M. Nedim Hazar

M. Nedim Hazar

Yazarın Tüm Yazıları >

Korku

20 Ağustos 2011 Cumartesi 00:45A+A-

Önceden, epey önceden böyle düşünmüyordum sanırım. Yaş ile de doğrudan ilgisinin bulunduğunu düşünmüyorum. Öyle olsa, elinde beğendiği bir oyuncağı tutan çocuğa karşılığında dünyanın tüm oyuncaklarını versen kandıramazsın.

Bulup, sahip olduğuna inandığı şeyi almak için cennetleri vaad etseniz ikna edemediğiniz anlar olur.

Hatırlarım hemen, hani bir avucuna güneş, diğer avucuna ay verilse bile vazgeçmeyeceğini söyleyen Sevgililer Sevgilisi'ni...

Ne bahtsızlar bilirim, sevda fesadı yaşayan... Bulantısını midesinden hayallerine bulaştıran o kadar çok zavallı var ki yeryüzünde!

Birer enkaz yeridir anıları. Her hatıra bir virane, kalan her duygu pejmürde elde.

Oysa ayrılıktan şikâyet edilmez, tekrar kavuşmama korkusu rendeler ruhu.

Mesafe hiçbir şeydir aslında seven için. Ayrılık, sevda masalının en kolay öldürülebilen ejderhası. Sonra özlem mesela, iyi kullanabilen için özlem, sevgiyi çoğaltmanın fırsatı. Gidişler bazen ıssız bir adada bırakır sevdalıyı. Yanına alacak üç şeyi bırak, hiçbir şeyi kalmaz hayallerinden başka.

Bir de geceler tabii...

Mevsimler, iklimler, günler... Hepsi barındırır mebzul miktarda hüzün. Ama geceler, illa ki geceler...

Şimdi bir köşe başında oturmuş, sensizliğe bir yeni gün daha eklerken ve eksiltirken bir koca geceyi aramızdan, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte diriliyor her şey. Pencereleri açıp Mevlânâ gibi haykırası geliyor insanın: "Ey Allah'a sığınan kişi; büyük uyanışı düşün!"

Benimki gibi amatör bir sevdalının, fiyakalı olmuyor haykırışları, farkındayım. Susmayı becerebiliyorsak, mutlu hissediyoruz kendimizi, biz amatör ruhlu âşıklar!

Hatırlar mısın, "savaşta vuran da vurulmuştur aslında" demiştin. Gitmek böyle bir şey oluyorsa? Gidenle beraber kalan da gidiyorsa bir nevi? Ya?

Büyüyünce unutursun derlerdi küçükken ne zaman canım yansa. Bu çok büyük bir yalan, unutmadığı nispette büyüyebiliyor insan!

Bir de korku büyütüyorum artık karanlığı emzirerek. Hiç istemediğim bir şey bu... Oysa adın bile aydınlatmaya yeter biliyorum geceyi. Öyle bir tuhaf şey ki bu, yakacağını bildiğin halde ateşe elini uzatmak adeta. Allah'tan beslediğim umutlar o kadar gürbüz ki, korkularım sıska bir besleme gibi kalıyor yanında.

İyiler bazen unutmayı bir intikam olarak seçerler. Unutarak alırlar intikamlarını vefasızlardan. Ben vefasızlık ettiğimi düşündükçe unutulanlardan olmaktan korkuyorum artık.

Cezaların en ağırıdır benim için unutulmak. Bir köşede kalmış eski bir buhurdanlık gibi unutulmak mesela. Sensiz sonsuzluk boşluk benim için, ki daha ağır senli iken hatırlanmamak. En fenası ise, -kendi zaaflarımı çok iyi biliyorum zira- benim unutmaya başlamam. Bilmeden, istem dışı... Bir dolu korku doldurdum çekmecelere sırf bu yüzden...

Korkuyorum; beklemediğim bir anda adını duyduğum zaman irkilmemekten.

Korkuyorum, düşlerimde sana yoramayacak şeyler görmekten.

Sensizliğin canımı acıtmamaya başlama korkusu ürpertiyor ruhumu.

Ölüm bile bitirmez umutlarımı, mezar, en fazla, bir araçtır beni sana getirecek olan.

Umudumu kestiğim an öldüğüm gündür.

Bir dilek tutuyorum, bırakırsam düşerim...

Hoşçakal ne fena bir kelime! Hoş kalmak mümkün mü sen giderken?

Eğer 'ebedi hoşçakal' diyeceksen, ben çekilirim, ziyade olsun kalanlara!

ZAMAN 

YAZIYA YORUM KAT