1. YAZARLAR

  2. ALAADDİN YURDERİ

  3. Kurban ölümden yapılmış canlı bir konuşmadır
ALAADDİN YURDERİ

ALAADDİN YURDERİ

ALAADDİN YURDERİ
Yazarın Tüm Yazıları >

Kurban ölümden yapılmış canlı bir konuşmadır

27 Haziran 2023 Salı 01:13A+A-

Ey dağların nefis ve saf havasında yüze yüze gelişen mübarek yaratıklar, hoş geldiniz. İnsan ihtiraslarının ve şeytan soluklarının köşe taşlarını kararttığı şehre hangi haberi getiriyorsunuz? Meta olarak canlarınızı koyduğunuz Ulvi Pazar kutlu olsun. Ayrıldığınız kuzulara, bıraktığınız dağlara, arkanızda kalan ovalara ve yollara, gökten ışık insin. Din uğruna canı feda etmenin canlı sembolleri, şehrin çeliğine kanınızla su vermeye geldiniz.

İşte şehrin her alanında,  Kurban Bayramında gördüğümüz kurbanlık hayvanlara içimizden aşağı yukarı böyle söylemeye geçiririz. Ve işte Kurban Bayramındadır ki, Allah'ın bir yaratığının, günübirlik bir akıntı halinde öbürü yaşasın diye hayatını verdiğini ve buna sessizce katlanacak şekilde ayarlanmış olduğunu görüyor ve anlıyoruz.

O gün, Kurbanın günüdür.

Kurban olayında ölüm artık yalnız kurban edilenin değil, kurban edenin de bir yaşantısıdır. Yani, insan da kendi ölümünü bir parça yaşar onda. Yani, sanki o anda kendisi ölecekken, o hayvancağız, kendisinin yerine ölmekle ödevlendirilmiştir. Hz. İsmail'in yerine koç’un kurban edilmesi gibi.

Bunu gör, buna tahammül et. Ve gerçeği anla. Kurban bir semboldür. Aslında her gün, senin için, nice varlık kurban olmaktadır. Ama sen de bunun dışında değilsin. Öyleyse neye adandığını araştır ve bil” demektir Kurban. Kurban ölümden yapılmış böylesine canlı bir konuşmadır.1

Merhum Sezai Karakoç’un “Diriliş Çevresinde” isimli eserinden alıntı yaptığım “Kurban” başlıklı düşünce yazısı yanında, Peygamber tasavvurunu yeniden yorumladığı “Yitik Cennet” adlı eserinde de Âdem’den ve Nuh’tan sonra İnsanlığın üçüncü atası Hz. İbrahim (as)‘ın anlatıldığı bahsin “Bıçak ve Kurban” başlığı altında derinlikli bir “Kurban” analizini görüyoruz.

Hz. İbrahim, İsmail, bıçak ve kurban. Bunlar bir trajedyanın kahramanları değildir. Bu öykü, bir alın yazısı öyküsü değil, bir irade imtihanının, bir gönül imtihanının hikâyesidir.

Hakikat erinin bu dünya hayatı, aslında sürekli bir kurban töreni ve ayinidir. Kim bu çizgiden çıkarsa, imanına şeytanın musallat olmasından korksun.

Her mümin kendi içinde kendine bir oğuldan daha sevgili olan nefsini hakikat önünde kurban etmeğe razı olmadığı sürece kendine açık ilerleyiş yolunu bütünüyle almış sayılmazsa, hakikat medeniyetinin de, her an kendi içinde öz eleştirisini yapan, ruh tıkanıklık ve tükenikliklerinin karşısına kılıçla, ateşle dikilen bir İbrahim'e ihtiyacı vardır.2

Yazımızı Merhum Karakoç’un “Fizikötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I” adlı eserinde sorduğu hayat memat sorusu ve cevabıyla bitirelim: “Bitkiler hayvanlara, hayvanlar da insanlara kendilerini feda ve kurban ederken, insanoğlu kendini Allah'a adayabilecek, O’nun uğruna kendini feda edebilecek, O’nun medeniyetinin kıyamete kadar devam etmesi için kendini kurban edebilecek mi?

Her Kurban Bayramı gelince ve kurbanların kanları ağaçlara ve taşlara saçıldıkça içine girmemiz gereken düşünce ortamı bu olmalı değil mi?3

Şeytanı bile ezme şuurunu kazanan taştan, rüzgâr çizgilerinden, yaprak hışırtısından, bir medeniyet esintisinden, bir tarih ilhamından, Müslümanların aydınlık gönüllerindenbir şuur hafifliği ile gelen Kurban Bayramının bizi ak çeşmelerin ışığıyla doldurmasını diliyorum.

Saatlarını çabuk tüket ey ulu gece
Kurban bayramıdır en derin bayram bence

(...)

Saatlerini çabuk tüket ayını ve yıldızlarını yak ey gece
Bizim kalbimizde kurbanlar kesilmeden önce

Sezai Karakoç, Hızırla Kırk Saat

YAZIYA YORUM KAT

2 Yorum