1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. Kuran-ı Kerim'de 'ledün' kavramı
Kuran-ı Kerim'de 'ledün' kavramı

Kuran-ı Kerim'de 'ledün' kavramı

Faruk Beşer, Yeni Şafak'ta Kuran-ı Kerim'den kavram incelemelerine devam ediyor.

31 Ocak 2021 Pazar 14:15A+A-

‘Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır’

Önceki yazımızda Kuranıkerim’de geçen ‘ledün’ kavramına tahammülünün üstünde anlam yüklendiğinden söz demiştik ama bunun ifade ettiği bir gerçekliğin olduğunu da bilmeliyiz.

Herkesin kendi şartlarıyla sınırlı olmak üzere elde edebileceği bir müktesep/kazanılan bilgi, bir de Allah’ın bizim tam bilemeyeceğimiz sebeplerle bir hibe/mevhibe olarak verdiği ‘vehbi’ bilgi elbette vardır. Her şeyden önce peygamberlere verilen vahiy böyle bir bilgidir. Allah her şeyi bir sebeple yarattığına göre bu verilen bilginin de sebepleri olmalıdır. Mesela O’nun kuluna vahyetmesinin görünen sebebi onu peygamber olarak görevlendirmesidir. Tamamen Allah’ın vergisi/mevhibesi olan ‘ledün’ ilminin de elbette sebepleri vardır. Ama bu sebepleri bizim tam olarak bilmemiz mümkün değildir.

‘Ledün’ ilmi ile ‘bâtın’ ilmi yaklaşık aynı anlamdadır. Bundan olmalıdır ki, TDV İslam Ansiklopedisi ledün ilmini batın ilmi başlığı altında vermiştir. Batın ilmi İslam alimleri tarafından çok öncelerden beri tartışılmış ve sadece tasavvuf ehli değil çok yönlü İslam alimleri de böyle bir ilmi kabul etmişlerdir. Kitab’a ve Sünnet’e bütün olarak bakıldığında da bunun olması gerektiğini söylemek daha tutarlıdır, hatta gereklidir. Olmadığını söylemenin ise ikna edici bir izahı yoktur.

Allah’ın Zahir ve Batın isimleri olduğuna, Kuranıkerim’in de ‘zahrı ve batnı’ bulunduğuna göre bâtın ilmi de olmalıdır. Buna keşif ve ilham da denir. En başta Resulüllah Efendimiz’in (sa) bizim bilmediğimiz daha pek çok şeyi bildiği bir gerçektir. Kuranıkerim’deki Hurufi Mukattaa sadece onunla Allah arasındaki bir dilin şifreleridir. Kuranıkerim’in bütününün apaçık/mübîn bir kitap olması o harflerin de anlamlarının açık olmasını gerektirir. Kitabın açıklığı insanların seviyesine göre olacağı için söz konusu harfler düzeyindeki son beşer seviyesi de Resulüllah’a ait olmalıdır. Onun, ‘eğer siz benim bildiklerimi bilseydiniz; çok ağlar az gülerdiniz’ (Buhari) anlamındaki şerefli sözleri de böyle bir seviyeye işaret eder.

Ancak böyle bir ilim, yani ilmi ledün kime verilmiştir ya da niçin verilir? Bunu bilebilmemiz mümkün değildir. Çünkü biz Allah’ın bildiklerini ve O’nun muradının ne olduğunu bilemeyiz. Allah’ın emir ve yasaklarına riayetle yani bildiklerini yaşamakla oluşan takva, ya da dini tecrübe müminin farklı boyutlarda bilgi edinmesinin, ilminin bereketlenmesinin bir sebebi olduğu muhakkaktır. Bunu da o meşhur kudsi hadisten anlıyoruz: ‘Kim farzlardan öte nafilelerle bana yaklaşmaya devam ederse ben onun gören gözü, işiten kulağı… olurum’. Ama filan kimse ilmi ledün sahibidir, falanın söyledikleri ilmi ledündendir diyebilmemiz sadece bir hüsnü zandan ibaret kalır. Hatta tasavvufu tezkiye-i nefs, zühd ve takva olarak anlama durumu hariç, ledün ilmini elde etmenin yolu tasavvuftur demenin de bir anlamı olamaz.

Kısaca tasavvuf erbabının söylediklerine ilmi ledün olarak bakmak yanıltıcı olur. Böyle bir batın ilmin ölçüsünün de zahir ilimler olduğunu ehli ilim sufilerin bile söylediğini daha önce anlatmıştık.

Şöyle de düşünebiliriz: Allah (cc) peygamberlere vahyettiğini ve Hızır’a (as), kendi katından/ledün bilgi verdiğini bizzat kendisi söylüyor. Peki, filan ya da falan zatın bilgilerinin ilmi ledün olduğunun delili nedir? ‘Eğer doğru söylüyorsanız burhanınızı getirin bakalım (2/111)’, ‘onların çoğu bir ilme tutunmadan insanları saptırırlar’ (6/119), ‘insanları saptırmak için, bir ilme tutunmadan yalanı Allah’a iftira edenden daha zalim biri olabilir mi?’ (6/144) gibi ilahi emirler burada da geçerli değil midir?

O halde böyle olduğu sanılan bir bilgi üzerine İslam anlayışı, akidesi ve ibadeti bina edilemez. Aksi takdirde cahil ya da kötü niyetli insanlar bunu istismar edebilirler. Nitekim bu istismar bolca yapılmıştır, yapılmaktadır ve insanlar saptırılmakta ve batıni düşüncelere kaydırılmaktadır. Kısaca böyle bir bilgi üzerine İslam yeniden inşa edilemez, bunlar özel ve kişisel durumlardır. Kaldı ki Allah (cc) gaybı kimseye bildirmeyeceğini de yine kendi söylemiştir. İslam’ı ya da kısaca dini anlatan bilgi kaynakları bellidir. Bunların tespit edeceği zahir ölçülerden bir derece sapmanın götüreceği uçurumlardan kimse emin olamaz. Sana ilmi ledünden haber veriyorum diye İslam anlatılmaz.

Kaynak: Faruk Beşer / Yeni Şafak

HABERE YORUM KAT

5 Yorum
  • Alparslan dogan / 02 Şubat 2021 18:48

    Hizir? Ismi "Abd" (Cinler-melekler ve diger tüm varliklar icin kullanilir) Bütün ölümsüzlük ayetleri 21;34 ve 35. ayetler isiginda anlasilmalidir
    MEHDI likde HIZIR telakiside Yahudi kökenlidir. Hizir ve Ilyasin bugune kagar yasadigi varsayimi Yahudi telakkilerine dayanir.. Hizir inancinda .. Mutlak gayba ancak Allah (cc) muttali olur.. Bu hakikat hassaten müphem bir bilgi Kul agzindan verilmistir. 2;216 Ayetinin bir tefsiri gibidir.."Sonunda orada kendisine katimizdan bir lutufda bulunarak (Ilmimizden) bir ilim ögrettigimiz Kullarimizdan birini buldular" 18;65

    Yanıtla (0) (0)
  • Alparslan dogan / 02 Şubat 2021 18:29

    HIZIR Anlamini nereden cikariyorsunuz anlamiyorum.. Kurani kerim "KULLARIMIZDAN BIR KUL" diye buyrulur . Allahu Alem.. Diye inaniriz daha tefsir etmeye ne gerek vardir? Bizim bilemedigimiz konudur.. Nihayetinde bugun hizir denilen birinin yasadigina ve darda kalanin yardimina kostuguna inanilir olmustur. Buradan bir kapi acilmis ve "yanlizca ALLAH in Yardima kosacaginin önüne gecilmis olmuyormu``? Kuranin tanitigi yeterlidir diye düsünüyorum... tesekkür ederim degerli Faruk bey kardesim .....

    Yanıtla (0) (0)
  • Fatima zehra / 01 Şubat 2021 00:17

    Degerli faruk beser kardesime selam olsun saglik ve sihhatte osun insaAllah tesekkür ederim.. Kirani kerimi gizemli sirlar kitabi yapmak kurana zulum degilmidir.. Kuran basli basina bir mücizedir.. Rabbimizin muraddini Tam olarak kimse bilemez,, Segili Nebi (s) kurani anliyor yasiyor örnekleriyle anlatiyordu herkeste (ra) klina hafizasina bilgisi oraninca anliyordu.. Elbette sevgili Nebi kadar kimse anlayamaz.. Onun "Benim bildigimi bilseydiniz az güler cok aglarsiniz" buyurmasi. gaybi haberlerden Cennet cehennem hesap suuru gibi alanlari vahyin bildirdigi gibi anliyordu... Bu ledün ilmi denilen mevzuda kardeslerimden biri "Onun bir harfinin 50 bin manasi vardir senmi anlayacaksin?" demis bayagi tartismistik Ve cahil biriyle tartismis kaybetnistim..!!!...Ve kendiside bu minvalde olmüstu kurani tanimadan.. . Ibrahim senbas kardese katiliyorum tesekkür ederim insanimizi sirlara gizemlere bogmayalim.. Rabbim bizi her halde Batin anlamindan hesaba cekmeyecekdir.. Allahu alemm En dogrusunu Allah u zül Celal bilir..

    Yanıtla (0) (0)
  • Abdullah Cehd / 31 Ocak 2021 20:49

    ACABA ONLAR İLİM SAHİBİ KİŞİLER Mİ?
    Kendilerine sorulan soruya karşı cevap verirken neden Rabbimiz diye başlamadılar da Rabbiniz diye başladılar ?(Bazı mealciler bu durumu farketmiş olsalarda Rabbimiz diye yanlış olanı yazmışlardır.)
    Yaptıkları işten o kadar eminler ki, cevabı savunma pozisyonunda vermiyorlar. Adeta sizde bizim gibi yapın demekteler. Bu durumda beddua yerine hakkı ve sabrı tavsiyeye devam edilmeli.
    Araf 164- Onlardan bir topluluk: “ Allahın kendilerini helak edeceği veya onları şiddetli azapla cezalandıracağı bir kavme ne için öğüt veriyorsunuz ?” demişti. Dediler ki:” RABBİNİZE karşı mazeret olsun ve belki onlar sakınırlar.” Ayeti meallendiren Mehmet Ersoy

    Yanıtla (0) (0)
  • İbrahim Şenbaş / 31 Ocak 2021 18:40

    Gayba taş atmak
    karanlıkta hedef aramak gibidir
    Sır ,gizem insanlığın batıniliğe açılan istismar kapısı olmuştur
    Bu uğraşı verenler amaçlarına ulaşabilmenin en kısa yolunu böyle kullanırlar
    Kuran a yaklaşımlarıda sırlarına muhatap kıldıkları insanları ulaşılması mümkin olmayan,
    Elle tutulup görülmeyen ama varlığına gerçekliğine inanıp inandırmak istedikleri insanları etkileyip yönlendirmektir ,
    ayetlerden de ön kabulle faydalanırlar,
    Hocamızın son paragrafı önemli uyarılarla bitiyor.

    O halde böyle olduğu sanılan bir bilgi üzerine İslam anlayışı, akidesi ve ibadeti bina edilemez. Aksi takdirde cahil ya da kötü niyetli insanlar bunu istismar edebilirler. Nitekim bu istismar bolca yapılmıştır, yapılmaktadır ve insanlar saptırılmakta ve batıni düşüncelere kaydırılmaktadır. Kısaca böyle bir bilgi üzerine İslam yeniden inşa edilemez, bunlar özel ve kişisel durumlardır. Kaldı ki Allah (cc) gaybı kimseye bildirmeyeceğini de yine kendi söylemiştir. İslam’ı ya da kısaca dini anlatan bilgi kaynakları bellidir. Bunların tespit edeceği zahir ölçülerden bir derece sapmanın götüreceği uçurumlardan kimse emin olamaz. Sana ilmi ledünden haber veriyorum diye İslam anlatılmaz.

    Yanıtla (0) (0)