1. YAZARLAR

  2. Nusret Çiçek

  3. Müftü sakal kestirirse...
Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Yazarın Tüm Yazıları >

Müftü sakal kestirirse...

27 Mayıs 2009 Çarşamba 04:41A+A-

Biz bilirdik ki; sakalı başkaları kestirir, meğerse müftüler de kestiriyormuş. Adam Sorgun eski Müftüsü...

Yozgat Bayrak televizyonunun kurucusu Ahmet Yılmaz anlatıyor:

“Bu müftü, Sorgun ilçesine tayin edildiğinde gençti. Müftülükte çalışan uzun sakallı Osman ismindeki hizmetliyi, halk müftü zannedip eline koşunca araları iyice açılmış.

Müftü hizmetliye:

“İlle de bu sakalı keseceksin, yoksa sakalın yüzünden ben bu ilçede müftülük yapamayacağım, gelen, müftü diye senin eline sarılıyor...”

Hizmetli:

“Aman efendim, bu sakal kişiliğimle özdeşmiş, nasıl keserim?”

Müftü dayatmış:

“Ben anlamam, değilse hakkında soruşturma açar, sakalın yüzünden açığa aldırırım.”

Neticede hizmetli sakalını kesmek zorunda kalmış, değil mi ki müftü çağdaş anlamda görev yapabilsin diye...

Ama müftü böyle bir iş yapar mı demeyin...

12 Eylül’de lise öğretmenleri ile birtakım memurları, şeriat propagandası yapıyor diye ihbar eden müftülerle, cami imamlarını çok gördüm. Mayasında sıkıntısı olanlar her şeyi yapar...

Orasını anladık da, gördük ki o yapmacık cenaze namazı sahnelerinde ciddiyetin “C”si bile yoktu. Belli ki hayatında alnı secde görmeyenler, devrimsel gösterişler sergilediler.

Musalla taşında mevta, cemaatin gündeminde irtica.

Hatun kişi niyetine!

Sakal kestiren müftü ile “sıralar üzerinde namaz kılacakları yerde bale yapsınlar” diyebilen zihniyet bir arada. Cemaatse, al sana cemaat...

Yumruklar havada, sloganlar oldukça hain...

Düşmanlığınızı anladık...

Hiç olmazsa biraz erdemli olun da camilerin havlularını kirletmeyin.

İnanmıyorsanız, inandığınız tarafa gidebileceğiniz kadar gidin, hiçbir engeli yok.

Ama olduğun gibi görünmek, kişilik olayıdır...

Cenaze merasimi dua ve rahmet mahfelidir.

Orada sloganlar sarhoş halleriyle havalarda uçuşmaz.

Hem de yakışmaz insanın kabir kapısına dayandığı saatlerine.

Şüphesiz “ölülerinizi rahmetle anınız” hadisi, Evangelist cemaatine mensup olan ölüleri kast etmiyor. Sizden olan ölüleri kastediyor...

Yani aynı kıbleye baş koyduğunuz, aynı tarih kültürü içerisinde yoğrulduğunuz, tasada, kıvançta aynı duyguları taşıdığınız, aynı simgelerde arlandığınız sizden olanlar...

İnançlarınızla alay edenler, karşı duranlar, arsızlar, utanmazlar, yüzsüzler değil...

İslâmiyet gibi ulvi bir dini irtica sandalyesine oturtarak, her fırsatta ihanet kusacak militanları yetiştiren Misyoner bozuntuları bizden neden olsunlar?

Onlar Mustafa “Kemal’in askerleriyiz” derlerse de inanmayın.

Çünkü Mustafa Kemal bir başka ülkeden asker getirmedi. Asker onun emrinde, ama taşıdığı ruh bu milletin vicdanıdır... Serseri sürüsünden asker olmaz, militan olur...

Cenaze merasimi diyeceksiniz, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'na topladığınız militanlara ağızlar dolusu kinler kusturacaksınız...

“AKP itleri, yıldıramaz bizleri”

“Fethullah’ın itleri, yıldıramaz bizleri”

“Türkiye lâiktir, lâik kalacak”

“Mustafa Kemal'in askerleriyiz”

Kusun ulan o meydanlara kusun...

Aksırıncaya kadar kusun, tıksırıncaya kadar kusun...

Nasıl olsa bir gün o meydanların temizlikçileri çıkagelir...

Sahipsiz buldunuz kusun...

İşte “Mustafa Kemal’in kızı” dedikleri mevtanın yaşadığı ile ölümü arasındaki gerçek çizgiler bu sahnelerdir. Burs vererek yetiştirdiği eserleri...

Her birisinin kafası karanlık ve de intikam dolu...

O yüzden, kin ve intikam taşıyan bir merasime elbette ki hükümet katılamazdı, İstanbul Valisi ile Emniyet Müdürü de katılamazdı. Halk da katılamazdı...

Katılanlar anlatılmak isteneni anlattılar...

Artık ekranlara çıkıp Vakit gazetesi temsilcisi olmaktan başka suçu olmayan Serdar Arseven gibi yazarlara saldırmakla gerçekler değişmiyor.

Tablo orada, sövenler, saldıranlar da ekranlarda...

Korsan imam, ödünç cemaat, devrimci mevta, saldırgan militanlar...

Görülen tahtalı köy kılavuz istemiyor.

Bu mevtayı nasıl tanırsınız?

Eyi eyi...

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT