1. YAZARLAR

  2. M. Nedim Hazar

  3. Kimler oruç tutamaz?
M. Nedim Hazar

M. Nedim Hazar

Yazarın Tüm Yazıları >

Kimler oruç tutamaz?

16 Ağustos 2010 Pazartesi 04:18A+A-

Aslında başlığın bir de devamı var; 'kimler fetva satamaz?' diye... Ramazan aylarının bu ülkede turnusol kâğıdı olmak gibi bir rolü de var. 11 ay içimizde tuttuklarımızı Ramazan'da bir vesile ile kusmayı marifet sayıyoruz. Bu, sadece biz sıradan insanlar için geçerli değil.

Sanatçısından din alimine, siyasetçisinden yazar-çizer tayfasına kadar böyle. Gerçi bu sene -sanırım referandum dolayısıyla- önceki dönemlere nispeten daha hafif oluyor ne mal olduğumuzun ortaya çıkması ama oluyor yine de...

Hayır, 11 ay unutulup Ramazan'da piyasaya sürülen din adamı görünümlü şebeklerden bahsetmiyorum şüphesiz. Ramazan'a girerken boya, bakım, badana, pasta cila yaptıran çakma otoriteleri de saymıyoruz.

Biliyorsunuz kutsal ay, her yıl 10 gün öne geliyor. Böylelikle her mevsimde, hey ayda orucun lezzetini yaşamak müminler için mümkün oluyor. Bunun sebeb-i hikmeti elbette samimi müminler için imanın ziyadeleşmesi için önemli. Lakin orucun yaz aylarına gelmesiyle beraber nevzuhur bir muhalif koro oluşuyor; bu sıcaklarda oruç mu tutulur?

Şahsen bu düşünceyi seslendiren insanların önce sair farzlar ile ilişkilerine bakıyorum. Sözgelimi hayatı boyu alnı secdeye değmemiş, dizini kırıp rükua gitmemiş insanın oruç hakkında ileri geri konuşması hiçbir anlam ifade etmiyor benim için. İkinci önemli ölçü ise bu görüşteki insanların birkaç yıl önce Ramazan ve oruçla ilgilerinin durumu... Öyle ya, oruç tutmamaya sıcakları bahane gösteren insanların serinde -elbette samimi ise- oruç tutması, gevezelik etmemesi gerekir değil mi?

İnternetin bir güzelliği de burada ortaya çıkıyor. Bu konuda fikir buyuran zevatın geçmiş görüşlerine baktığınızda aralık ayında da başka yönden 'Oruc sakıncalı' isimli konuşmalarına denk geliyoruz.

Ve daha önemli bir şey, Ramazan sadece oruçla ilgili bir durum değil. Daha doğrusu sadece aç kalmakla ilgili bir şey değil. Belki oruç için en son söylenecek şey 'aç kalmak' kısmıdır. 'Sakınmaktır' aslolan... Empati kurmaktır, yoklukla... Hissetmektir olmayanı ve olmamayı... Diyelim ki sıcak diye oruç tutmayan güruh, meselenin bu kısmını samimiyetle uyguluyorsa, yine bir nebze kabul edilebilir bir şey olur. Ama hem oruca karşı hem de Ramazan ile ilgisi yoksa o zaman mesele başka demektir.

Geçen gün böyle birisine denk geldim bir ortamda. Titri filan da var. O kadar coşmuş ki, hani 'oruç tutulmasa iyi olur'dan geçmiş, 'tutmak haram' noktasına uçmuş amca! Kendince dereceler, sıcaklıklar, saatler veriyor filan. Aslında tek soru ile paçavraya dönüştürmek mümkün bu zihniyeti: Birader; İslam sanki Toros yaylasına inmiş gibi ne konuşuyorsun? Bu din mevsimlik bir din değil ki, kışın oruç tutup yazın bırakasın. Mevsimlik mümin olmaz bu dinde! Ayrıca -Nasreddin Hoca misali- biz senin kış zamanındaki halini de biliyoruz!

Ramazan'ın gelmesiyle hayatında en minik bir değişiklik bile olmayanların İslam adına -bakınız İslam adına diyorum- kalkıp en minik bir cümle kurmaya dahi hakkının olmadığını düşünüyorum. Ha, inanmazsın, karşısındır o ayrı. Rahat rahat reddet, alay et, şikâyet et, küçümse, aşağılamaya kalkış... Saygı duymak zorundayım, o senin zavallılığın ve bahtsızlığındır. Ama İslam adına ahkâm kesemezsin, yemezler...

Bir de içindeki ezikliği ve kendisi dini yaşayamadığı için, dışlanmışlığı 'oruçlu iken asabi oluyorsan ne tutuyorsun' diye yumurtlayan tipler var ki, onlar artık demode, ciddiye bile almamak lazım.

Bir sonraki yazıya da kısmetse sazanlar ile cüheyllerin kavgasını ele alalım, maksat ortalık şenlensin!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT