın yetersiz olduğunu söylüyor. Esed yanlısı kuvvetler tarafından hava saldırılarında hastaneler, okullar, yardım dolu depolar ve sığınılabilir kamplar bile vuruldu. Kış şartları donma noktasının altında.

BM'nin Suriye için bölgesel insani koordinatör yardımcısı Mark Cutts, yardım ajanslarının Ocak ayında İdlib'e sınırdan 1.200 kamyon acil durum malzemesi gönderdiğini söyledi: “Ama yeterli mi? Hayır. Kontrol bizde mi? Hayır. Krizin ölçeği çok büyük.”

2017'den bu yana Esed'e sadık kalan Suriye ordusu ve milisler, ülkenin güneyindeki ve merkezindeki muhalif şehirleri ve bölgeleri geri aldılar. Ancak rejim, kendisine muhalefet etmeyen lakin bağımsızlık isteyen Kürt yönetimindeki kuzeydoğunun tam kontrolüne sahip değil. Ankara'nın kontrol ettiği Türkiye sınırının kuzeybatı koridorunu da kontrol edemiyor.

Bununla birlikte ülkenin çoğunu geri aldı. Bu senaryo, İran ve Rusya’nın askerî ağırlıklarını Esed’in arkasına vererek yaptıkları müdahaleden önce akıllara gelemezdi. Esed ve Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin bugüne kadar teröristlerle savaştıkları konusunda ısrar ettiler.

Tüm bunlar boyunca, İdlib eyaletinin ve komşu Halep'in batı bölgelerinden oluşan Suriye’nin kuzeybatısındaki bir bölge Esed’i atlatmayı başardı. Rejim de bölgeye uzlaşmayı reddeden yüz binlerce insanı sürdü ve İdlib'in 2011'den bu yana nüfusu yaklaşık iki katı büyüdü. Geçen yıl İdlib'deki Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC) tarafından yapılan bir ankette, orada yaşayan ailelerin iç savaşın başlangıcından bu yana ortalama beş kez göç ettiğini, yüzde 16'sının 10 kez veya daha fazla yerinden edildiklerini bildirdi.

İdlib'e gidenler arasında, 2012'den beri Esed karşıtı güçleri örgütleyen, silahlandıran ve eğiten komşu Türkiye'nin desteklediği isyancılar da vardı. Yine de el-Kaide'nin eski bir dalı olan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), Türkiye destekli isyancıları devirdi ve İdlib’i ele geçirdi. ABD’nin Suriye elçisi James Jeffrey’e göre 10 bine varan savaşçısı bulunan HTŞ’nin finansmanı büyük ölçüde sınır geçişleri, arazi satışları ve yerel vergilerden oluşuyor.

Cihadi bir oluşum olan HTŞ’nin yönetimi altında yaşayan siviller arasında, rejim güçleri gelmeden bir ay önce İdlib şehrinin 33 km güneyinde olan Maarat en-Numan kasabasından kaçan Muzna gibi insanlar da var. Oğullarını korumak onun önceliği. Ancak “Çocuklar rejimin evimize, anaokuluna ve [şehrimize] girdiğini biliyorlar.” diyor Muzna. “Bana, ‘Anne, şimdi [çizimleri] yakıyorlardır.’ diyorlar.”

Korkmak için bir nedeni var. “Şimdi olanlar daha önce hiç olmadı. Hiçbir yere gidemeyiz.” diyor Muzna. İdlib'de Halep'ten kaçan ve savaş sırasında çok sayıda kitlesel göçe tanık olan Suriyeli bir foto muhabiri olan Aref Tammawi şöyle diyor: “Kıyamet günü gibi görünüyor.”

Zaman Çizelgesi

2011: İç savaş patlak verdi. ABD ve AB, Suriye rejimine insan hakları ihlalleri iddiasıyla yaptırımlar uyguladı.

2012: Türkiye ve Esed'e karşı çıkan diğer uluslar isyancı grupları silahlandırmaya ve eğitmeye başladılar.

2013: Suriye rejimi Şam banliyölerinde kimyasal silah saldırısı yapmakla suçlandı. Ancak Barack Obama'nın “kırmızıçizgisini” geçmek bile Batı’nın misilleme yapmasına yeterli olmadı.

2014: IŞİD, Suriye ve Irak'ta kırsal alanları ele geçirdi.

2015: Rusya, Suriye rejimine yardım etmek için hava kuvvetlerini kullanmaya başladı. Mülteci konvoyları Avrupa'ya harekete geçti.

2016: Rejim, Halep'i isyancılardan geri aldı. Türkiye Suriye'nin kuzeybatısında kendi kontrolünde alanlar kurmaya başladı.

2018: Rejim, güney eyaletleri de dâhil olmak üzere bölgeleri geri almaya başladı.

2019: IŞİD son bölgesini de kaybetti. Türkiye, ABD müttefiki Kürt güçlerine karşı yeni bir saldırı başlattı.

Tarek, Esed’in babası Hafız'ın ardından Suriye cumhurbaşkanı için seçildiği 2000 yılında İdlib'de durumu iyi bir ailede dünyaya geldi. İngiliz eğitimli Esed, batı bölgelere hükmetti ancak artan ekonomik eşitsizlik ve otoriter yönetim huzursuzluğa ve nihayetinde devrime yol açtı.

Tarek, 11 yaşına geldiğinde, Arap Baharı Suriye'nin sivil ayaklanmasını ateşlemişti. Tarek, “2012'de barışçıl protestolara katıldım.” diyor. Bu protestolar hayatını ve ülkesini sonsuza dek değiştirecekti.

Gösterilerin ölçeği ve büyüklüğünden korkan Esed, ayaklanmayı ezmeye karar verdi. Tarek, “Arkadaşlarımı, çocukları, çıplak göğüsleriyle Suriye rejimi mermilerinin önünde özgürlük çağrısında gördüm.” diyor Tarek. Fırıncının oğlu, rejimle savaşmak için ilk kez eline bir silah aldığında henüz 14 yaşında olduğunu söylüyor.

Suriye iç savaşı kısa süre içinde uluslararası bir vekalet savaşı oldu. İran ve Rusya rejim değişikliğini önlemek isteyen Esed'i desteklerken, Körfez ve Batı ülkeleri isyancılara silah ve para gönderdi. İslamcı aşırılık yanlıları muhalefet savaşlarından doğdu ve zaman zaman hizipler kendi aralarında savaştı.

Rus hava gücünün desteklediği Esed rejimi, isyancıları boyun eğdirmeye zorladıktan sonra, HTŞ gibi daha güçlü cihadi gruplar İdlib'e hükmetmeye başladı.

Daha ılımlı grupların yenilmesiyle Batı destekçileri geri çekildi ancak bir ülke geride kaldı: Türkiye. Bugün 20 yaşındaki Tarek, Özgür Suriye Ordusunu oluşturan gruplardan biri olan Türk destekli Ulusal Kurtuluş Cephesinde bir gruba liderlik ediyor.

Tarek da dâhil olmak üzere bazı savaşçılar Ankara'nın rolü konusunda şüphecidir. “Dış destek alma konusunda aramızda çok fazla tartışma vardı.” diyor Tarek. 2016'dan bu yana Suriye'ye yapılan üç ayrı askerî saldırıda Türk birlikleriyle birlikte savaştılar. Ankara, bölgeyi ele geçirmek, tutmak ve yönetmek için büyük kaynaklar harcadı ve birçok asker kaybetti. Şimdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bu sefer İdlib'de bir Suriye cephesi daha tutmaya çalışıyor.

Ankara'nın temel itici gücü, yeni bir mülteci dalgasından kaçınma arzusudur. Ülke 3,6 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaptığı için övgü kazandı ancak kamuoyu gereği olarak Erdoğan bunun daha fazla artmayacağı konusunda uyardı.

Yine de Esed'e karşı çıkmak pahalıya mal oluyor. Geçen hafta Suriye rejimi bombardımanıyla öldürülen beş Türk askeri için cenaze törenleri düzenlendi. Bu bir haftadan kısa bir süre içerisindeki Türk birliklerini hedef alan ikinci saldırı idi. Rus ve Türk elçiler arasında yapılan toplantılarda da görev alan SETA Vakfı analisti Ömer Özkızılcık saldırılar için “Bir tür Türkiye savaşı ilanıydı.” ve “[Esed] rejiminin askerî güç kullanmaya istekli olduğu mesajıydı.” diyor.

Ankara için riskler artıyor. Artık sadece vekalet savaşı yapmakla kalmıyor, giderek kendi askerlerini de savaşa sokuyor. Erdoğan Çarşamba günü yaptığı açıklamada, Türk ordusunun Suriye saldırılarına “her ne şekilde olursa olsun” misilleme yapacağını söyledi.

Ancak Moskova ve Ankara'nın koruması gereken daha büyük bir stratejik ilişkileri var. “İdlib'deki mücadele o kadar kötüyse, ilişkiler kötüye gitmeye başlarsa, sanırım Putin ve Erdoğan çok endişelenecekler.” diyor Yüzyıl Vakfı'nın üyesi Aron Lund.

Esed’in Putin’in yardımına çok ihtiyacı olmasına rağmen, Moskova’nın Şam üzerindeki gücü, Türkiye’nin cihad yanlılarını savunması kadar kısıtlı. Rus Uluslararası İlişkiler Konseyinden Alexey Khlebnikov, “Burada Rusya çok zor bir konumda çünkü aslında Suriye'ye girip hava kuvvetlerini konuşlandırdıkça tuzağa düştü.” diyor. “Rusya'nın sahip olduğu tek unsur, Suriye ordusunun ilerlemelerine hava desteği seviyesini artırmak veya azaltmaktır.”

Kremlin, İdlib'deki durumu askerî bir savaş değil, Suriye birliklerinin teröristlere karşı haklı bir eylemi olarak gördüğünü söyledi. Perşembe günü, Vladimir Putin'in sözcüsü Dmitry Peskov “Bu bir çatışma değil. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin kendi ülkesindeki silahlı kuvvetler tarafından yürütülen terörle mücadelesi hakkında konuşuyoruz.” dedi.

Ancak HTŞ'nin geri çekilmesi pek olası değildir. Grubun medya yetkilisi Taqi al-Din Omar, topraklarını kaybettiğini kabul ediyor, ancak “Savaşma isteği bu devrimin oğulları içinde hâlâ güçlü.” diyor.

Bu yıl İdlib'i ziyaret eden Uluslararası Kriz Grubu araştırmacısı Dareen Khalifa, “Sahip oldukları en güçlü mücadeleyi başlatacaklar. [HTŞ için] bu son savaş olacak.” diyor.

Türkiye sınırındaki Akrabat'ta Doktor Samih Kaddour en kötüsü için hazırlanıyor. Halep'in uzak kasaba hastanesinde çalışmak için kaçan doktor, “Rejim ilerlemeye devam ederse sıradaki olduğumuzu düşünüyorum.” diyor.

Siviller son yıllarda kendilerini vergilendirmeye ya da daha sıkı İslami kurallar getirmeye çalışan silahlı gruplarla uğraşmaya alıştı diyen Dr. Kaddour ancak HTŞ’nin, hastanesine doğrudan müdahale etmediğini söylüyor.

Dr. Kaddour gibi cihadilere karşı ayak direten ama rejimin geri dönüşünü reddeden insanlar için iyi bir seçenek yok. İdlib ve çevresindeki 70'ten fazla sağlık tesisi, şiddet olayları sebebiyle çalışmalarını askıya aldı. İdlib'deki kampları ziyaret eden uluslararası bağımsız insani yardım örgütü Médecins Sans Frontières'in Suriyeli bir çalışanı, barınak kıtlığı sebebiyle bir seferde üç aileyi barındıracak çadırların kullanıldığını söyledi.

IRC’nin Ortadoğu politika direktörü Misty Buswell, “Şiddete derhal son vermemiz gerekiyor. Ancak ateşkes olsa bile, şu anda İdlib'de meydana gelen insani bir felaket var.” diyor.

Bu noktada, İdlib'de sıkışan sivillerin umabileceği en iyi sonuç muhtemelen kalıcı bir çıkmazdır. BM'den Bay Cutts, “Daha fazla insanın kaçabileceği tek yer, zaten kampların çoğunun bulunduğu, Türkiye sınırındaki engebeli arazi.” diyor ve ekliyor: “Bu Gazze şeridi gibi görünmeye başlıyor. İnsanlar, büyük çoğunluğun göçmen olduğu çok küçük bir alana girecekler. ”

--------

Not: Güvenlik sebebiyle Muzna soyadını vermek istemezken yazıda geçen Tarek ismi de mahlastır.

* Chloe Cornish: Financial Times gazetesinin Ortadoğu muhabiri. Suriye, Irak ve Lübnan haberleri üzerine çalışmakta.

Financial Times / 16 Şubat 2020 / Çeviren: Gökhan Ergöçün

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR