1. YAZARLAR

  2. Ali Değirmenci

  3. Selamımı Almadılar

Selamımı Almadılar

Ağustos 2007A+A-

Bağıra bağıra susan, çok konuştuğu halde hiçbir şey anlatmayan, gece gündüz hiç durmadan bakıp gördüklerinin hiçbirini duyumsamayan insanlarla doluydu her yer. Kendisine söveni öven, kendisini övene söven; suratına inen eli öpen, gövdesine inen tekmeye secde eder gibi kapanan, yüzüne çarpılan kapılarda kulluk eden, ekmeğiyle oynayana dua eden insanlar gördüm. Onları gördükçe, elleriyle yüzünü saklıyordu dünya.

Köleler gördüm karavaşlar... Halkın ve devletin dibinde derilerini kazıyan ecinnilerle can ciğer kuzu sarması. Bütün dinlerde münkir, bütün dillerde kargışlı...

Hükümdar olmak için halka yalvaran adamlar gördüm. Yalanın, rezilliğin bini bir para idi dillerinde. Soytarılığın bütün u: z, numaraları yapış yapış olmuştu üzerlerinde.

Bir bakan gördüm. Konuşurken dudakları arpa yiyen at dudaklarını andırıyordu. İçinden yüzüne karşı alabildiğine küfrediyordu, onu dinleyen bir genel müdür...

Annesinin isminden, babasının nasırlı ellerinden, nenesinin örtüsünden utanan genç züppeler gördüm. Fışkı eşeliyorlardı mezbelelik yerlerde.

Bir müezzin gördüm cami avlusunda. Basın toplantısı yapan bir emniyet amiri gibi konuşuyordu yanındaki gençlerle. Mason locası mensubu bir tüccar gibi, göbeğini sıvazlayarak... Bir papağan gibi, aruz vezniyle hadis uyduruyordu.

Bir televizyon müdürü gördüm, toplantı masasında tırnaklarını temiz bir on dolarla törpületiyor sekreterine... Mütedeyyin bir siyasal parti gördüm, artist olmak için evden kaçmış ve kötü yola düşmüş. Öğrenilmiş jest ve mimiklerle fingirdeyen bir şair gördüm, Türkçeye diş bileyip kişner gibi şiir söyleyen.

Bir şeyh efendi gördüm, ağzından köpükler ve dumanlar fışkırarak ot dağıtıyordu gözü yaşlı ahaliye.

Bir imam gördüm, oruçtan söz ederken leblebi çiğneyip ayran höpürdeten. Son ihale kanunundan, yönetmeliklerdeki boşluklardan, minarelere reklam asılması gerektiğinden, minberden yamaç paraşütüyle inme tekniklerinden, hurmanın cinsel hayata katkılarından söz ediyor uzun uzun.

Kapımda bir dilenci gördüm; yeniden ağır sanayi hamlesi için himmet istiyorum, diyordu.

Oy birliğiyle alınmış dumanı üstünde yepyeni bir karar gördüm; "Hristiyanlarla diyalog, günümüzdeki en büyük salih ameldir." diyordu. Ardından "Biraz önce Resulullah'la yaptığım istişarenin sonucudur bu!" cümlesi dökülüyor dudaklarından. İslamsal entelektüel dönüşümsel entegrasyon projeksiyonlarıyla, katı atıkların geri kazandırılması ve mankenlerin selülitlerden kurtarılması ihalesine girmiş hacı ağalar, göbek ve sakal bırakmış dedeler gördüm. Takip ettikleri tek gazetenin, resmi gazete olduğunu söylüyorlardı teşbihlerini şakırdatarak.

Bir ilahiyat dekanı gördüm. Gazeteci kızların koluna girmişti. Gözleri yuvalarından fırlamış bir şekilde Gülben Ergen'le Hülya Avşar'ın arasını bulmaya gidiyordu.

Elinde feneriyle Diyojen'i gördüm. Genelkurmay'ın kapısında karın tokluğuna bekçilik ediyor. Darbelerin faziletleri üzerine cıvık mı cıvık bir tirat iliştirilmiş ağzına.

Yazarlar, aydınlar, sanatçılar gördüm; dudakları "Evet efendim"ler için lüle taşından özel olarak oydurulmuştu patronları tarafından.

Tekbiri, salatı, selamı gördüm. Bir adam para ve değerli kağıt kasasına iliklenmişti onları. Günde beş vakit Maun Suresi'ni okuduğu halde çalıştırdığı işçiyi açlıktan öldüren, otuz yıl sonra yiyeceği tatlının, bineceği arabanın hayalini kuran ecmainci ağabeyler gördüm. Selamımı almadılar.

Her tarafta bin türlü şebeklik gördüm, bin bir çeşit feryat, aymazlık ve günah. La havle vela kuvvete illa billah...

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR