1. YAZARLAR

  2. M. Nedim Hazar

  3. Nerede o günler!
M. Nedim Hazar

M. Nedim Hazar

Yazarın Tüm Yazıları >

Nerede o günler!

25 Nisan 2009 Cumartesi 02:44A+A-

Enteresan bir süreçten geçiyoruz sevgili okurlar. Ülke, bir yandan tüm sulandırmalara, bulandırmalara rağmen bağırsaklarındaki kiri boşaltmaya çabalarken, bir yandan da geçmişleri sabıkalı, varlıkları şaibeli, etik anlayışları belli bir grubun ahlak ve erdem üzerine ahkam kesmesine şahit oluyor.

Sanırım çok özlüyorlar eski sistemlerini. Bin bir türlü çakalın, bin bir türlü entrika için gizli yerlerde buluşmasını, istedikleri tür psikolojik harbi kurgulamasını, istedikleri manşeti istedikleri şekilde gönüllerince çakmayı, hatta arada kendi mesai arkadaşlarını bile sıkılmadan karalamayı, ellerindeki kire bakmadan sağı solu inanılmaz bir pişkinlikle itham etmeyi çok özlüyorlar.

Cunta zihniyetinin istediği tür bir 'Andıç gazeteciliği' yaptırmasına epey hasret duyuyorlar anlaşıldığı kadarıyla. Laikliği içlerindeki faşizme bir örtü olarak kullanmayı, cinayetlerin işlendiği ve kendilerinin bu cinayetlere göre manşetleri gönüllerince atmayı, toplumun büyük ekseriyetini korku ve sindirme ile bir köşeye itmeyi özlüyorlar. Normal bir ülkede olsa tüm bunlar; sözgelimi günlükler sadece... İnanın yer yerinden oynar...

Ama bizim Holdingciler nedense zeytinyağı kıvamında hep üstte olmaya alıştırmışlar kendilerini. Hiç ama hiç sıkılmadan başkasını 'kirli' olmakla itham edebiliyorlar. Adama sorarlar 'öyle sağı solu kınayıp, kirlilikle itham edeceğinize önce dürüst ve yürekli olun. 'Ölümüne akredite' uygulaması karşısında niye sus pus oldunuz?' diye. Öyle ya; armudun sapı üzümün çöpü mevzularda, hiç de üzerlerine vazife olmadığı halde, sağdan soldan savunma isteyen, kınama yollayan 12 Eylül artığı oluşumları bir kez gerçek demokrasi taraftarı olamayacaksa, daha konuşmalarının, yazmalarının, dürüstlük taslamalarının ne anlamı var? Komik duruma düştüklerini artık çoluk çocuk da görüyor ama onlar farkında olamayacak kadar kaptırmışlar kendilerini.

Savundukları şeyin ucu cinayete varan birtakım karanlık hesaplar içinde olanlara arka çıkmak anlamına geleceğini ya bilmiyorlar ya da bildikleri halde eski günlerin hatırına bilmemezlikten geliyorlar.

Yoksa normal bir ülkede toprağın altından çıkan bu kadar silah, mühimmat, cinayet kurgusu, suikast şemasından sonra medya ayağa kalkar, yer yerinden oynardı.

Geçmiş cunta dönemine, darbe süreçlerine duydukları özlem onları böyle körleştiriyor ve sersemleştiriyor sanırım. Neyi savunduklarının, yaptıklarının ne anlama geldiğinin farkında değiller. Farkında iseler durum daha fena... Bu pis tertibin bilerek-bilmeyerek bir parçası olabileceklerini umursamıyorlar. Çetecilerle aşık atan, karanlık şebekeler ile iş tutan çevrelerin 28 Şubat sürecinde yaptıkları unutuldu sanıyorlar. İddianamedeki belgeleri de okumuyorlar herhalde! Ergenekoncuların birbiriyle mesajlaşmalarını; nasıl birbirlerine 'acil yalancı tanık bulmamız lazım, acilen şu mahkemeyi etkilememiz lazım' filan diye kapalı kapılar ardında dalavere çeviren zihniyetin varlığını görmüyor olamazlar. O halde?

Bilerek yapıyorlar bunu, eski kirli, gergin, kanlı ortamlar işlerine geliyordu çünkü! Patronları bir yerlerin içini boşaltıp, deveyi hamuduyla götürürken kendileri de bir yandan özgürlük şarkıları söyleyip, diğer yandan milleti baskı altına alabilsinler diye. Yargı etki altına alınıyormuş!

Eminim gizliden gizliye iç çekiyorlar, özlem duyuyorlar. "Ah nerede o günler?" diyorlar için için. "Silahsız mücadele", "Alçakları tanıyalım", "Genç subaylar rahatsız" türü manşetten toplum sindirmeleri, "Türkiye'nin 11 Eylül'ü", "Şeriatçılar kıydılar Kutlar'ımıza" nevinden deve dişi puntolarla milleti korkuttukları günleri hararetle arıyorlar. İhaleler, bankalar, hortumlamalar, milleti sindirirken cukkayı sağlamlaştırmalar, bürokratla sarmaş dolaş olma dönemleri bitti. Yani artık bu milletin ensesine bir kene gibi yapışıp kanını emecek medya patronu zihniyetine ilk başta bu millet izin vermez. Kirli el, yüz, vücut arayan önce aynaya bakmalı, sonra konuşmalı... Zira özlemini çektikleri geçmiş pek romantik değil!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT