1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Mahremiyetin tükenişini seyrederek temiz kalabilir miyiz?
Mahremiyetin tükenişini seyrederek temiz kalabilir miyiz?

Mahremiyetin tükenişini seyrederek temiz kalabilir miyiz?

Hüseyin Öztürk, bir sınav olayı üzerinden muhafazakâr kesimdeki "mahremiyet" algısına yaklaşımı eleştiriyor; kendi çocuklarına uygulamadıkları yaşam tarzlarını başkaları için savunmalarının toplumsal ahlaki çöküşün asıl sebebi olduğunu vurguluyor.

29 Haziran 2025 Pazar 15:30A+A-

Hüseyin Öztürk/Yeni Akit

Mahremiyetin tükenişini seyretmek


Üzerinde durmak istemediğim hatta görmezden geldiğim bir hususa zorunlu uğramak gerekti.

Geçtiğimiz hafta sonu üniversite imtihanları vardı malum. Her sene olduğu gibi bu yıl da imtihandan ziyade kimlerin yetişip yetişmediğine ve nasıl ulaştığına dair haberler yapıldı.

Haberlerin ekseri kısmı da kurdun kuzuyu yemek için çöreklendiği suyun alt kısımlarındaki kuzuya; “Suyumu bulandırıyorsun” diye yemeye kalktığı cinstendi.

Kuzu her ne kadar, “Senden aşağıdayım, sen suyun başındasın, nasıl oluyor da senin suyunu bulandırıyorum” dese de fayda etmiyordu.

Kıyafet, kişilerin neye nasıl inanıyorsa ona göre giyinme tercihleridir. Yetiştiği ortam ve aldığı eğitimlerin sonunda kendisine bir rol biçer ve ona göre giyinebilir.

Hemen herkesin haberdar olduğu ve tartışmalara neden olan küpeli bir kız çocuğunun imtihana 5 dakika kala gelince küpesi yüzünden salona girememesi gündeme oturdu.

Hakkında neler yazılıp çizildiğini tekrar etmek, saf zihinleri bulandırır. O kısma dair bir şeyler söylemek fazlalık olur.

Yalnız bir dostumun uyarısıyla haberdar oldum. Meğer muhafazakâr cenahtan da ilgili kişi için “küpe yüzünden imtihana girilmez mi” gibi destekler gelmiş.

Hemen şunu belirteyim de bir kısım kimseler üzerine alınmasın. Dikkat edilirse yazıda imtihana giremeyen ilgili şahsa dair tek kelimem yok. Şeytanlarına sahip çıksınlar.

Sözüm, kendi çocuklarını asla bu kıyafetle sokağa ve okula göndermeyip ama başkasının çocuğuna destek çıkan ve muhafazakâr geçinen ikiyüzlü, riyakâr, mide, cüzdan, makam, mevki sahibi yahut beklentisi olanlaradır.

Hani sık sık ahlaki çöküntüden söz ediliyor ya, işte bu çöküntünün sebebi böyle tiplerdir. Yani dini milli değerleri kamuflaj olarak kullanıp, dünyalıklarını temin edenlerdir.

Bağnazlık ve bastırılmış duygular önlenemez ve günü geldiğinde mutlaka bir yerde patlar denilir. O dönemi yaşıyoruz.

Kendilerine gelince acayip koruma yapanlar, tam tersi haldeki kimseleri güya insancıl davranarak, toplumda kendilerine yer edinme çabasındadırlar.

Bu vaziyet de en çok muhafazakâr kesimde yaşanmaktadır. Maalesef, mahremiyet kelimesinin unutulduğu ve asla hatırlanmak istenmediği bir zamanın içerisindeyiz.

Aslında bu manzaranın tarifi şu: “Mahremiyetin tükenişini seyrediyoruz”. Tabii yeni değil bu fotoğraf.

Bu hususta kimse kimseyi suçlayamaz, suçlamamalı da.

Allah’ın gördüğünü kullardan saklayan bizler, mahremiyetin tükenişini hızlandırmaktayız. Başkasına iğne, kendimize çuvaldız bile yetmez.

Mahremiyet kavramı ne yazık ki, mahremiyetin ne olduğuna inanan bizler tarafından çürütülmektedir.

Kendimiz ve ailemiz için uygun görmediğimiz hayat biçimlerini, başkaları üzerinde görüp, onları savunmaya, destek çıkmaya utanmadıktan sonra ne yaparsak yapalım ne dünyamıza ne ahiretimize bir faydası olmayacaktır.

Ezcümle:

Başkalarını aldatırken, kendimizi aldattığımızı fark edememek ne amansız bir çelişkidir. Hangimiz musallaya yatmayacak ve hesap gününe çıkmayacağız acaba?

HABERE YORUM KAT

1 Yorum