1. YAZARLAR

  2. Osman Nuri Özyurt

  3. NATO Zirvesi Haziran’da İstanbul’da Yapılacak!

Osman Nuri Özyurt

Yazarın Tüm Yazıları >

NATO Zirvesi Haziran’da İstanbul’da Yapılacak!

Nisan 2004A+A-

NATO 2004 Zirvesi, 28-29 Haziran 2004'te İstanbul'da yapılacak. Zirveye NATO üyesi ülkelerin cumhurbaşkanları, devlet başkanları, başbakanları, genelkurmay başkanları, savunma bakanları ve diğer ilgili üst düzey yetkilileri katılacak. ABD Başkanı George W. Bush ve İngiltere Başbakanı Tony Blair de zirve için İstanbul'a gelecekler. Zirvede, Afganistan ve Irak işgallerinin son durumunun gözden geçirilmesi, Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Asya'ya olası NATO müdahaleleri ve genişleme stratejileri ele alınacak. Sovyetler'in yıkılışının ardından yeni bir "konsept" arayışının somutlaşacağı bir zirve olarak tasarlanan İstanbul Zirvesi, NATO açısından büyük önem taşıyor.

Bir Yayılmacılık Örgütü: NATO

NATO, 1949 yılında Varşova Paktı'na karşı ABD önderliğinde askeri bir pakt olarak kuruldu. Başta ABD olmak üzere batılı güçlerin, tüm dünyaya demokrasi ve özgürlük getirmek vaadi ile dayatmaya çalıştıkları egemenlik anlayışını yaymak ve uluslararası kapitalist şirketler için güvenli pazar alanları oluşturmak NATO'nun birincil görevi oldu. Yine buna paralel olarak Dünya Ticaret Örgütü, IMF gibi kurumlarla eş güdüm içinde çalışan NATO kimi bölgelerde etnik çatışmaları körükleyip savaşlar çıkararak, kapitalist pazara açık olmayan ülkeler ve bölgeler üzerinde askeri ablukalar oluşturma yoluna gitti. Varolduğu tarihten itibaren doğrudan ya da dolaylı biçimde çeşitli katliamlara, soykırımlara, darbeler ve cinayetlere imza atan NATO, kendisine rakip gördüğü, düşman ilan ettiği yapılanmalara karşı uluslararası hukuku hiçe sayan müdahalelerde bulunmaktan çekinmedi. Bu amaçla illegal örgütlenmelere de zemin hazırladı. İtalya'da Gladio, Türkiye'de Özel Harp Dairesi adı verilen kontr-gerilla eylemleri bu konuda bilinen en somut örneklerdir. Sovyetler merkezli komünist tehdide karşı koyma gerekçesiyle NATO adına pek çok ülke işgal edildi.

ABD, NATO vasıtasıyla hemen hemen her kıtaya yerleşme imkanı buldu. 70'li yılların sonuna doğru gelindiği ve henüz NATO'nun 30. yılını kutladığı bir sırada NATO'nun patronu ABD, Latin Amerika'da 19, Asya'da 10, Afrika'da 11, Avrupa'da 13, Uzak Doğu'da 11 olmak üzere toplam 64 ülkeye müdahalede bulunarak askeri üs kurdu. Bu istatistiki bilgi aynı zamanda ABD'nin NATO'yu "komünizmden korunma" amacından ziyade tüm dünyayı hegemonyası altına almak için kullandığını da ortaya koyuyor.

1990'da Sovyetler Birliği'nin çökmesinden sonra NATO'nun düşman konsepti de değişiyordu. Dönemin NATO Genel Sekreteri Willy Claes "İslam fundamen-talizmi, komünizmden daha tehlikeli" derken, ABD'li bir dışişleri yetkilisinin "Komünizmle ilgilendiğimizden daha fazla, İslam'la ilgilenmemiz gerekir" şeklindeki beyanatı artık namlunun komünizmden İslam'a döndüğünü gösteriyordu. 1991'den itibaren İslam coğrafyasında yoğunlaşan NATO saldırıları, 11 Eylül 2001'den sonra ivme kazanarak devam etti.

NATO, tarihinde ilk defa, "Üye ülkelerden birine bir saldırı olduğu taktirde diğer tüm üye ülkeler karşı saldırıya geçer" ibaresinin yer aldığı 5. maddeyi yürürlüğe sokarak tüm dünyanın gözleri önünde, sanki Afganistan ABD'ye saldırmış gibi, mazlum ve müstezaf Afgan halkından binlercesini öldürüp ülkelerini işgal etti. Irak konusunda ise ABD bir türlü diğer üye ülkeleri ikna etmeyi başaramadı. Özellikle Almanya, Fransa ve Belçika'nın muhalefeti ile karşılaşan Amerika, Irak'ın işgalini NATO çerçevesine sığdırmaya çalışmak yerine İngiltere, İspanya gibi ülkelerle oluşturduğu yeni bir koalisyonla gerçekleştirdi.

Irak konusu, NATO içinde en büyük çatlak olarak ortaya çıkan bir sorun. İttifak'ın devamı bir ölçüde bu sorunun aşılmasına da bağlı görünüyor. Bu nedenle Irak konusunda NATO'yu da bir biçimde işin içine katan bir formül oluşturma çabaları yoğunlaştırıldı.

İstanbul Zirvesinde Görüşülecek Muhtemel Konular

Irak işgalinde beklediği sonucu alamayan Amerika ve müttefikleri giderek daha yüksek sesle NATO'dan yardım istiyorlar. Haziran'daki zirvede eğer işbirliği sağlanabilirse NATO Irak'taki işgali üstlenecek ve üye ülkelerin İttifak çatısı altında asker göndermeleri gündeme gelecek. Böylelikle Irak savaşına karşı çıkan Almanya, Fransa gibi üye ülkeler de savaşta olmasa da işgalde Irak'ta yer almış olacaklar. ABD'nin yanında Irak'a asker göndermeyi bir türlü başaramayan Türkiye egemenleri de, NATO şemsiyesi altında Irak'a asker göndererek, Irak'ın geleceği için söz sahibi olmanın hesaplarını yapıyor. Anlaşılan o ki, Irak'a asker göndermesi çeşitli sebeplerle engellenen Türkiye'ye ABD'ye bağlılığını ispat için bir fırsat daha verilecek.

NATO'nun önümüzdeki dönem politikalarının belirleneceği, genişlemenin esaslarının görüşüleceği zirvenin hazırlıklarına aylar öncesinden başlayan Ak Parti hükümeti, kusursuz bir karşılama ve ağırlama için olağanüstü çalışıyor. Bush'un katılabilmesi için zirvenin yapılacağı tarihi bile değiştiren yetkililer, efendilerinin gözüne girebilmek için büyük çaba sarf etmekte.

Zirvede ele alınacak en önemli konulardan biri de ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi olacak. NATO'nun da yeni güvenlik misyonunu içerecek olan Büyük Ortadoğu Projesi hem Ortadoğu'nun hem de NATO'nun bir parçası olan Türkiye için büyük önem taşıyor. Zirvede, Amerika tarafından 'Büyük Ortadoğu Projesi'nin detayları açıklanacak. Dolayısıyla sadece Batı'nın değil, Ortadoğu'nun da gözü Haziran'da, bu büyük planın ilk adımlarının atılacağı Türkiye'de olacak.

İşgalci Katiller Zirvesine Şimdiden Hazırlanalım!

Ülkemiz topraklarında gerçekleştirilecek olan emperyalist NATO zirvesinin anlam ve önemi yeterince açıktır. Dünyayı kan gölüne çeviren emperyalistler İstanbul'da buluşmaya hazırlanıyorlar. Bu toplantının somut sonucunun yeni savaşlar, yeni işgaller, göz yaşları ve sömürü olacağı aşikar. Terör örgütü NATO'nun İstanbul'da yapmayı planladığı toplantıya örgütlü ve güçlü bir eylem ile karşı koymak için bugünden itibaren hazırlanmak zorundayız. Afganistan'da, Çeçenistan'da, Filistin'de, Irak'ta kısıtlı imkanlarla emperyalizme karşı amansız bir direniş gösteren kardeşlerimizle birlikteliğimizi vurgulama anlamına da gelecek olan bu tepkilerimizin gücü Müslümanların kardeşlik ve dayanışma sorumluluklarını canlandıran bir gelişme olacaktır.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR