Ahmet Altan

Ahmet Altan

Yazarın Tüm Yazıları >

Karar

22 Nisan 2011 Cuma 09:07A+A-

Yüksek Seçim Kurulu’nun vetoları kaldırma kararına sevinecek miyiz?

Evet.

Bir haksızlık önlendi, Güneydoğu’yu bir anda cehenneme çeviren gerginlik yatıştı, siyasetin yolu yeniden açıldı.

Utanacak mıyız?

Evet.

Hukukçulardan oluşan bir hukuk kurulunun kırk sekiz saat içinde birbiriyle tümüyle çelişen iki kararı alabildiğini gördüğümüz bir ülkede yaşamaktan, bu ülkenin vatandaşı olmaktan, bu ülkeyi yıllarca bu durumda bırakmaktan utanacağız.

Bir sevinci bile utanmadan yaşayamayacak bir haldeyiz artık.

Burada devlet yok.

Devlet biçiminde bir dekor var sadece, biraz kuvvetli bir sarsıntıda o dekor da yerlere yıkılıyor.

Alabildiğine saçma ve alabildiğine kanlı bu son rezalet, belki görmek istemeyenlere hep birlikte nasıl bir uçurumun kenarında durduğumuzu göstermiştir.

İnsanların adını bile bilmediği bir kurul, minicik bir ittirmesiyle bizi uçuruma atabiliyor.

Gün boyu Batman’dan telefonlar geldi, “Polis bize saldırıyor, bizi burada kuşattılar”.

Bismil’de genç İbrahim’in tabancayla vurulması, vurulduğu yerde kırık dişinin bulunması, Diyarbakır’da polislerin belediye araçlarını tekmelemesi, güvenlik güçlerinin ne halde olduğunu gösteriyor.

Bu sadece asayişi sağlama endişesi değil, bu “devleti, görevi, üniformayı, vazifeyi” unutmuş katı bir öfke.

Ama bu tek taraflı bir öfke değil.

Bitlis’te, Batman’da, Diyarbakır’da polis göstericilere saldırıyor ama Van’da Kürt göstericiler molotofkokteylleriyle, bir bankayı içindeki insanlarla birlikte yakmaya kalkışıyorlar.

Dumanlar içindeki bankadan çıkarılan genç kadının yüzündeki dehşet aslında bütün toplumun içine işlemiş bir dehşet.

İki yanda da öylesine kör, öylesine vahşi, öylesine hedefine aldırmaz bir şiddet var ki her şeyi yapabilirler.

Polisler İbrahim’in göğsüne iki el ateş edip onu öldürebilirler, göstericiler bir bankayı içindekilerle birlikte yakabilirler.

Biri diğerini haklı göstermeyen, aksine iki tarafı birden kirleten, kör ve kirli bir kinle karşı karşıyayız.

Biz bu öfkeyi, kini, intikam duygusunu, düşmanlığı nasıl halledeceğiz?

Üniforma giymiş Türk polisiyle, poşusunu yüzüne sarmış Kürt göstericisine, insan olmanın Kürt ve Türk olmaktan daha önemli olduğunu nasıl anlatacağız?

Türklerin “İnsanları yakan vahşiler” diye, Kürtlerin “Gençleri vuran katiller” diye bağırması bu meseleyi çözmez, aksine nefreti arttırır sadece.

Bize, Kürtleri yatıştıracak Kürtler, Türkleri yatıştıracak Türkler lazım.

Bankayı yakanları kınayan Kürtlere, İbrahim’i vuran polisi yargılayan Türklere ihtiyacımız var.

Artık iyice anlaşılıyor ki bu toplum Kürt meselesinde son noktaya gelmiş.

Bundan sonrası cehennem.

Bu mesele, bu ülkede yaşayan hiç kimse için artık “kendine uzak siyasi bir sorun” değil, herkes düğüne giderken gaz bombasıyla başından vurulan minicik bir Elif, göğsüne iki kurşun yiyen İbrahim, bankada diri diri yanma tehlikesi geçiren hamile bir kadın olabilir.

Otuz yıllık savaş, şiddet, işkence, cinayet bu toplumu delirmenin eşiğine getirdi, o eşiği henüz geçmediysek tabii, bazen o eşiği geçtiğimizden korkuyorum çünkü.

Artık bu aşamada işi sürüncemeye bırakacak halimiz yok.

Seçeneklerimiz de çok fazla değil zaten.

Ya yeni bir anayasa, yeni bir toplum, yeni bir devlet kurup Kürt’üyle Türk’üyle herkesin eşit olduğu bir hayata geçeceğiz...

Ya da “biz bu işi beceremiyoruz” deyip ayrılacağız.

Eğer Elif’i, İbrahim’i vurulmaktan, hamile kadınları bankada yanarak ölmek tehlikesiyle burun buruna kalmaktan kurtaramayacaksak ayrılmayı tercih ederim.

Türkler Kürtlerin, Kürtler Türklerin insan olduğunu unuttuğu anda kendileri de insanlıktan çıkarlar, ondan sonra vahşi hayvanlar gibi birbirlerini boğazlarlar.

Hâlâ hepimiz için ümit var, hâlâ barışı ve eşitliği sağlayabiliriz.

Hâlâ birlikte insanca yaşayabiliriz.

Ama bu, “lafla” olmaz artık, somut adımlar gerekiyor.

Bir YSK yetiyor ülkeyi cehenneme çevirmeye, kimsenin bozamayacağı bir yapıyı birlikte kurmalıyız.

Tabii bu ümit henüz yaşayanlar için...

Bir hukuksuz seçim kararına kurban giden İbrahim için, o genç çocuğumuz için bir umut kalmadı artık.

Onu kendi akılsız vahşetimize kurban ettik.

Bari kalan çocuklarımızı kurtaralım.

[email protected]

TARAF

YAZIYA YORUM KAT