1. YAZARLAR

  2. Dr. Sivilay Genç (Abla)

  3. İki adımda başörtüsü terapisi
Dr. Sivilay Genç (Abla)

Dr. Sivilay Genç (Abla)

Yazarın Tüm Yazıları >

İki adımda başörtüsü terapisi

07 Ekim 2010 Perşembe 14:13A+A-

Soru: Sevgili Sivilay Abla, ben bu yıl üniversiteye başladım. Üniversitemi isteyerek tercih ettim. Dersler başladığında gördüm ki iki kızdan biri başörtülü. Aslında ben liberal biriyim. Ancak bu görüntü bana tuhaf geldi, yadırgadım. Böyle hissettiğim için kendimden utanıyorum ama bu duyguyla tek başıma başa çıkamıyorum. Acaba nasıl normalleşebilirim? Yardımınız için çok teşekkürler. (Çiğdem Gökmen)


Cevap:
Sevgili Çiğdem, Türkiye’de Normalleri Ayarlama Enstitüsü’nün tanımladığı “normal” kadın hiçbir zaman başörtüsü takmadı. En fazla hizmetçisi ya da kapıcının karısı, hadi biraz ileri gidelim; bilemedin benim gibi bir gözü toprağa bakan babaanne. Yaşadığın ikilem çok normal. Bu ikilemi yaşaman da senin tedaviye cevap vereceğini gösteriyor.

Terapimiz iki aşamalı. İlk aşamada aşağıdaki sayıları öğrenmek ve sindirmek gerekiyor.

Pek çok araştırmaya göre Türkiye’de kadınların yüzde 70’i başörtülü. Senin ifadene göre sizin üniversitede bu oran yüzde 50. Yani Türkiye geneline göre sizin üniversitede başı açık kızların sayısı kapalılardan daha fazla.

Bir örnek de Meclis’ten vereyim.

Şu anda Meclis’te elli kadın milletvekili var. Kadın örgütleri Meclis’te kadın temsilinin yüzde 9 olduğundan şikâyetçi.

Kesinlikle şikâyet etmekte haksızlar.

Bildiğimiz gibi başörtülü kadınlar milletvekili olamıyor. Türkiye nüfusunun yarısı kadın olduğuna ve otuz beş milyon kadının yüzde 70’i de başörtülü olduğuna göre erkeklerle kadınların eşit temsil edilmesi için Meclis’te seksen üç başı açık kadın, yüz doksan iki başörtülü kadın olması gerekiyor. Bu durumda elli vekil ile temsil edilen başı açık kadınların eşit temsile çok yaklaştıkları görülüyor.

Terapinin son kısmında ise başörtüsünü görmeyecek hale gelme alıştırmaları yapıyoruz.

Başörtülü bir kadını nasıl tarif ederiz? Tedavi edilmeden önce ilk olarak başörtülü/türbanlı demek aklımıza gelir (benim paragrafın başında yaptığım gibi). Başörtüyü görmeme alıştırmalarını başarıyla tamamlayanlar ise “Kadın, uzun boylu, gözlüklü, beyaz tenli, Afyonlu, ekose mantolu” olarak tarif ederler. Soran kişi daha fazla detay isteyip “Saçları ne renk” diye sorduğunda “Bilmiyorum, göremedim” derler. Meraklı kişi sorularına “Neden göremedin?” şeklinde devam ettiğinde, “çünkü başı örtülüydü” diyerek diyalogu noktalarlar.


Üçülem


Soru:
Sevgili Sivilay Abla...

İzmir kitapçılarında bu aralar en popüler olan kitaplardan biri Ergün Poyraz’ın Takunyalı Führer’i. Ben bu kitabın ortaya çıkardığı okur-yazar-sonuç arasındaki toplumsal “üçülem” girdabı içerisinde kaybolduğumu hissediyorum, acil yardıma ihtiyacım var...

Kitabın okur kitlesi Tayyip Erdoğan’ın ve AK Parti’nin gizli “yeşil” ajandasındaki gündemiyle memleketi şeriata götürdüğüne inanan bir kitle. Kitabın yazarı ise bundan önceki “eserlerinde” Tayyip Erdoğan’ın Yahudi olduğu iddiasında. Bu kitabında ise Rumların “Bizim çocuk Erdoğan” dediklerini ve kilise açan, cami ve Kur’an kursu yıktıran bir Tayyip Erdoğan profili çizmekte. Kitabının kapağı Erdoğan’ı Yahudilerin en nefret ettiği kişi olan Hitler olarak resmetmesi...

Nedir bu Sivilay abla, bu kadarı bana fazla. (Rumuz: Takunyalı okur)


Cevap:
Sevgili çocuğum, ben ki multi-disipliner bir eğitimden geçmiş ikizler burcu bir sivil hastalıklar uzmanıyım; ben bile bu üçülemin içinden kolay kolay çıkamam, sen nasıl çıkacaksın.

Sorunun cevabı tesliste. BABA; Yahudi Erdoğan’dır. Takunyalı Führer OĞUL’dur. yeşil ajandalı, irticacı ise KUTSAL RUH’tur. O halde Tayyip Erdoğan beklenen kurtarıcı Mesih’tir. Ergün Poyraz da farkında olarak ya da olmayarak Mesih’in müjdeleyicisi olmalıdır. Bu müjdeyle ilk şereflenenler ise Ergun Poyraz kitaplarının en çok sattığı İzmir-Alsancak, İstanbul-Etiler, Bebek, Ankara-Çankaya semtleridir.

TARAF

YAZIYA YORUM KAT