1. YAZARLAR

  2. Nihal Bengisu Karaca

  3. Kaldırımda tek başına: Emine Arslan
Nihal Bengisu Karaca

Nihal Bengisu Karaca

Yazarın Tüm Yazıları >

Kaldırımda tek başına: Emine Arslan

12 Kasım 2008 Çarşamba 13:17A+A-

Bir kadın, tek başına direniyor. 'Neredeyse' tek başına. Kendisini yalnız bırakmayan çocukları Yasin ve Hatice ve arada bir basın açıklaması, eylem gibi vesilelerle gelenleri saymazsak, tek başına. Eylemi bugün 133 günü doldurdu.

Sefaköy'deki Desa Deri'nin önünde, kapıya konulduğu yerde yani; taburesi ve şemsiyesiyle mesken tuttuğu kaldırımda kendisini ziyarete gelenleri adeta ev sahibi gibi ağırlıyor. Sekiz yıl çalıştığı yerden; kendisini sendikaya üye oldu diye tazminatını bile ödemeden işten kovan Desa Deri'den hakkını istiyor. En başta, işe dönme hakkını. İsmi Emine Arslan. 44 yaşında. Ve bir küçük detay: Emine Arslan başörtülü bir kadın. Başörtüsü, direnişinin özündeki değeri etkileyecek bir nitelik değil. Fakat nereden bakarsak bakalım, bu detay, kendisi üzerinden başka şeyleri sorgulatacağı için önemsiz de değil.

Arslan bu günlere kolay gelmedi. Söylediklerine bakılırsa işverene yakın kişilerce "Direnişi bırak, çocukların var, yazık olur" denilerek tehdit edildi. Emine ile iletişim kuran işçilerin taciz edildiği söyleniyor. Şöyle bir komiklik de var: Emine'nin eylemi başlayana dek, cuma namazı için Emine'nin bulunduğu kaldırımın yakınındaki camiye gidiyormuş işçiler. Emine eyleme başladığından beri ise işten çıkardığı çalışanına tazminatını, mesaisini bile vermeyen işveren, araçlar tutup başka bir camiye taşımaya başlamış işçilerini. Geçerken Emine'yi görmesinler, derdiyle dertlenmeye, 'bu kadın haklı yahu!' diye ağız birliği etmeye yeltenmesinler diye.

Desa'nın Düzce fabrikasından da 41 işçi sendikalı oldukları için işten çıkarılmış durumda. Ceza Yasası'na (TCK) göre sendikal faaliyetlere engel olmanın hapis cezası var. İş Yasası'na göre de sendikal faaliyetler nedeniyle bir işçiyi çıkarmak yasak. İşçileri çok uzun sürelerle çalıştırma, eşit işe eşit ücret ödememe, kullanılan yoğun kimyasallara karşı işçi sağlığı açısından yeterli önlem almama gibi şeylerle itham edilen firma, Özcan Deniz'leri, Victoria Beckham'ları giydirmekle övünerek zevahiri kurtardığı kanısında...

Sefaköy'de tek başına hak mücadelesi yürüten Emine Arslan'a dönelim. Diyeceğim o ki, KESK, Eğitim-Sen, Desa Direnişiyle Dayanışma Kadın Platformu ve Deri-İş Sendikası, Emine Arslan'ı yalnız bırakmadı. Daha üç gün önce, 8 Kasım'da Taksim'de eylem yaparak Emine Arslan'ın yalnız olmadığını duyurdu 60 kadar kadın. (Desa Direnişiyle Dayanışma İstanbul Kadın Platformu üyeleri.)

133. günde, Emine Arslan diye google'layıp bilgi aradığınızda emekdünyası, kızılbayrak, komünistforum, bianet gibi internet sitelerini ve Birgün gazetesinin internet versiyonu gibi ağırlıklı olarak sol görüşlü dijital ara yüzleri bulabiliyorsunuz hâlâ. Bu normal sayılabilir, ama insan merak ediyor: Tamam, biz muhafazakârlar işçi sınıfının dertleriyle kaygılanma noktasında oldum olası şüpheci davranmışızdır. Tamam, sınıf bilinci denilen şeye belirli nedenlerle mesafe koyarız, işçi-emekçi hakları üzerinden ses yükseltme tecrübemiz ve pratiğimiz de noksan. Olmaz ya, hadi bunlar mazeretimiz olsun. İyi hoş güzel kardeşlerim de, Emine Arslan'ın haberini de mi yapamayız? Neden bu 44 yaşındaki Sinoplu kadının temel hakları için günlerdir direniyor oluşu, gücünü etkinliğini ve haber alma ağını bir hayli genişletmiş muhafazakâr basında, 'başörtüsünün hakkı için' bile olsa, hiç yer almaz, yer alabilemez? 'Algıda seçicilik' hatırı için diyorum hani...

Sorulara devam o halde: Başörtülünün mağduriyeti sadece üniversite kapısı dışına bırakıldığında, sadece Çankaya'da olsun mu olmasın mı yenişmesinde, sadece kamusal alan-özel alan çekişmesindeki bildik laiklik-rejim krizi sarmalında salındığında mı, değerlidir? Okula giremeyen başörtülü öğrencinin mağduriyeti özeldir/güzeldir de, patron zulmüne karşı susmamayı ve harekete geçmeyi tercih etmiş Emine Arslan'ın mağduriyeti neden bir karşılık bulmaz 'Zulme karşı susan dilsiz şeytandır.' diye buyuran dinin muhiplerinde?

Kimseden hesap sorduğum yok. Bu satırların yazarı dahi, Emine Arslan'ı köşesine taşıma noktasında ihmal ve terahi göstermiş olmakla maluldür sonuçta. Benden bir özür ve koca bir alkış Emine Arslan'a.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT