1. YAZARLAR

  2. Ahmet Örs

  3. Mülteci Yüreğim, Direnişi Seçen

Mülteci Yüreğim, Direnişi Seçen

Ağustos 2006A+A-

Soğuk oluyordu kışları. Ailemizin sığınacak sağlam bir evi yoktu. Damı topraktan kerpiç evimiz bombardımanlara dayanacak kuvvette değildi. Ordan oraya savrulduk durduk. Yiyecek ekmeği bulamadığımız günler daha çoktu hayatımızda. Babamızın cihada giderken bizi bıraktığı günlerin ardından güneş sayısız defa battı. Adını yüreğime yazdığım babamın yüzünü görmek bir daha nasip olmadı. Annem ve kardeşlerimle nice şehirlere, köylere düştü yolumuz, mülteci kamplarına. Bombalanan her gün, kurşunlanan ülkem, taşında toprağında hayat kalmayan ülkem… Adını kalbime yazdığım Kandehar, Herat, her gün yağmalanan Kabil! Mülteci yüreğim direnişin, imanın ırmağını kardeşlerine salan bir vadi olacak. Ne kadar yağmalansan da, ne kadar kuraklaşsan da inancım seni tekrar yeşertecek. Figânın vatanı, umudun rüzgârını esir yüreklere taşıyacak!

Kafkasya'ya düştü yolum. Geçit vermez yüce dağların korkunç yeşilliğinde özgürlükleri nefesleyerek büyüdüm. Asırlardır süregelen işgal ve zulümleri kavramaya başladığımda yerimiz yurdumuz çoktan yağmalanmaya başlamış, cennet bahçelerine benzer yurdum cehennem acıları yaşamaya başlamıştı. Zalimlerin azgınlığı asırlardır peşimizi bırakmamış. Kartal bakışlı dağlarımızda bizim özgürlüğümüz onlara fazla gelmiş. Müslüman atalarımızdan devraldığı mücadele bayrağını babamlar dalgalandırmaya devam ettiler. Bir düğün, bir bayram havasıydı buralarda cihada gidiş. Yüreği yanan analarda gözyaşlarıyla beraber bir mutluluk vardı, gurur veren. Toprağa düşen her şehit İslam'ın onuru, ümmetin aydınlık yüzüydü. Ağabeyimi hatırlıyorum: Gülümseyen yüzünde Kafkasya'nın acıları, halkımın umudu vardı. Kaçışan çocukların, kadınların, her türlü meşakkate karşın mücadeleyi yükselten mücahitlerin arasında şaşkın şaşkın geçti yıllarım. Yıkılan evlerimiz, yakılan köylerimiz, bozguna uğratılmaya çalışılan ülkemiz… Mülteci yüreğimle ülkelerin diplomatik manevralarında bir pazarlık taşı, hesapsız bir sıkıntı olarak yaşadım. Alınmamış intikamları yüreğime kilitleyerek derin öfkelerin izlerini gözlerimde yaşattım. Beklediğim saati yüreğime bir kartalın duruşuna ayarladım.

Yetim ülkem, hüzünlerin vatanı Bosna dağlarındaydım. Yemyeşil dağları, nazenin ovalarıyla Bosna… Katliamları yaşayan çocukluğum, çalınan umutlarım, kaybettiğim ülkem. Nazlı Mostar'ın köprüsü gibi parçalanan, dağılan kalbim… İnancını hatırladı annem, babam, kardeşlerim. Savaşmayı öğrendi yüreğim, bileğim. Ailemi en son bir göçte hatırlıyorum. Savaşa ve direnişe emanet etmiştik birbirimizi. Her bir yanına dağıldı yeryüzünün kardeşlerim. Babamı bir dağ başında verdim yüreğinden akan kanların seline. Kardeşim ve annemi bir katliamda verdim ülkemin toplu mezarlarına. Binlerce kez öldürdüler beni, binlerce kez kurşunladılar. Açılan her mezardan çıkan benim, dirilen, doğrulan; açılan her mezardan çıkan Bosna…

Aylardır kulaklarımı sağır eden bomba sesleri her ne kadar ürkütücü olsa da işgal henüz tam olarak kuşatmamıştı beni. Anlatılanlar korkunç bir hikâyenin korkunç sahneleriydi, tâ ki bir gece yarısı tekmelenerek açılan kapımıza kadar. Aşağılık ayakların mahremiyetimize saldırması küçük yüreğimde, yeni yeni kavramaya başlayan zihnimde en iğrenç biçimlerde yankılandı. Kafasına çuval geçirilen babam, korkulu çığlıklarla savrulan kardeşlerim, annem… Yakılan, yıkılan ülkem, yağmalanan kalbim! Irak… Acılarımın yeni vatanı! Seni bir şanlı isyanın sancağı yaptım. Bağdat'ın yüzyıllardan uzanan büyüklüğüne adımı yazdım. Ebu Gureybler'den Guantanamolar'a uzanan coğrafyayı mülteci kalbimin sınırı yaptım. Zalim işgalcilere cehennem olacak ülkem, direnişin yeni mektebi! Çağın Moğolları benim öfkeyle büyüyen yüreğime çarpacak, direnişin her gün yükselen öfkesine!

Umudum, aşkım, sevdam, özgürlüğüm… Hiç kuramadığım hayallerim… Çocukluğunu ateşlerin arasında yaşamak zorunda kalan arkadaşlarım… Ailelerimizi bölen duvarlar, acılar, yıkımlar… Bir evimiz vardı büyük bir zeytinliğin ortasında. Zeytinin karasından gözleri vardı kardeşimin. Aydınlığı gözlerinin karalığına saklamış kardeşim benden bir yaş küçüktü. Beraber büyüdük. Diğer çocuklarla çocukluğumuzun, ülkemizin, anne ve babalarımızın doyasıya yaşayamadık sevgisini. Yıkılan evlerimiz, talan edilen zeytinlerimiz, kardeşimin solan kara gözleri… Dünya çocuklarının anlamayacağı, anlayamayacakları acıları yüreklerinde bir kurşun ağırlığında bayraklaştıran Filistinli çocuklar, intifada çocukları… Duvarın, işkencelerin boyunduruğunu kırmaya çalışan direniş… Bana yarenlik eden sapanım, sevgili sapanım, sembolüm olan sapanım: Mescid-i Aksa'nın güneş gibi üzerimize doğan kubbesinin yanında bir minare gibi yükselecek sapanım. Kardeşimin pırıl pırıl bakan kara gözlerini karartan duvar, katil duvar. Karlı, kışlı ülkelerden uzandığım Kudüs, direnişin kıblesi; yüreğimi yelken kıldığım rüzgârlarınla büyüyeceğim. Her nefesim intikamı, öfkeyi yaşatacak; özgürlüğün ufuklarını tutsak edilmiş yüreklere uzatacağım.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR