1. YAZARLAR

  2. Sibel Eraslan

  3. Malatya'da Yarim Kaldı

Malatya'da Yarim Kaldı

Ağustos 2003A+A-

Fatih Camii... İşte yine koynunda buluştuk binlerce arkadaş... İki yiğit şehidi, birer gelin gibi süsleyip musallalarına yatırdığımız camii... Sanki büyük bir direniş cenazeleri bile, tabutları uçarcasına yüzüyor kalabalığın sırtında ve her zamanki gibi en önde yürüyorlar, bir sancak gibi, bir gözcü, bir keşif kolu gibi... Tabutlarına örtülü ve hayatlarını onun şerefine adadıkları yazmalarını ellerimle son kez okşadım. Rengarenk oyalanmış iki namaz tülbenti... Kısacık hayatlarının özeti gibiydi. İki tabuta da giydirilmiş Filistin puşisine yüzlerimi sürdüm: Çok yakışıklısınız yahu, dedim, ben böyle güzel bir tabut görmedim. Macide Ablamın baç ucuna evlatlarını getirdiler. En büyüğü on bir, en ufağı dört yaşında küçük yetimler, anne özlemleri kursaklarına takılı küçük yetimler... Özlemciğimin bebeleri gelemediler, on aylık bir yetim bebe ağlar, bu tabutların ardından... Tabutundan sütü damlayan bir şehittir Özlem...

Macide Ablamı on yedi yaşımdan beri tanıyorum. Acı haberi aldığımızdan beri telefonlarım susmuyor. Hıçkırıklar arasında yurdun dört bir yanından arayan kızlar, "Ya bizi iftara götürmüştü, ya bana namaz kılmayı o öğretmişti, ya bana harçlık vermişti" diyorlar... Sobası yanmayan ve asla odun alacak paraları da olmamış o küçük öğrenci evine götürürdü bizi. Kendi yemez, yer gibi yapar, ama sofrasını hep küçük, gurbetçi, gariban kızlara açardı. Öğrenci evinin duvarlarında asılı duran mücahit resimlerine bakarken bir gün: "Hayattaki en büyük idealim bir tankımın olması" demişti... Aslında bir savaş tankı gibi de yaşadı. Macide Ablamı ve Özlem'i en son Amerika'nın Irak işgalini telin duasında polisin kan revan içinde bıraktığı insanların arasında görmüştüm. Biz Ayşe Sula ile çaresiz bir şekilde birbirimize sarılmıştık, kafamızın üstünde polis copları ve kırılan sandalyeler uçuşurken iki metre kadar uzağımızda bir çocuğun ağzından burnundan kanlar akıyordu... Özlem küçücük boyuyla polisin ellerine sarılmış, delikanlıya vücudunu siper ediyordu, altı aylık bir anne, yerdeki delikanlıyı kaldırmak isterken yere yıkıldı, sürüklendi, birkaç sopa yedi, ama yine kalktı ve "Bana bak burası İsrail değil, bunu yanına bırakmam, masumlara vuramazsın şen!" dedi, bir kez daha yıkıldı, gene kalktı, kendinden belki dört kat daha ağır delikanlıyı yerde sürüyerek kenara çekmeye çalıştı...

Kimsesiz kızların kimsesiydiler. Eyüp Sultan'da koyun koyuna yatan bu şehitleri ibretle hatırlayacağız... Allah'tan başka kimseden korkmadılar ve boyun eğmediler. En öndeydiler, en önde vardılar Ulu Divan'a da. Sizi çok özleyeceğiz...

Vakit Gazetesi – 12 Temmuz 2003

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR