1. HABERLER

  2. İSLAM DÜNYASI

  3. ARAKAN

  4. Myanmar'daki katliamların arkasında Rusya ve Çin mi var?
Myanmar'daki katliamların arkasında Rusya ve Çin mi var?

Myanmar'daki katliamların arkasında Rusya ve Çin mi var?

Cengiz Mermer, Myanmar'da geçmişte yaşanan katliamlar ve son gelişmeleri değerlendiriyor.

14 Mayıs 2022 Cumartesi 18:34A+A-

Cengiz Topel Mermer / Fikir Turu

Myanmar neden önemli?

2012 – 2017 yılları arasında Myanmar’da yaşayan yüzbinlerce Müslüman korkunç muamelelere maruz kaldı. Irkçı Budistlerin saldırılarıyla başlayan olayları ordunun Müslüman azınlığı yok etme çabası izledi. Binlerce insan öldü, 900 bini aşkın insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. O dönemde yaşananlara sessiz kalan ABD, 5 yıl sonra 21 Mart 2021’de, Rohingya soykırımını tanıyacağını açıkladı. Myanmar’ın üst seviye yöneticileri ile önemli şirketlerine yaptırım kararını açıkladı ve bu adım Birleşik Krallık ve Kanada gibi ABD müttefiklerinin paralel yaptırımlarıyla desteklendi.

Peki neden? Bu sürede ne değişti? Çin için son derece stratejik bir ülke olan Myanmar’daki gelişmeler neden önemli? Bu soruların cevaplarını verebilmek için önce geçmişe dönmek gerek.

Myanmar, coğrafi konumu ve yer altı zenginlikleri nedeniyle küresel siyasette çok önemli bir ülke ancak daha çok askerî rejimler, insan hakları ihlalleri, yerinden edilmiş insanların göç yollarında ve göçmen kamplarında yaşadığı trajik gelişmeler, Müslüman Arakanlıların (Rohingyalar) maruz kaldığı etnik kıyımlarla tanınıyor.

Geniş bir yüzölçümüne sahip 55 milyonluk ülke, kuzeyde Bangladeş ve Hindistan, kuzeydoğusunda Çin, doğuda Laos ve güneydoğuda Tayland ile komşu. Güneydoğu Asya’nın önemli bölgelerinden Bengal Körfezi ve Andaman Denizi’ne kıyısı olması, enerji transferi, küresel ticaret ve bölge kontrolü açısından ülkenin stratejik değerini artırıyor, aynı zamanda bölgesel ve küresel rekabette önemli bir yük de getiriyor.

Ülke, doğal kaynaklar bakımından şanslı. Petrol, doğal gaz, altın, gümüş, bakır, kalay, çinko, kurşun, tungsten, kömür, mermer, değerli taşlar ve kerestenin yanı sıra çağımızın kıymetli maden kaynağı olan nadir toprak mineralleri açısından hayli zengin. Hidroelektrik üretimi için zengin akarsu kaynaklarına da sahip. Myanmar’ın zengin doğal kaynakları, Çin başta olmak üzere yabancı ülkeler tarafından çıkartılıyor ve işletiliyor. Ekonomisi tarıma dayalı, başlıca ürün pirinç.7

Eski adı Burma olan ülke, 19. yüzyılda İngiliz sömürge imparatorluğunun bir parçasıydı; I. Dünya Savaşı dönemini kısmen rahat geçirse de II. Dünya Savaşı sürecinde küresel rekabete sahne oldu. Japonya, Çin Cumhuriyeti’nin Batı ittifakı tarafından karadan desteklenmesinin en önemli ayağını oluşturan Burma’yı işgal ederek, bu yolu kapatmayı denedi. 1942-1945 yılları arasında Japon işgali altında kalan Burma’yı kurtarmak için Batı ittifakı müdahale etti. 1948’de bağımsızlığına kavuştu.

Burma, Soğuk Savaş sürecinde denge politikası izleyerek küresel güç politikalarının çatışma sahası olmaktan kurtulmayı başardı. Bu arada o dönemde ülkeyi yöneten Cunta, sömürge mirasının izini silme maksadıyla ülkenin adını 1989’da Myanmar olarak değiştirdi.

Çin ve Myanmar

Myanmar, Çin için önemli çünkü Bengal Körfezi’ne çıkışına imkân veriyor ve Malaka Boğazı’na olan bağımlılığını azaltıyor. Çin, Myanmar cuntasının 1980 sonlarında Batı yaptırımlarına maruz kalmasını fırsat olarak değerlendirdi ve ülkenin BM ve diğer uluslararası organizasyonlarda sıkıştırılmasını önledi, ardından iç siyasetine karışmadan yatırım projeleri ve silah desteği ile ekonomik ve askeri olarak ülke üzerinde etkin olmayı başardı ve 1990’lardan itibaren önemli ölçüde kontrolü altına aldı.8 Bugün Myanmar, Çin’in Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin anahtar ülkelerinin başlarında geliyor.

Myanmar, 1950’lerin ortalarından itibaren Çin’e karşı Sovyetler Birliği’ni denge unsuru olarak gördü. Myanmar’ı, Güneydoğu Asya’ya açılan köprü olarak gören Rusya için bu bir fırsattı. Myanmar cuntaları 2002’den itibaren Rusya’dan silah almaya hatta iki ülke nükleer sahada işbirliği yapmaya da başladı. Myanmar üzerinde Rusya etkisi 2013 sonrasında iyice arttı.

Çin’in Myanmar’daki ekonomik ve askerî kazanımları ortaya çıkmaya başlayınca Hindistan çevrelendiğini anladı, Batı dünyası da bu kritik coğrafyanın kaybedildiğini fark etti. 2000’lerden itibaren küresel ve bölgesel aktörler ülke üzerinde etkin olabilmek için rekabete girdi.

Çin, Myanmar cuntalarına silah ve savunma sistemleri verirken ülkenin askerî limanları ve askerî üslerini kullanma hakkı da elde etti. Bu durum ABD için işaret fişeğiydi.

Aslında ABD ve Myanmar arasında ilk temaslar, 1950’de, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulması sonrası, ABD’nin Burma’ya maddi destek vermesiyle başlamıştı. ABD’nin, ülkeden Çin’in çevrelenmesinde rol alması isteğindeki ısrarı, yönetici elitin ABD’ye mesafeli yaklaşmasına sebep oldu. Ardından ABD’nin insan hakları ihlalleri ve uyuşturucu trafiğinin engellenmesi baskılarıyla ilişkiler daha da azaldı. 1988 darbesi sonrası ABD Myanmar’a yapılan ekonomik yardımları askıya aldı.

Son yıllarda küresel hegemonyasının tehdit altına girdiğini gören ABD, öncelikle bu coğrafyada Hindistan’ı Çin’in karşısında güçlendirmeyi düşündü. ABD ve müttefikleri, ABD’nin Asya Ekseni stratejisi bağlamında Myanmar’da Çin’i dengeleme gayretlerini 2011 sonrasında iyice artırdı.

ABD’nin “Asya Önceliği” (Pivot to Asia) stratejisine paralel olarak “Doğuda Aktif olma” stratejisini hayata geçiren Hindistan’a bu hedefinde Japonya’dan önemli destek geldi. Böylece, özellikle 2011-2020 yılları arasında, Myanmar küresel rekabet alanına dönüştü.

Siyasetten ticarete ordunun inanılmaz gücü

Uluslararası rekabette bunlar yaşanırken, 1962’de yönetime el koyan ordu 2011’e kadar ülkeyi doğrudan yönetti.

Cunta yönetimleri ülkeyi dış dünyadan izole ederken, dünyada örneği olmayan bir askerî oligarşi inşa etti, benzersiz bir otokrasi rejimi kurdu.

2008’de yapılan anayasa ile Başkanlık sistemine geçen ülkede ordu; devlet başkanı yardımcısı, savunma bakanı, içişleri bakanı ve hudut işleri bakanının da general olması şartını getirdi. Ülkenin her iki meclisinde askeri personele yüzde yirmi beş temsil kotası koyan ordu, merkezi idare ve yerel idarelerde bu oranı üçte bir olarak belirledi.

Bu arada ordu dev bir ticari imparatorluğa da dönüştü. İthalat veya ihracat yapmak isteyen iş insanlarına ordu komutanından yazılı onay alma zorunluluğu getirildi.

2010’daki seçimleri, emekli generallerin kurduğu parti kazandı. Ordu, 2011’de yönetimi, kuruluşuna destek verdiği emekli generallerin partisine devretti. 2015’e dek süren yarı askerî hükümet, içeride demokratikleşme, dışarıda yumuşama görüntüsü verirken ABD ve Avrupa ülkeleri, Myanmar yönetiminin ılımlı adımlarını destekleyerek, uyguladıkları yaptırımları kaldırdı.

Ordu, 2015 seçimlerinde, ülkenin bağımsızlık mücadelesindeki karizmatik lideri Ang San’ın kızı ve Nobel Barış Ödülü sahibi Su Çi’nin iktidarına müsaade etse de 1 Şubat 2021’de tekrar yönetime el koydu.

Ancak bu kez, ordu hem içeride hem de dışarıda büyük bir muhalefet dalgası ile karşılaştı, halkın darbeye karşı tepkisi generalleri şoka uğrattı.

Son darbe neden destek bulmadı?

Rusya, 2021 darbesine açık destek veren tek ülke oldu. Dışarıda Rusya dışında arkasında sağlam bir desteği olmayan ordu, etnik militan örgütleri bölmeye ve birbirine düşürmeye çalışsa da başarılı olamadı, direnişi bastıracak güce erişemedi. Direnişçilerin kent eylemlerinde başarı kazanması orduyu zorladı. Başarısız operasyonlar neticesinde verilen zayiat askerlerin moralini bozarak hukuk dışı uygulamaları artırmalarına neden oldu. Ordu daha çok insan hakları ihlallerine karıştı. Hukuksuzluk ve devlet şiddeti arttıkça daha çok sivil halk göçü ve trajedisi yaşandı, bu da ordu üzerindeki dış baskıyı artırdı.

Ancak muhalifler de orduyu alt ederek yönetimi değiştirecek bir potansiyele erişemedi. Çatışmalara dâhil olmayan azınlık örgütlerinin geleceğe yönelik özel hesapları Milli Birlik Hükümeti’ni istediği geniş katılım seviyesine taşıyamadı, silah, finans ve eğitim seviyesi ile dış desteği de yetersiz kaldı.

Çatışmalar zamanla Çin’in bu ülkedeki ulaşım projelerini, petrol ve doğal gaz boru hatlarını, barajlar gibi onlarca milyar dolarlık yatırımlarını ve çok önemli stratejik kazanımlarını tehdit eder hale geldi. Darbeye sıcak bakmayan Çin, orduyu muhaliflerle müzakereye teşvik etse de başarılı olamadı. Bundan sonra, vekiller üzerinden yatırımlarının güvenliğini sağlamayı seçti. Çin şu anda belirli coğrafyalarda bu örgütlerin egemenliklerini sağlama almalarını destekliyor ve bu örgütler de iç savaşa taraf olmuyor. Bu örgütler, ülkenin iç savaş sonrasında parçalanması ya da konfederal bir yapıya geçmesi ihtimaline karşılık “kendi egemenlik alanlarını belirleme hazırlığı yapıyor” görüntüsü veriyor.

Hindistan, yatırımlarının zarar görmesinin yanı sıra Myanmar’dan ülkesine sızan ayrılıkçı militanların eylemlerine maruz kaldı. Bu süreçte hem Myanmar’daki yatırımlarını hem de Çin’i de gözeterek politikalarını belirlemeye çalışan Hindistan’ın dışişleri bakanlığı müsteşarı Aralık 2021’de Myanmar’da cunta ile görüştü. Bu hamleyi cuntayı meşrulaştırma olarak değerlendirmek yanlış olur. Zira Hindistan, dünyadan yoğun tepki gören orduya, tamamen izole edilmek dışında bir seçenek sunmuş olabilir: Hindistan üzerinden dış dünyaya bir kapı açmak…

ABD, Çin’in Myanmar’daki kazanımlarının zarar görmesinden muhtemelen memnun. Çin’in Myanmar’da onlarca milyar dolarlık ekonomik yatırımlarının yanı sıra anlaşma imzaladığı yeni projeler var. Çin, Myanmar’ın askerî tesis ve limanlarını onarıp yenileyerek bu üslerden faydalanma hakkı elde etmiş durumda. Ülkedeki iç savaş Çin’in Myanmar’daki yüksek maliyetli yatırımlarını sarsıyor. Çin mevcut yatırımlardan istediği verimi alamamanın yanında üzerinde anlaşma sağlanan diğer stratejik projelerin inşasını da durdurmuş durumda. ABD de Myanmar cuntasını zorlayarak ülkedeki Çin kazanımlarını geriletmek istiyor.

ABD, Myanmar askerlerinin 2012-2017 yılları arasında katlettiği Rohingyaların yaşadığı kıyıma o dönemde soykırım demekten özellikle kaçındı, sadece alt seviyede bazı generallere yaptırım uyguladı. O yıllarda iktidarda olan Su Çi liberal ve Batı yanlısıydı, ülkenin federal bir demokrasi zemininde yönetilmesini amaçlıyordu. ABD’nin amacı, Su Çi iktidarı ile iyi ilişki kurarak Çin’i geriletmekti, ancak tutmadı.

ABD, Mart 2022’de, yani Rohingya olaylarının bitmesinden beş yıl sonra, soykırımı tanıdı. ABD, Çin’e karşı toplu olarak, farklı cephelerde hücuma geçmeye başladı, QUAD, AUKUS vs ile Pasifik dahil. ABD’nin Myanmar’daki yeni adımlarını da bu çerçevede görmek daha doğru olacaktır.

Bundan sonra ne olur ve bu neden önemli?

Ukrayna gelişmelerinin gözden uzaklaştırmasının verdiği fırsat ile saldırılarını artıran ordunun başarılı olması güç. Küresel lojistik destek ve medya desteği olmayan muhaliflerin de başarılı olması zor.

Mevcut şartlar altında, Çin kontrolündeki örgütler direnişe dâhil edilemezse ülke çapında bir direniş de oluşamaz. Bu noktada çok önemli dış konjonktürel değişiklikler olmadıkça ülkedeki çatışmalar geniş çaplı ve uzun süreli bir iç savaşa evrilebilir.

Ordu içeride ve dış dünyada sıkıştıkça, direniş cephesi de genişleyecektir bu da ancak normalde bu darbeye kadar Ordu’ya karşı gelmeyen Bamar (Budist) çoğunluğun dahil olmasıyla gerçekleşebilir. Zira Ordu’nun Bamar çoğunluğa dayanması ve Bamarların “birinci sınıf vatandaş sayılması”, darbeleri sessizce onaylamalarına neden oluyordu. Fakat bu kez ordunun vahşeti, Bamar çoğunluğun da tavrında değişikliğe neden olabilir.

Milli Birlik Hükümeti unsurlarının ülke çapında yayılması ve gelişmesi böyle bir konjonktürde kolaylaşacaktır. Kazananı olmayacak bir iç savaşa ait gelişmeler ülke çapında yayılacak ve dünyanın da ilgisini çok daha fazla çekecektir.

Çin ise kendi boru hatlarının geçtiği bölgelerin güvenliğinin sağlanmasında kullandığı örgütleri tedbir olarak elinde tutuyor. Ülkenin geleceğinin şekillenmesi netleşmedikçe, bunları son ana kadar devreye sokmayacaktır.

Myanmar’da artan gerilim, Çin’in bu coğrafyada onlarca yılda sessiz ve derinden elde ettiği kazanımlarını koruma kapasitesini de test edecektir. Çin’in pragmatik bir şekilde, Cunta ile iyi ilişkilerini sürdürmeye çalışırken, aynı zamanda iç savaş sonrasına yönelik stratejiler belirlemesi dikkat çekici. Bu nedenle Çin’in Myanmar’daki kazanımlarını koruma kapsamında atacağı adımlar, Güney-Güneydoğu Asya dengelerinde önemli olacağı gibi ABD-Çin rekabetin geleceği açısından kayda değer emareler sunacaktır.

Etiketler : ,

HABERE YORUM KAT