1. YAZARLAR

  2. Haksöz

  3. Danıştay’ın Katsayı Kararı ve İstanbul Barosu’na Öfke!

Danıştay’ın Katsayı Kararı ve İstanbul Barosu’na Öfke!

Mart 2010A+A-

Yüz binlerce meslek ve imam-hatip lisesi öğrencisinin üniversiteye girişini zorlaştıran katsayı zulmü İstanbul Barosu ve Danıştay’ın ortak çabasıyla sürdürülüyor. 28 Şubat darbe sürecinin bir uygulaması olarak başlayan ve özelde imam hatipli öğrencilerin üniversitelere girmesini engellemeyi hedefleyen katsayı zulmü, eğitim sistemindeki adaletsizliği ve eşitsizliği derinleştiriyor. Darbe politikalarını üniversitelere hâkim kılmaya çalışan eski YÖK Başkanı ve şu an Ergenekon tutuklusu olan Kemal Gürüz 28 Şubat döneminin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’in emriyle bu zulmü icra etmeye başlamıştı. 2005 yılında uygulama ile ilgili yetkinin YÖK’te olduğunu ifade eden Danıştay, her ne hikmetse YÖK’ün yeni kadrosunun katsayı zulmünü büyük oranda kaldıran düzenlemesini “Yetki benimdir!” diyerek iki kez iptal etti.

Bilindiği üzere Yusuf Ziya Özcan başkanlığındaki YÖK’ün, katsayı eşitsizliğini ortadan kaldıran düzenlemesinin yürütmesi CHP ve İstanbul Barosu’nun başvurusu üzerine 25 Kasım 2009 tarihinde Danıştay 8. Dairesi tarafından durdurulmuştu. Farklı bir düzenleme ile katsayı uygulamasındaki eşitsizliği asgariye düşüren YÖK’ün 17 Aralık 2009 tarihli yeni düzenlemesi de yine İstanbul Barosu’nun başvurusuyla Danıştay tarafından 8 Şubat 2010 tarihinde oy birliğiyle iptal edildi. Daha sonraki tarihlerde Danıştay 14’e karşı 15 oyla son yürütmeyi durdurma kararına itiraz eden YÖK’ün itirazını reddetti.

Yüz binlerce öğrencinin uğradığı haksızlık ve mağduriyete Danıştay’ın ilk kararında olduğu gibi bu kararında suskun kalmayan Müslümanlar, birçok şehirde Danıştay’ı ve yanı sıra darbe yandaşlığı ve Ergenekon avukatlığı ile nam salmış İstanbul Barosu’nu protesto ettiler. Halkın çocuklarının eşit şartlarda eğitim almasının engellendiği, üniversite eğitimi alanında yıllardır acımasızca sürdürülen adaletsizliğin, hukuksuzluğun, eşitsizliğin devamının sağlandığı darbe düzenini ideolojik kararlarıyla koruyan yargı ve zalim oligarşinin gönüllü avukatlığına soyunan İstanbul Barosu Kemalist darbeci refleksiyle ve Ergenekoncu yaklaşımıyla hareket etmeyen tüm çevrelerin de tepkisini aldı.

İstanbul Barosu Önünde Protesto

Kararın hemen ertesinde 9 Şubat’ta Özgür-Der, Mazlumder ve Eğitim Bir-Sen’in çağrısıyla İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde toplanan Müslümanlar, Danıştay'ın hukuksuz ve zorba kararını ve bu kararın ortağı İstanbul Barosu’nu protesto ettiler. İstiklal Caddesi güzergâhından İstanbul Barosu önüne kadar yürüyen topluluk “Danıştay Ancak Yürütmeyi Durdurur! Eşitlik ve Adalet Yürüyüşümüzü Durduramaz!”, “Darbeci Baro Hesap Verecek!”, “İstanbul Barosu Cuntanın Korosu!”, “Danıştay Darbesine Hayır!”, “Yargı Oligarşisi Halkın İradesini Teslim Alamaz!”, “Danıştay'ın Balyozu Öğrencinin Tepesinde!”, “Darbeci Baro Zorba Danıştay!”, “İslam Düşmanı Yargı Bürokrasisi!” yazılı pankart ve dövizler taşıdı, yürüyüş boyunca sloganlar attı.

Baro önünde topluluğa hitaben konuşan Özgür-Der Genel Başkanı ve dergimiz yazarı Rıdvan Kaya, ortada bir yargı kararı bulunduğunu ama bunun hukukla alakası olmayan bir karar olduğunu vurguladı. Güney Afrika'daki apartayd rejiminin siyahîlere yönelik eşitliği yok sayan ırkçı-ayrımcı uygulamalarını bugün nasıl tüm insanlık lanetle anıyorsa, bir gün bu kararların da insanlık vicdanında lanetle anılacağını ve tarihin utanç sayfasında yer alacağını söyleyen Kaya, dayatmanın ardında darbeci mantığın bulunduğunu hatırlattı. Katsayı adaletsizliğinin aradan geçen bunca zamana rağmen sürdürülmeye çalışılmasının özünde darbeci-cuntacı oluşumların statükoyu koruma çabasının yattığını belirten Kaya, İstanbul Barosu yönetiminin de bu anlamda darbeci zihniyetin sivil uzantısı rolünü üstlendiğini ifade etti. Haksızlık ve zulüm karşısında asla susmayacaklarını söyleyen Kaya, zalimlerden hesap sormaya ahdetmiş bir mücadele ile zilletten uzak kalmaya çağırdı.

Kararın hukuki dayanaklarının olmadığına dikkat çeken Mazlumder Yönetim Kurulu üyesi Av. Elif Uzunpınar ise baroyu, asıl görevi olan avukatların mesleki sorunlarıyla ilgilenmeye ve eğitimden elini çekerek binlerce insanın mağduriyetine yol açan tutumlardan kaçınmaya davet ederken Eğitim Bir-Sen 6 Nolu Şube Başkanı İdris Şekerci de Danıştay kararını Mekke müşriklerinin helvadan put yapıp acıkınca putlarını yemelerine benzetti.

Danıştay Önünde ve Anadolu’nun Birçok Şehrinde Protesto

İstanbul’daki protesto eyleminin yanı sıra aynı gün Ankara’da Mazlumder öncülüğünde bir grup STK temsilcisi tarafından Danıştay önünde bir basın açıklaması ile karar protesto edildi. Tokat’ta da TOKAD, Özgür Eğitim-Sen Tokat Temsilciliği ve Özgür Yazarlar Birliği tarafından düzenlenen eylemde konuşan Ahmet Örs, “28 Şubat sürecinde katsayının kalkması için YÖK’ü adres gösteren mahkeme, YÖK haksızlığı ortadan kaldırınca bu kez durumdan vazife çıkardı ve ‘haksızlığa devam’ kararı aldı! Bu kararın kabul edilebilir hiçbir tarafı olamaz!” dedi ve hâlâ 28 Şubat'ın darbeci ruhunu bin yıl yaşatmayı ümit edenlerin ellerindeki tüm “balyoz”ları kullanmadan, adalet ve özgürlüğü tamamen “kafes”e tıkmadan bu işten vazgeçmeyeceklerini belirtti.

Protestolar 10 Şubat’ta da devam etti. Ankara’da İLKAV’ın çağrısıyla yine Danıştay önünde toplanan Müslümanlara hitap eden Mehmet Pamak, oligarşiyi teşkil eden kimi asker ve yargı bürokratlarının intikam alma, henüz güç kendilerindeyken halka haddini bildirme duygusu içinde kinle hareket ettiklerini ifade etti. Eyleme katılan grup, sembolik olarak Danıştay’ı “Halkın Vicdan Mahkemesi”nde yargıladı. Hukuksuzluk, adaletsizlik ve halka zulüm odağı haline gelen Danıştay’ın kapatılması kararını alan topluluk, bu kararın yazılı olduğu bir afişi Danıştay binasının bahçe parmaklıklarına astı.

Danıştay, 12 Şubat’ta Akhisar’da Özgür-Der Akhisar Temsilciliği tarafından da protesto edildi. Eylemde konuşan Ahmet Düzgün, toplumsal sorunlara karşı hakkın, adaletin tanığı olmak gerektiğine dikkat çekerek darbelerle, darbe planlarıyla halk üzerindeki tahakkümünü sürdürmek isteyen militarizme ve yüksek yargının hukuksuzluklarına karşı direnmenin önemine işaret etti. Aziz Karaboğa da 28 Şubat darbesinden beri var olan katsayı ve başörtüsü zulümlerine karşı hak mücadelesinin kaçınılmaz olduğunu belirtti.

13 Şubat’ta Danıştay Bursa’da protesto edildi. Özgür-Der Bursa Şubesi’nin gerçekleştirdiği protesto eyleminde konuşan dergimiz yazarı Hamza Türkmen, Genelkurmay Başkanı’nın darbecilere, faşist ve komplocu ahlaksızlara tavır alan insanlara, arkasını silaha dayayarak “STK'nın bir sabrı var!” demesinin açık bir tehdit ve suç olduğunu söyledi. Başbuğ'un Türkiye'yi adeta bir klan veya kabile devleti sandığını ve bilgi gizleyerek suç işlediğini belirten Türkmen, Genelkurmay tarafından brifinglendirilmiş Danıştay'ın kararının meslek liseli ve imam hatipli öğrencilerin kafasına balyoz gibi indiğini, bu konuda Danıştay’ı, Çevik Bir'in misyonunu üstlenen darbeci İstanbul Barosu'nun cesaretlendirdiğini söyledi.

13 Şubat tarihinde başka şehirlerde de protestolar yapıldı. Sakarya’da Özgür-Der Sakarya Şubesi, Danıştay'ın ikinci kez almış olduğu hukuksuz kararı protesto ederken her hafta başörtüsüne özgürlük eylemlerine devam eden başörtüsü platformları Konya, Kütahya, Akyazı, Kocaeli, Bursa, Ankara’daki eylemlerini bu konuya ayırdılar.

Danıştay’a yönelik tepkiler 14 Şubat’ta Diyarbakır’da devam etti. Aralarında Özgür-Der, Mustazaf-Der, Mazlumder, Ay-Der ve Memur-Sen'in de bulunduğu 44 kurum, Ofis AZC Plaza önünde ortak basın açıklaması yaparak Danıştay 8. Dairesi'nin vermiş olduğu kararı protesto etti. “Geleceğimizi Karartmanıza İzin Vermeyeceğiz!” yazılı pankart açan grup Kürtçe dövizler de taşıdı.

BU SAYIDAKİ DİĞER YAZILAR