1. YAZARLAR

  2. Abdulbari Atwan

  3. Netanyahu'nun tokatları
Abdulbari Atwan

Abdulbari Atwan

Yazarın Tüm Yazıları >

Netanyahu'nun tokatları

16 Haziran 2009 Salı 03:35A+A-

Benjamin Netanyahu dün yaptığı konuşmada aşırılıkçı faşist ideolojisini, barış ve birlikte yaşama dair bakış açısını ve gelecek süreçte hükümetinin önceliklerini teyit ederek Araplara ve özellikle de Filistinlilere değerli bir hediye sundu.

Netanyahu İran tehdidi ve ekonomik kriz sonrası barışı üçüncü sıraya koydu, Arap ülkelerinden derhal ilişkilerde doğallaşma, İsraillilere ve bazı Araplara binlerce iş imkanı oluşturmak için paralarını İsrail'deki turizm ve ekonomik projelere yatırmalarını istedi.

Netanyahu'nun istediği barışın, İran nükleer dosyasının bitirilmesi ve İsrail işgali çerçevesinde Filistinlilerin yaşam şartlarının iyileştirilmesi sonrası gelmesi gerekiyor. Arap barış girişimine hiç değinmedi, 'Yol Haritası'ndan tek kelime bahsetmedi ve bütün nihai statü konularının tartışma konusu olmadığı üzerinde durdu. Zira işgal altındaki Kudüs İsrail devletinin ebedi başkenti ve mülteciler konusunun bu devletin sınırları dışında çözülmesi gerekli! Yerleşim birimleri ise Yahudi halkının meşru hakkı olması itibarıyla dokunulmaması gerekli kutsal bir inek. Bu yüzden yerleşim birimleri genişlemeli!

Netanyahu'nun Filistinlilere mesajı açık. İsrail'i öncelikle Yahudi devleti olarak tanımalılar ve ardından kendilerine bu Yahudi devleti çerçevesinde 'Bantustanlarda' yaşamalarına izin verilebilir. Egemenliği alınmış, sınırları bulunmayan ve tabiatıyla yüzeysel de olsa toprak, güvenlik, hava, deniz ve sınırlarda hiçbir kontrolü olmayan bu 'Bantustanlara' devlet adının verilmesine hiçbir engel yok.

Netanyahu'nun ısrar ettiği ve konuşmasında en az on defa tekrarladığı İsrail'in Yahudi devleti olarak tanınması, 1 milyon 200 bin Müslüman ve Hıristiyan Arap'ın Celil, Müselles, Nakab ve Kudüs'ten kovulması ve bu devlet içinde 'mülteci' olarak görülmesi anlamına geliyor. Arap Yahudilerin İsrail'i vatan edinmesi gibi Arap ülkelerini vatan edinmeleri gerekiyor.

Netanyahu tıpkı Ehud Olmert gibi Arapları ve özellikle de Filistinli müzakerecileri bu 'tuzağa' çekmek istiyor. Bu tuzak 'nüfus mübadelesi'nin esaslı öncüsü olan 'toprak mübadelesi'. Burada soru, böyle bir konuşmaya ve içinde yer alan faşist ideolojik ilkelere yönelik Amerikan tepkisi değil, Arap tepkisi etrafında. Arap tepkisinden Netanyahu'nun hiç değinmediği Arap barış girişimini kast ediyoruz. Kuveyt'teki son Arap ekonomi zirvesinde 'barış girişiminin ilelebet masada kalmayacağının' belirtilmesi sonrası bu girişim masada mı kalacak yoksa çekilecek mi? Girişimin geri çekilmesi için şu an uygun değilse o halde ne zaman uygun olacak? Ramallah'taki Filistin yönetiminin cevabı daha önemli. Zira bu yönetim Arap ülkelerini kendisini örnek almaya teşvik edecek ve bütün şekilleriyle direniş temelli yeni bir döneme Filistin halkını seferber edecek güçlü bir tutum almalı. Netanyahu bağımsız Filistin devleti 'hurafesini' bitirdi ve onun yerine işgalin şemsiyesi altında ekonomik barışı getirdi. Elde kalan toprakları yutacak yerleşim birimi inşaatı ortasında Filistin yönetiminin bekasının, kendi halkına karşı işgalle güvenlik koordinasyonunu sürdürmesinin, diğer direniş örgütleri unsurlarından savaşçıları tasfiye etmek için saldırılar düzenlemesinin ne faydası var?

Bu utanç verici Filistin şartları Netanyahu'yu, konuşmasında yer aldığını gördüğümüz taciz edici şartlarda bulunmaya teşvik etmektedir. Bu yüzden süratle bu durumdan çıkılmalı, sadece halihazırdaki Filistin denkleminin iki tarafının değil, işgal altındaki ve sürgündeki bütün Filistin gruplarının katıldığı direniş zemininde yeni ulusal bir proje belirlenmelidir. Netanyahu'nun konuşması sonrası gerçekçi ulusal uzlaşı kaçınılmazdır. Bütün anlaşmazlıkların sözle değil, fiili olarak eritilmesi öngörülmektedir. Oslo ve felaket riskleri öncesi kırk yıl boyunca olduğu gibi ulusal siyasî merci olarak FKÖ'yü yeniden inşa etmek için pratik hareketlenme görmeliyiz. Niçin Başkan Abbas, Fetih hareketinden üst düzey bir heyetin başında Filistin direniş gruplarıyla ve özellikle de Hamas ve İslami Cihat'la görüşmek için Şam'a gitmiyor ve yeni Filistin programı etrafında bu grupların liderleriyle diyalog kurmuyor? Filistinlilerden istenen, başkalarını kınamayı bırakmaları, şikâyet ve yardım isteme yönteminden vazgeçmeleridir. Dünya bu yöntemlerden bıktı. Bütün güçleri ve imkanlarıyla direniş kültürlerine dönmeliler. Mazeret bulmaları sadece daha fazla yerleşim birimine, hakaretlere, Arap ve dünya sevgisinin bitmesine yol açar.

Geçen yıllar boyunca tekrarlama bağımlısı olduğumuz 'top şimdi Obama ve yönetiminin sahasında' sözünü tekrarlarsak yanlış yaparız. Hayır, top şimdi Filistinliler ve Araplar olarak kendi sahamızda. Bunun dışında bir şey söyleyen, başkalarından önce kendisini aldatmış olur. Sonuç olarak bizler maalesef son konuşmasında savaş noktalarını belirleyen Netanyahu'ya teşekkür ediyoruz. Bu konuşmanın şoke etmesi ve kendi yerleşimci planını geçiren faşist hükümetlerle barışın mutluluğu etrafında uyanık rüyalara dalanları uyandırması öngörülmektedir.

Londra'da Arapça yayımlanan El Kuds El Arabi gazetesi, 15 Haziran 2009

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT