MURAT AYDOĞDU

MURAT AYDOĞDU

Yazarın Tüm Yazıları >

Kehanet

28 Ağustos 2011 Pazar 20:50A+A-

Baba çocuklarına nasihat eder:

“Benden sonra sizi iyi şeylere çağıracak kişilerle karşılaşırsınız onlarla beraber olun, size kötülük yapacak kişilerle de karşılaşacaksınız onlara karşı birbirinizi savunun.”

Yıllar geçer ve baba ölür, çocukların her biri ayrı iş tutar arada da hafif sürtüşmeler başlar. Bu arada çocuklardan birisinin iş arkadaşı ona zarar verir. Çocuklar babamız bize bunu bildirmişti derler ve birbirlerine yardım ederler.

Başka bir gün çocuklardan biri başka bir adamla iş tutar, kardeşleri ise o adamı sevmezler “Babamız bu adama karşı bizi uyarmıştı” derler. İş tutan kardeş adamı güvenilir bulmakta ve kardeşlerine katılmamaktadır. Kardeşleri babalarının uyardığı kişinin o olduğunu ispatlamak için kıyaslamalar yapmaya başlarlar. Bak aynı babamızın dediği gibi özellikleri var diye. Kardeşlerini ikna edemedikçe, o kişinin babalarının söz ettiği kişi olduğunu kanıtlamak için fiziki özelliklerini, konuşma tarzını ve bazı sözlerini babalarının kendilerine bildirdiğine inanmaya başlarlar. Diğer kardeşler babalarının söz ettiği iyi şeylere çağıracak adamı hatırlarlar ve onu aramaya başlarlar. Her biri kendi istediğine göre birisini aramaktadır ve gelecek kişinin o özelliklerde olmasını istemektedirler. Kılı kırk yararak babalarının nasihatlerinden hatırladıklarını karıştırırlar ve kendi istedikleri kişinin tarifini çıkarırlar.

Hikâye böyle; kardeşler akli değerlendirmeler ve iradi seçimlerini kullanarak nasihatleri değerlendirmek yerine kehanete çevirmişlerdir. Ve kehanetler kardeşlerin aralarındaki bağı kuvvetlendirmek yerine daha büyük ayrılıklar doğurur.

KAÇIŞ

Doğa insan’ın emrine verilmiş ama insan doğa’ya karşı maddi yönden zayıf. Doğa’ya karşı üstünlüğü olan “Akıl” ise aynı zamanda kendine karşı zayıflığı, bunu ancak İrade ile aşabiliyor.

İnsanın zihninde karanlık bir bölüm var; bütün kötülüklerin kaynağı olan korkular ve güvensizlik, bunlarında kökeninde ise isyan.  Korku, dış dünya ile karşılaştığında zayıflığının farkına varır ve sığınacak bir veli arar. Korku’yu güven’e çeviren ise Allah’a sığınma.1

Allah’a sığınmayan insan, korkuları ile dış dünya ile çatışmaya başlar. Çatışma, kendi dışına tahakkümle ya da ona karşı başka arayışlarla, putperestlikle sonuçlanır. Tahakküm nefsini ilahlaştıran müstekbir bir tutku ile şekillenirken, tahakküme cesareti olmayan ise putların tahakkümüne girer. Putlar aslında kendi zihnindeki karanlığın ayna görüntüsü.

Şeytan çoğu durumda insanı Allah adına kandırır. Burada Allah’tan başka güven arayışları aracılar, şirk koşma.

Kaynağı itibari ile isyan’dan kaynaklanan sorumsuzluk; kendi aklı ile kavrayıp, iradesi ile yükleneceği “Yeryüzü’nün Halifeliği” görevinden kaçış. Bu kaçışın bir şekli; “Kehanet” olarak tanımladığımız boş beklentiler ve kuruntular.

ARAYIŞ

İnsanoğlu bir sıkıntı ile karşılaştığında kendine destek olacak şeyler arar. Müslümanların en büyük desteği de nasihatlerde bulunan, hatırlatıcı ve davranış kurallarını belirleyen Kitap.

Sıkıntıları aşmak için bir takım eylem ve hareketlerde bulunur ve benzer sıkıntılarla karşılaşmış önceki örneklerden ibretler alırız. Her eylem bir ibadet bir “Salât”, Kitabın aktardığı örneklikleri öğüt olarak alınır ve onlar(l)a salât edilir, bir çeşit selamlaşma. Salat aşağıdan yukarı ibadet, dua ise yukarıdan aşağı yardım.2

Nihayetinde gücümüz sınırlıdır ve gücümüzün yetmediği yerde “dua” ederiz. Dua bir çağrı, Tüm kâinatı yaratan, kuralları koyan ve onlara hükmeden Allah’tan yardım çağrısı.

Dua rasyonel determinizmin soğukluğuna Salât ise kaderci fatalizmin kişiliksizliğine karşı bir cevap, aklın kavradığı gerçeklere irade’nin verdiği onay ve davranış biçimi. Kerhanet zihniyetinde ise Salat içi boş bir seremoni, Dua ise kaçış.

İçten bir dua’ya cevap mutlaka gelir.3 Rabbin yardımı, başkasından gelmeyecek bir yardım.4 Müslüman Allah’tan başkasına dua etmez ve ondan başkasının şefaati aramaz.

Rabbin yardımı ne insanoğlunun akıl tutulmasına ne de iradesini devre dışı bırakmasına neden olan bir yardım. Zira İnsanoğlunun Kitabın nasihatlerini anlamak için akıla, onlarla amel etmek için irade’ye ihtiyacı var.

Şeytanın yorgunluk dokundurduğu, sorumluluğundan kaçan İnsan yardımı aklını devre dışı bırakacak, iradesini geçersiz kılacak bir tembellikle algılar.

Tuğyanda azmış ve kibir sahibi kimseler, akılsız ve iradesiz bir teba oluşturmak için bu eğilimleri kullanırlar. Kehanet zihniyeti Tağut ve Müstekbirlerin hoşlandığı bir din.

“İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır?” (Kıyamet 36)

Birey olarak başıboş bir insan; Dünyanın herhangi bir yerinde kendisine Kitap ulaşmamış bir insanın başıboşluğu. İnsan toplulukları için; Allah Elçisinden birkaç yüzyıl önce yaşayan Kendilerine bir Uyarıcı gelmemiş toplulukların başıboşluğu. Günümüzde de gözlenebilen Tahrif edilerek aktarılan ya da tarihte tahrif ile ulaştırılmış bir kitabın izleyicilerinin başıboşluğu. Başıboşluklar hangi Kurtarıcı kişi ile doldurulacak?

Oysa “Afak” ve “Enfus” ayetleri ile muhatap birey’in ve Tarihin kesintisiz mesajını yakalayan İnsanlık için başıboşluk yoktur.

Kıyamet suresinin tamamında anlatılan sorumluluk nedir? Din gününün sahibinin sorumluklarının, yapıp ettiklerinin hesabını soracağı gün. Yaratılışına bakmadan yalanlayıp yüz çeviren, çalım satıp uzaklaşan, ölüm gelip çattığında hiçbir fayda vermeyecek Kurtarıcı bekleyenler; Okunanı takip etmeniz size yetmiyor mu?

ALLAH’IN YARDIMI

Allah’ın yardımı; insan çoğu kez bu yardımı sorumluluklarından kaçmak olarak algılar. Nebilere “Sen ve Allah’ın gidin savaşın” der. Oysa yardım bizim elimizle bize karşı, gönülleri ve ayakları sapasağlam tutmak. Allah belaları kimilerinin eli ile defeder yeter ki biz haksızlıklara karşı boyun eğmeden ve gevşeklik göstermeden mücadele edelim.5 Görünmeyen yardımı görünen/maddi bir şekilde bekleyenlere karşılık, bizzat yaşadığımız dünya’nın anlamının gaybi yardım olduğunu bilmek. Yardım güven duygusu, sekinet ve huzur.6 Böbürlenip gururlanmak ve öfke ise yardımın önünde engel.7 Gören gözlerin, işiten kulakların, hidayet üzere, apaçık ayetler üzere dimdik yürümek yerine göğe merdiven dayayarak mucize ve kehanetlere mi dayanacağız.8

Yardım nasıl bir şey? 

Kitap bunun huzur, güvenlik duygusu ve sekinet olarak açıklarken, insan bunu olağandışı beklentilere neden çevirir?

Allah’ın yardımı apaçık bir fetih olarak gelir.9 İnsan’ın başına gelenler kendi ellerinin yapıp ettikleri ile olurken ve ellerimiz kalplerimizin hizmetindeyken ve kalplere hükmeden de Allah iken başka arayışlar neden?

Zulmedenlere eğilim göstermeyen, iyilikleri ve amelleri ile kötülükleri giderenler, Yeryüzünde bozgunculuğu önleyenlere; Allah sizi helak edici değildir.10

SALAT VE DUA İLE YARDIM İSTEMEK

Yalnızca Allah’a ibadet eden, ona güvenen, O’ndan başka Rab tanımayan Müslüman için Salât ve Dua’nın dışında beklediği şeyler. Kadim putperest kültürlerden beri var olan “Doğa Üstü Güçler”, “Mucizeler ve “Kurtarıcı Şahıs”ların beklentisi. Oysa gelen bizim gibi bir beşer Elçi, melek değil.11

Özellikle kurtarıcı beklentisi, insan zihninin karanlık köşelerinin ayna görüntüsü olarak şekillenir. Bu zulümat’ın İnsan’ı zalim’e dönüştürmesi.12

Beklenti, Taasup, Asabiye ve Enaniyet şeklinde,  müstekbirlerin isteğine göre şekillenir.13 Öyle ki diğer insanlara ve topluluklara karşı bir tahakküm aracı olarak sizi onlara yabancılaştırır. Birleştirici değil, ayrıştırıcı olarak yeryüzünü ifsad eden bir Put’a dönüşür.

Beklenti zalimleri kahredecek olaylar ister. Yine kendisinin Halifelik görevi ile sağlaması gereken yeryüzü adaletini kendi dışındaki kişilere yüklemeye çalışır, bunda kendisinin güç yetiremeyeceğini bahane eder. Ve bu çoğunlukla da müstekbirlerin işine gelen bir inkardır.14 Yarının ne getireceğini bilmeyen insanoğluna15 kehanetlerde bulunur.16

“Onlar, Calut ve ordusuna karşı meydana çıktıklarında, dediler ki: "Rabbimiz, üzerimize sabır yağdır, adımlarımızı sabit kıl ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et." (Bakara 250)

 “Siz, insanlar için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz; maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. İçlerinden iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.

Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.” (Ali İmran 110-111)

“Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer’ ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele.” (Saf 13)

KEHANET İNANCININ KÖKENLERİ

Kehanet, mucize ve kurtarıcı beklentilerinin kaynakları ve argümanları neler?

Eski dinlerde, muhtemelen Tevhidi Din’in izlerini taşıyan bu kuvvetle vurgulanan kavramın kökleri tamamı ile bir ahde dayanır. Eski Elçiler doğrulayan ardılları geldiğinde ona yardım ve şahitlik ederler.17

Diğer yandan, belirli bir kişiye işaret ve haber olarak değil, bir tavsiye, bir öğüt olarak gelecek Salih kişilere bir işaret18 ve onlara yardım sözü.

İnsanlık tarihi boyunca İlahi kökenli birçok din gelip geçti. Eski dinlerin bize ulaşan bazı kalıntıları vardır. Ve bu kalıntılarda tevhidi emareler bulunabileceği gibi batıl sızmalarda mümkündür. Kuran’ın belirlediği, teyit ettiği Tevhidi bir bütünlüğe uyan bilgiler doğru ve yararlı bilgilerdir. Bir kurtarıcı fikrinin bu eski dini kalıntılarda kuvvetli işaretleri var. Sorun bu işaretlerin Tevhidi temele uygun olmadığı durumlarda batıl olduğuna karar verilir.

Çoğu kez insan belli bir tarafgirlik ya da diğer sebeplerle inandıkları şeyleri Kuran’a onaylatmak için tevil yolunu seçer ve ardından eski dinlerin kalıntılarını bunu onaylayan veriler olarak alırlar.

Hint dinlerinde Kalki, Naransansah, Buda Maitreya, Zerdüşt dininde Şuşyant gibi tanımlamalarla belirtir. Budist Mahayana gruplarında gelecekte gökten inerek inananları cennete götürecek Buda Maitreya inancı vardır. Zerdüşt dininde de, Zerdüşt’ün ölümünden sonra gelecek bir oğlunun, Şuşyant dünyayı sonsuz esenliğe getirmesi ve ölüleri diriltmesinden bahsedilir.*

Kurtarıcı Tevrat’ta İlyas olarak adlandırılır,  İncilde’de Faraklit, Mesih gibi isimlere dönüşür. Gerçekte “Faraklit” denilen, İsa (as)’ın gelecek Elçilere yardım ve şahitliğidir.

“Ama Baba'nın benim adımla göndereceği Yardımcı, Kutsal Ruh/Faraklit, size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak.” (Yuhanna 14/26)

“Baba'dan size göndereceğim Yardımcı, yani Baba'dan çıkan Gerçeğin Ruhu/Faraklit geldiği zaman, O bana tanıklık edecek.” (Yuhanna 15/26)

Tevrat ve İncilde Kahin tanımlaması Elçiler için ve Kurtsal Kitabı yorumlayanlar için geçer.19

Benzer bir anlatım Rig Vedalarda Rişi olarak geçer.20

Hatta Eski Kitaplarda Elçiler için ve Kurtsal Kitabı yorumlayanlar haricindeki kâhinlik eleştirilir.

“Bir gün biz dua yerine giderken, karşımıza, falcılık ruhuna tutsak bir köle kız çıktı. Bu kız, gelecekten haber vererek efendilerine bir hayli kazanç sağlıyordu.” (Elçilerin işleri 16/16)

"Kanlı et yemeyeceksiniz. Kehanette bulunmayacak, falcılık yapmayacaksınız.” (Levililer 19/26)

"Cincilere, ruh çağıranlara yönelmeyin. Onlara danışmayın, kirlenirsiniz. Tanrınız Rab benim.” (Levililer 19/31)

Kuran bu konuda kesin bir dille konuşur, Elçi insanoğlunun önündeki hayatı için bir kahin ya da iradesini kaybetmiş birisi değildir.21

Tevrat ve İncil arasında bazı anekdotlar yine özellikle iradeyi reddeden kurtarıcı beklentisini eleştirilir.

“Gençliğinden beri emek verdiğin muskalarına, çok sayıda büyüye devam et; Belki yararını görür, Kimilerini titretirsin. Aldığın öğütlerin çokluğu seni tüketti. Yıldız falcıların, yıldızbilimcilerin, ayın başlarında ne olacağını bildirenlerin, şimdi kalksınlar da başına geleceklerden seni kurtarsınlar. "Bak, hepsi anızdan farksız, ateş yakacak onları. Canlarını alevden kurtaramayacaklar. Ne ısınmak için kor, ne de karşısında oturulacak ateş olacak. Emek verdiğin adamlar böyle olacak. Gençliğinden beri alış veriş ettiğin herkes kendi yoluna gidecek, seni kurtaran olmayacak.” (Yeşaya 47/12-15)

"Şu anda hayatta olan halkımı uyardıktan sonra isteğinizle buradan ayrılacağım. Ama bundan sonra doğacakları kim uyaracak? Dünya karanlığa bürünüyor ve üzerinde yaşayanlar ışıksız. Yasan ateşte yok edildiğinden hiç kimse ön­ceden yaptıklarını ve gelecekte yapacaklarını bilemeyecek.” (Ezra 14/20-21)

“İsa, Zeytin dağında otururken öğrencileri yalnız olarak yanına geldiler; ‘Söyle bize’ dediler, ‘bu dediklerin ne zaman olacak, senin gelişini ve çağın bitimini gösteren belirti ne olacak?’ İsa onlara şu karşılığı verdi: ‘Sakın kimse sizi saptırmasın! Birçokları, 'Mesih benim' diyerek benim adımla gelecek, birçok kişiyi saptıracaklar. Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Korkmayın sakın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır.‘O zaman sizi sıkıntıya sokacaklar ve öldürecekler. Benim adımdan ötürü tüm uluslar sizden nefret edecek. O zaman birçok kişi imandan sapacak, birbirlerini ele verecek ve birbirlerinden nefret edecekler. Birçok sahte peygamber türeyecek ve bunlar birçok kişiyi saptıracak. Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır. Göksel Egemenliğin bu müjdesi tüm uluslara bir tanıklık olmak üzere bütün dünyada duyurulacak ve son o zaman gelecektir.” (Matta 24/3-14)

“Ferisiler İsa'ya, ‘Tanrı'nın Egemenliği ne zaman gelecek?’ diye sordular. İsa onlara şöyle cevap verdi: ‘Tanrı'nın Egemenliği göze görünür bir şekilde gelmez. İnsanlar da, 'İşte burada' ya da, 'İşte şurada' demeyecekler. Çünkü Tanrı'nın Egemenliği içinizdedir’ İsa öğrencilerine şöyle dedi: ‘Öyle günler gelecek ki, siz İnsanoğlu'nun günlerinden birini görmeyi özleyeceksiniz, ama görmeyeceksiniz. İnsanlar size, 'İşte orada', 'İşte burada' diyecekler. Gitmeyin, onların arkasından koşmayın. Şimşek çakıp göğü bir ucundan öbür ucuna dek nasıl aydınlatırsa, İnsanoğlu kendi gününde öyle olacaktır’” (Luka 17/20-24)

GAYBI TAŞLAMAK

Gaybı taşlayıp durmayın, Gayb’dan size gelen tek kurtarıcı, hidayetin tek kaynağı ve karşılaşacağınız yegâne mucize elimizde olan22 Allah’ın Kitabı’dır. Onunla adaleti, mizan’ı ve gücü elimize alırız.

“Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik. Ve kendisine çetin bir sertlik ve insanlar için yararlar bulunan demiri de indirdik; öyle ki Allah, kendisine ve elçilerine gayb ile kimlerin yardım edeceğini bilsin. Şüphesiz Allah, büyük kuvvet sahibidir, üstün olandır.” (Hadid 25)

Ve Kitaba tabi olacağınız Akli Kavrayışlarınızı gölgelemeyin, İradenizi engellemeyin, ve boşuna beklentilere girmeyin. Kitabın bildirdikleri dışında bir gayb haberi yok.

“Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: ‘Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz.’” (Enam 158)

“De ki: Size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum, gaybı da bilmiyorum ve ben size bir meleğim de demiyorum. Ben, bana vahyedilenden başkasına uymam." De ki: "Kör olanla, gören bir olur mu? Yine de düşünmeyecek misiniz?" (Enam 50)

“Boş ve aldatıcı umutlar akılsız  insanlar içindir, Düşler akılsız kişileri kaygıya düşürür. Düşlere inanmak, Gölgeleri tutmaya ve rüzgârı kovalamaya benzer. Ayna ve düş birbirine benzer, Bir yüzle karşı karşıya kalmak ve bu yüzün yansıması. Pislik neyi temizler, Yalan neyi kanıtlar? Kehanetler, fallar ve düşler saçmadır, Tıpkı hamile bir kadının çılgın imgeleri gibi. Düşler yüce Tanrı'nın temsilcisi olmadıkları zaman, Onları önemseme! Çünkü pek çok kimse düşlerle yolunu şaşırmıştır, Düşlere umut bağlayanların umutları boşa çıkmıştır. Yasaya uymak bu gibi yalanları gerektirmez, Bilgeliği en iyi anlatan içten sözlerdir.”  (Sirak 34/1-8)

Mucize beklentileri batıl bir inançdır. Kuranda “Mucize” kelimesi dahi yok, kelimenin kökü aciz bırakmak ve belirli sayıda ayette Allah’ı aciz bırakmaya çalışan gafillerden söz eder, yani yüklenilen anlam da yanlış. Meallerde Mucize olarak çevrilenlerin tamamı “Ayet” olarak geçer. Mucize kehanetçileri neden ayet demiyorlar? Bir Ayet getiremeyeceklerine, Resullük ya da Nebilik iddiasında bulunamayacaklarına dair net ifadeler var ondan. Kelimeleri değiştirmelerinden başka bir şey değil.

Korunmuş Gayb’a merdiven dayayarak kehanette bulunanlar ancak cahillerdir.23

KEHANET’İN SONUÇLARI

Dinini kehanet dini, söylemleri gabya taş atmaya çevirmenin reel Karşılığı nedir?

İnsanlara ulaştırılan bilgilerin içeriği ve o insandaki karşılığı nedir, tam olarak bilemeyiz. Kişileri ve toplulukları yargılamak yerine yaptıkları ve mücadele de zulme bulaşıp bulaşmadıkları önemlidir.

İlk anda bireysel görülen inanç kökleri, zamanla kurumsallaşır, davranış biçimlerine dönüşür. Yine ilk anda kişi özgür iradesini ipotek altına alırken, zamanla koşulsuz itaate dönüşür. Nihayetinde Yeryüzünün halifeliği, adil şahitlik ve zulümle mücadele aksamaya başlar.

Hıristiyanlıktaki Mesih/kurtarıcı inancı İsa ile özdeşleştirilerek güçlü bir irade dışlayıcı unsur olarak şekillenir. Gelecekteki kırtarıcı inancı ise şahıstan çok nihai hesaplaşma gibi kehanet savaşlarına dönüşür24, Neo-Conların politikalarını da belirleyen, mutlaklaştırılmış hedefe şartlanmışlık şeklinde. Müstekbirler; birkaç ihtiraslı fanatik dışında gerçekte kitlenin manipülasyonu ve iknası olan kehanetlere kendileri bile inanmıyorlar. Bunlar onların iktidar aracı o kadar.

Hıristiyanlığın fundemantalist yorumuna karşı daha adil ve iradeye dayalı yorumu da mümkün. Merhamet sahibi birçok Hıristiyan’ın Neo-Conlara destek vermemesini arkasında da bu yorum var.25

İslam düşüncesine sızan bu tip kalıntılar Kuran’ın net ve belirgin tavrı sayesinde diğer dinler kadar etkin olmaz. Kurtarıcı inancının İslam kültürüne geçişi Mehdilik inancı şeklinde olur. Çoğunlukla yenilgi dönemlerinde güçlenen bu düşünce biçimi Şia kültüründe kurtarıcıdan daha çok İmamlık, liderlik olarak değerlendirilmesi mücadeleci yapıyı bir şekilde korumasına sebep olur. Ama güçlü bir ayrıştırıcı ve ötekileştirici yapısı hala mevcuttur. Ehli Sünnet dünyasında daha çok yenilgiler ve umutsuzluğun ardından artış gösteren kurtarıcı beklentileri, Şii dünyada ise daha çok mücadelelerinde haklılık argümanı olarak kullanılır. İran devriminde beklentilerin pasifleştirdiği düşünce Humeyni’nin Şia tarihi içerisinde muamelatı yürütmek için başvurduğu “Velayeti Fakih” kavramına dinamik ve mücadeleci anlam yüklemesi ile devinim’e dönüşür. Hatta Ali Şeriati’nin “İmamet Mektebi” kavramı ile belirlenmişlikten mücadeleyi yüklenen bir öğretiye dönüşür. Humeyni ve Ali Şeraiti bunu belli bir program içerisinde mi yapmıştır yoksa toplumsal maslahat amaçlı tevil midir bunu bilemeyiz ama sonuçta olumsuzluktan sıyrılan bir sonuç doğurur. Ama ne yazık ki, derinlerde devam eden formata bindirilmiş kurtarıcı inancının tekrar nüksettiği ve Ortadoğu politikalarında belirleyici olduğu emareleri kuvvetli.

Kurtarıcı beklentisi yaşadığımız coğrafyada ise; şahıslardan öte belirli Ekol, Risale, Ebced gibi hurafe hesapları ya da matematiksel verilerle ortaya çıkan bütün eğilimler benzer nüveler içerirler; insan’ın karşılaştığı sınavlarda iyi-kötü ayrımını akli, iradi ve kitabi değerlendirmeden uzaklaştıran bir zihin yapısı şeklinde.

Kehanet bir zihin yapısıdır. Tevhide aykırı ve bir inandım mı; aklileştirilmesi için Kitabın ayetlerinin bile tevil edildiği şartlanmışlık.

 

Dipnotlar:

1- 2 Bakara 257; Fussilet 30

2-  Ahzab 43; Ahzab 56

3- Rum 47

4-  Ali İmran 160

5- Muhammed 7; Tevbe 14; Hac 40; Hac 58-6;1Ali İmran 146,147

6-  Fetih 3,4;  Ali İmran 123; Tevbe 40

7- Tevbe 25

8- Mülk 20-22; Hac 15,16

9- Nasr 1

10- Hud 113-117

11- Kamer 24; İsra 95

12- Hud 31

13- Zuhruf 31

14- Bakara 286; Mü’minun 24

15- Mülk 25,26; Bakara 214

16- “Enam 93

17- Ali İmran 81

“O "Naransah/Övülen'dir. Barış Prensi'dir. Düşmanlarının arasında bile emniyettedir. 
O, deveye binen Rişi'dir. Arabası göklere ulaşır.
Kendisine 10 Buket 100 altın sikke 300 safkan at ve 10000 inek verilmiştir.
O ve O'nu izleyenler ibadeti düşünür. Savaşta bile. 
O dünyaya hikmeti yaymıştır. 
O dünyanın Efendisi ve Rehberidir. 
O insanlara emin bir yer sağlamış ve barışı yaymıştır. 
İnsanlar O'nunla mutluluğa kavuşur. Yozlaşmaktan kurtulur. 
O'ndan insanları uyarması istenmiştir.” (Vedalar: Mantra 1-11)

18- Enbiya 105;  Müminun 1-10

19- “Samuel Tanrı'nın sevgilisiydi, Tanrı'nın peygamberiydi, krallığı kurdu, Ulusunu yönetecek kişileri meshetti, Toplumu Tanrı'nın yasasına göre yargıladı. Tanrı Yakup'u korudu. O, sadakati sayesinde bir peygamber olarak kabul edildi, Sözleriyle güvenilir bir kâhin olarak tanındı. Düşmanları onu her taraftan sıkıştırırken, Güçlü Tanrı'ya seslendi, O'na bir kuzu kurban etti. Gök gürlemesiyle Tanrı'nın gürleyen yüksek sesi duyuldu. Tanrı düşmanın önderlerini, Filistliler'in bütün başkanlarını kılıçtan geçirdi. Ölmeden önce Tanrı'nın ve meshettiği yöneticilerinin katında tanıklık etti: "Bir kişiyi herhangi bir maldan, Hem de bir çarıktan bile yoksun bırakmadım." Kimse onu suçlamadı. Uyuduktan sonra yeniden kehanette bulundu. Kralı uyarıp öleceğini bildirdi. Yeryüzünde sesini yükselterek gelecekten haber verdi, Amacı, insanların günahlarını ortadan silmekti.” Sirak 46/13-20

 “Akıllı adam yasaya güvenir, Onun için yasa bir kâhinin Kehanette bulunduğu Kutsal Yer kadar güvenilirdir.” Sirak 33/3

“Tanrı görkemli pek çok şey yarattı, En eski çağlardan başlayarak yüceliğini gösterdi. Bazıları kraldı, her şey onların buyruğundaydı, Güçlü olmakla ün salmışlardı. Bazılarıysa akıllı danışmanlardı, Peygamberlere yaraşır kehanette bulunuyorlardı.” Siarak 44/2-3

20- "Önce ne varlık vardı ne de yokluk, ne hava vardı ne de ötedeki gökyüzü, neydi onu saran? Neredeydi? Kimin himayesindeydi?

Orada mıydı, derinliklerine ulaşılamaz engin Umman? Ölüm de yoktu o zaman, ölümsüzlük de. Geceye ya da gündüze ait olan herhangi bir belirti yoktu, Tek olan soluk olmadan soluyordu kendi iç gücüyle, bundan başka da hiçbir şey yoktu.

Karanlık vardı, her şeyi saran bir karanlık, ve her şey ayrışmamış haldeki Ummandı o zaman, boşluğun sakladığı o, gayrete geldi ve var oldu.

Başlangıçta ilahi aşk meydana geldi, Gönül’ün ilksel tohum hücresini oluşturdu, Rişiler gönüllerinde araştırma yaparak keşfettiler varlığın yokluktaki bağlantısını.

Belli belirsiz bir çizgi varlığı gayri varlıktan kesip ayırdı..." Rig-Veda 10:129

21- 69 Hakka 42

22-  Yasin 28; Nisa 153;  Bakara 210; Nahl 33; Enam 111

23- Enam 33; Hicr 17

24- “İşte RAB'bin günü geliyor! Ey Yeruşalim halkı, senden yağmalanan mal gözlerinin önünde paylaşılacak. Yeruşalim'e karşı savaşmaları için bütün ulusları bir araya getireceğim. Kent ele geçirilecek, evler yağmalanacak, kadınların ırzına geçilecek. Kentte yaşayanların yarısı sürgüne gönderilecek, geri kalanlar kentte kalacak. Sonra RAB, savaş zamanlarında yaptığı gibi, gidip bu uluslara karşı savaşacak. O gün O'nun ayakları Yeruşalim'in doğusundaki Zeytin Dağı'nın üzerinde duracak. Zeytin Dağı doğuya ve batıya doğru ortadan yarılıp çok büyük bir vadi oluşturacak. Dağın yarısı kuzeye, öbür yarısı güneye çekilecek. Yarılan dağımın oluşturduğu vadiden kaçacaksınız, çünkü vadi Asal'a dek uzanacak. Yahuda Kralı Uzziya döneminde depremden nasıl kaçtıysanız, öyle kaçacaksınız. O zaman Tanrım RAB bütün kutsallarla birlikte gelecek! O gün ışık olmayacak, ışık veren cisimler kararacak. Özel bir gün, yalnız RAB'bin bildiği bir gün olacak. Gündüz de gece de olmayacak. Gece aydınlık olacak. O gün Yeruşalim'in içinden diri sular akacak. Yaz kış suların yarısı Lut Gölü'ne, öbür yarısı Akdeniz'e akacak. RAB bütün dünyanın kralı olacak. O gün yalnız RAB, yalnız O'nun adı kalacak. Bütün ülke Geva'dan Yeruşalim'in güneyindeki Rimmon'a dek Arava Ovası gibi olacak. Ama Yeruşalim yükseltilecek ve Benyamin Kapısı'ndan ilk kapıya, Köşe Kapısı'na, Hananel Kulesi'nden kralın üzüm çiğneme çukurlarına dek yerli yerinde duracak. İnsanlar oraya yerleşip güvenlik içinde yaşayacak. Yeruşalim bir daha yıkıma uğramayacak. Yeruşalim'e karşı savaşan bütün halkları RAB şu belayla cezalandıracak: Daha sağken bedenleri, gözleri, dilleri çürüyecek. O gün RAB insanları büyük dehşete düşürecek. Herkes yanındakinin elini yakalayacak, birbirlerine saldıracaklar. Yahudalılar da Yeruşalim'de savaşacak. Çevredeki bütün ulusların serveti, çok miktarda altın, gümüş, giysi toplanacak.” Zekeriye 14/1-14

25- “Kardeşlerim, zamanlar ve dönemler konusunda size yazmamıza gerek yok. Çünkü kendiniz de kesinkes biliyorsunuz ki, Rab'bin Günü gece hırsızın gelmesi gibi gelecektir. İnsanlar tam barış ve güvenlikten söz ederken, tıpkı çocuk bekleyen kadının sancılanması gibi onlara ansızın yıkım gelecek ve kaçıp kurtulamayacaklar. Ama siz, kardeşlerim, karanlıkta değilsiniz ki, O Gün sizi hırsız gibi bastırsın! Çünkü hepiniz ışık çocukları, gün çocuklarısınız. Bağlılığımız ne geceyedir, ne de karanlığa. Öyleyse öbürleri gibi uykuya dalmayalım; uyanık olalım, ayık duralım. Çünkü uyuyanlar gece uyur, sarhoş olanlar gece sarhoş olur” 1.Selanikliler 5/1-7

*- Dinsel kavram ve kişiler:

Kalki: Hinduizm’de Kali Yuga olarak bilinen karanlık ve yıkım döneminin sona erdirecek zaman içinde sonsuzluk metaforu ile açıklanan varlık. Kalki avatar/ Kalkinin inişpi, hululü olarak inanç dünyasında yer eder. Adının kökeni muhtemelen, çamur, kir, pislik, iğrençlik anlamındaki Sanskritçe bir kelime olan "Kalka" dır. "İğrençliği, karışıklığı, karanlığı yok eden”  anlamına gelir.

Hindu efsanelerinde; Agni, Hindu panteonunun yangın tanrısı, sembolik olarak yaşam ve dönüşüm süreçlerini, ruhsal ateşi temsil eder. İnsanla beslenen kötü Agni Purana kralları ile savaşacak. Rahip ve öğretmen olarak adil, Vishnuyasha oğlu olarak Bhagavan, ve Yajnavalkya  silah ile bu kötü adamları yok edecek. Dört sınıfa uygun örgütlü toplumun ahlak yasası kuracak. Bundan sonra insanlar doğruluk yoluna dönecektir. Agni Purana Hari, Bhagavan şekline girdikten sonra, cennete gidecek. Sonra Krita veya Satya Yuga eskisi gibi dönecektir.

“Vişnu Purana "uygulamaları Vedalar ve hukuk enstitüleri öğrettiği zaman neredeyse durdurmuş, açıklar ve Kalki yaş yakın yakınlaşırken Kendi ruhsal yapısı var o tanrısal varlığın bir kısmını olacaktır ve kim başlangıcı ve sonu olduğunu, yeryüzüne inmeye eder, her şeyi barındırır.

Kali tanrısal varlığın bir kısmına sahip ruhtur. Kalki, seçkin bir Brahmana, ailesi içinde doğacak. Bütün barbarlar, hırsızlar ve haksızlık yapanlarla savaşacak.  Kali, kristal gibi net ve erdemli bir erkek olacak.  

Padma Purana Lord Bhagavan Kali ve tüm kötülerin mlecchas öldürecek yaş sonunda ve, böylece, dünyanın en kötü durum yok olacağı ile ilgilidir. Seçkin brahmanas bir araya gelecek ve en yüksek hakikat fikrini ortaya atıyor. O ölmüş ve gerçek brahmanas ve dindar uzun süreli açlık kaldırmak yaşamın tüm yollar bilirler. O, kontrol edilemez dünyanın tek hakimi olacak ve zaferi ve dünya için sevimli bayrağı olacaktır.

Narasansah: Övülen anlamına gelen kişi, müjdelenen.

Buda Maitreya: Budizm’de,  gelecekte gökten inerek inananları cennete götürecek inanç bütünü

Şuşyant: Zerdüşt dininde de, Zerdüşt’ün ölümünden sonra gelecek bir oğlu, dünyayı sonsuz esenliğe getirmesi ve ölüleri diriltmesi beklenir.

Mahayana: Sanskrit dilinde büyük taşıt anlamına gelen kelime, Budizm’de bir mezhep, okul ve öğreti.

Faraklit: Yunanca Parakleto, Hristiyan inancında Kutsal Ruh. Tesellici, yardımcı, öğüt verici anlamlarında kullanılır.

Vedalar: Hint dilinde, farkındalık, bilgi anlamına gelen kelime. En eski dönem ilahiler şeklinde aktarılan Vedalar dönemidir. Yazılı kaynaklar ise İ.Ö 7 yy civarı Upanişad yazmaları ile başlar.

Mantra: Vedalarda yer alan, Sanskrit dilinde yüksek manalı sözler anlamında, şiirsel anlatımlı Hindu ilahileri

Rişi: Peygamberlik anlamına gelen kelime, Doğu Spiritual inançlarında İlahi bilgiye ulaşan kişi. 

YAZIYA YORUM KAT

6 Yorum