1. YAZARLAR

  2. Zehra Ç. Türkmen

  3. Siz Gerçek Hacılar...

Zehra Ç. Türkmen

Yazarın Tüm Yazıları >

Siz Gerçek Hacılar...

Mart 2003A+A-

Her gün beş vakit yöneldiğim kıblemle tanışmaya geldim. Tüm yükünü boşaltıp hayatı(mı)n yeniden diriltmeye geldim yüreğimi, ibadetlerimi.

"Yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz" şiarının pratikte yaşandığı bir ortamda "ben" kavramının ölüp, "biz" kavramının evrensel boyutunu yaşamaya geldim.

Mekke; Peygamber şehri.

Dillerin, renklerin ve kalplerin tek olduğu bir coğrafya...

Herkes eşit, her renk, her dil. Habeşli Bilal yalnızca Rabbinin kölesi olarak burada ve kadınlar cahili erkek tahakkümü altından sıyrılıp Allah'ın lütfuyla erkeklerle aynı safta Rabbine yönelmekte.

Görünüşte tek bir vücudun azaları gibi ya da bir tarağın dişleri gibi insanlar. Ve Allah akledenler için bir kez daha ilan ediyor: "Benim katımda yalnızca takvaca en iyi olanınız, en üstün olanınızdır."

Hac; Arafat, Müzdelife, tavaf, şeytan taşlama, Safa ile Merve arasında yolculuk umuda.

* * *

Peki kaç insan (hacı) farkında evrensel bir kongrenin üyesi olduğunun. Kaç hacı farkında bir özgürlük ordusunun içerisinde yer aldığının ve mahşeri bir provanın bir oyuncusu rolünü üstlendiğinin. Kaç hacı şuurunda yaptığı ibadetin, varlığının, kul oluşunun, ümmet oluşunun.

Kaç hacı Hacer'in yükünü taşıyor sırtında. Kaç hacı İbrahim'le birlikte puta, putçulara karşı göğüs geriyor. Kaç hacı vakfede duruşunu (kendini) kontrol ederek iç murakabe yapıyor. Ve Müzdelife'de Allah'la sözleşmesini yenileyip salih/sahih bir kul olup, küfrün karşısında dimdik duracağına dair ahitleşiyor ve ahdini bozmayacağına, Allah'a verdiği sözü az bir bedele satmayacağına dair taahhütte bulunuyor. "Sözleştiğiniz zaman, Allah'a verdiğiniz sözü yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil tutarak sağlama bağladıktan sonra yeminlerinizi bozmayın. Allah, sizin ne yaptığınızı elbette bilir." (16/91)

Ve kaç hacı taş atma eyleminin ehemmiyetini kavrıyor ve bütün zorbaları, emperyalistleri, sömürgeleri, Allah'tan gayrı düzmece ilahları temsilen şeytanın şahsında tüm şeytanları kurşuna diziyor. Kaç el, Muhammed Durralar, Filistinli, Iraklı çocuklar için kalpten yapılacak bir dua için Allah'a yalvarıyor. Kaç yürek ABD'nin, zalimlerin, işbirlikçilerin ve tüm şeytani güçlerin kahrolması için çarpıyor. Kaç insan insanlığını sorguluyor. Bencilliğinden sıyrılıp, yüzünü sadece kendine çevirmekten geri duruyor. Kaç kör, körlüğünden; kaç sağır, sağırlığından uyanıyor.

Ne yazık ki vahyin merkezinde kapkara secdelere varan alınlarımız, kaskatı yüreklerimiz, hala üfürükçülerin, hurafecilerin ipoteği altında beyinlerimiz. Ve ne yazık ki bir kenetlenmenin, kaynaşmanın, dertleşmenin, eşitleşmenin sembolü olan bir ibadetin mesajının taşıyıcıları olmaktan, doğrunun, hakkın, adaletin sözcülüğünü yapmaktan aciz insanlığımız.

Oysa akleden, zikreden, gerçekten iman eden insan için dışa açılımın büyük bir başlangıcı olması gerekmez mi hac?

* * *

Ve şimdi bütün hacılar yurtlarına dönüyorlar birer birer.

Ve biz de dönüyoruz.

Akabe'de Rasule biat eden Müslümanlar gibi biat ediyor ve ahdimizi yeniliyoruz.

"Anam, babam, canım, malım sana feda olsun ya Rasulullah. Yolundan ayrılmayacağız."

Evet biz de dönüyoruz

Muhacirlerin Mekke'yi terk etmek zorunda kaldıkları zamanki gibi buruk yüreklerimiz. Aynı zamanda öfke dolu, kırgın, kızgın...

Ağızlarında Marllboro sigarasıyla dolaşan, su gibi Coca Cola tüketen, dualarından mazlumları, pak yürekli çocukları, gözü yaşlı mert anaları esirgeyen, yüreklerini dünyaya kapatan hacılara karşı.

Evet biz de dönüyoruz.

Dönüyoruz ve dönerken söz veriyoruz.

Mü'minlerin ilk kıblesi olan Kudüs işgal altından kurtulduğunda, çocuklar küçücük kurşunlara hedef olmadığında, içindeki putlar gibi hayatın da fetişizmin pençesinden kurtulduğunda, insanlar yüzlerini hakkıyla sana çevirdiklerinde söz yine geleceğiz.

Ve ey Mekke!

Memleketimize döndüğümüzde sadece bir ibadeti yerine getirmiş olmanın rehaveti çökerse üzerimize, çakılıp kalırsak yurtlarımızda ve sessiz ve seyirci kalırsak zulme, sakın bizi affetme. Çünkü cennet bizlerin sandığı kadar beleş değil.

"Yoksa siz sizden öncekilerin başlarına gelenler sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuştu, öyle sarsılmışlardı ki, nihayet peygamber ve onunla birlikte inananlar: 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diyecek olmuşlardı. İyi bilin ki, Allah'ın yardımı yakındır."

* * *

Umut dolu yürekleriyle bizi bekleyenlerin var olduğunu biliyor ve dönüyoruz

"Siz gerçek hacılar... Sizi bekliyoruz. Mekke'den ışık taşıyın yüreklerimize. Rasule selam söyleyin. Dua edin bizim için. Iraklı günahsız kız çocuklarının kanlarını kendi lezzet sofralarında ketçap gibi kullanmaya hazırlanan siyaset gurmelerine karşı insanlık onurunu kurtarma adına bir cephe oluşturmak için çabuk gelin..." (A. Dilipak, Vakit)

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR