1. YAZARLAR

  2. Ahmet Örs

  3. Hareket ve STÖ: İnisiyatifi Kim Alacak?
Ahmet Örs

Ahmet Örs

Yazarın Tüm Yazıları >

Hareket ve STÖ: İnisiyatifi Kim Alacak?

27 Aralık 2009 Pazar 16:22A+A-

“İslami inisiyatif nerede?” sorusunu sormak evet doğru ama özellikle STÖler üzerinden bu soruya cevap beklemek bizi halk arasındaki “olmayacak duaya amin” darb-ı meseline götürecektir.

Türkiye’deki yakıcı ve boğucu atmosferde inisiyatif almak tabiri caizse her babayiğidin harcı değil. Aslına bakarsanız STÖler inisiyatifi bir yere kadar alabilirler. Ancak o “bir yer”den ötesi için başka şeylere ihtiyaç var.

Bir hareketin kendi gücünden ortaya çıkan STÖyü klasik STÖlerden ayırmak icap eder ve bu da tartıştığımız meseleye bir cevap üretebilir. Bir meselede inisiyatif almak, söylem geliştirmek, bu söylemle uyumlu bir eylemlilik ortaya koymak sistem ve halk nezdinde ciddi riskler almak demektir. Dolayısıyla kendi güç ve kökenine dayanmayan hiçbir hareket bunu yapamaz.

STÖ yapılanmaları mevcut siyasal/politik süreçte yer alan iktidar ilişkileri çerçevesinde güçlü ve anlamlıdır. Ancak onlara dönük ya da onlardan kaynaklanan talepleri kadar güç ve inisiyatif kullanabilirler. Ama “hareket” kendi dışındaki herhangi bir güce dayanmadan kendi bağımsız iradesiyle süreçler karşısında tavırlar alır ya da yeni süreçler üretir.

Mevcut açılım tartışmalarında hükümetin yanında yer alacak STÖler de Ak Parti iktidarının varlığı sürecince bir anlam ifade edecektir. Ancak bazı dönemlerde hükümet ya da muhalefetle söylemleri kesişebilmekle beraber “hareket” dönemsel gelişmelere göre değil kendi çizgisi, stratejisi doğrultusunda tavırlar geliştirecek, tercihlerinde olumlu anlamda kesiştiği iktidarları bile sarsıcı muhalefetiyle karşısına almaktan çekinmeyecektir.

Hareketlerin STÖlerini klasik STÖlerden ayıran şey budur. Dolayısıyla bu kuruluşları birbirinden ayıran ölçütler de bu şekilde ortaya çıkmış olmaktadır.

“İslami inisiyatif nerede?” sorusundan önce bir hareket örgütleyip/oluşturup örgütleyememek/oluşturamamak sorununu düşünmek, bu çerçevede kafa yormak gerekiyor. Bazı dernek ve vakıf yapılanmalarını bütün iyi niyet ve amaçlara rağmen siyasal ve toplumsal projelerini sistematik hale getirememiş ve yine yapılanmasını da bu siyasal hedefler çerçevesinde inşa edememiş bir halde görmek inisiyatif alma talep ve çağrılarının karşılıksız ya da yetersiz kalma sonucunu maalesef karşımıza çıkarmaktadır.

Bununla birlikte klasik STÖ mantığını aşabilmek imkânı her zamankinden daha çok gerçekleşen siyasallaşma rüzgârı sayesinde vardır. Gülen cemaatinin son Ergenekon ve cunta sürecinde aldığı tavrın cemaat bünyesinde oluşturduğu siyasallaşma önemli bir örnek olarak okunmalıdır.

Hareket olabilme elbette bugünden yarına gerçekleşebilecek bir şey değil. Ancak akıp giden hayat her anında bir fırsat olarak bunu sunuyor. Özellikle Kürt meselesi Kemalizmin bütün yönlerinin tartışılmasına, zulümlerin mahkûm edilmesine dönük sunduğu imkânlar bakımından hayati öneme sahiptir. Bütün toplumsal çevrelerin bir laboratuar olarak görebilecekleri bir süreçten bahsediyoruz. Burada adil tutumlar alamamak, zulüm uygulamalarını risklere rağmen mahkûm edip bunları halkla paylaşamamak hareket olmak vasfının kazanılmasını engelleyecektir.

Ortalığın toz duman olduğu bir vasatta -aslında toz duman olana kadar ortada görülmeliydi ya- alacağı kesin ve şaşmaz tavırlar ve üreteceği eylemliliklerle adaletten yana tanıklık edecek bir hareket örgütlemek kaçınılmazdır ve bu esasen STÖlerin işi değildir. Sadece onların temelindeki tevhidi bir irade bunu gerçekleştirebilir ve STÖleri de bu çerçevede bir imkân olarak değerlendirir.

Başörtüsü yasağıyla sembolleşen Müslümanlara karşı düşmanca tutumların yanı sıra cuntacı ve darbeci organizasyonlarla farklı toplumsal kesimleri çarmıha germeye devam etme azmindeki egemen yapıya mukavemet edecek ve en azından Filistin meselesine gösterdiği duyarlılık kadar bir duyarlılıkla kendini kuşatan ulusal yapıyla hesaplaşabilme niyeti gösterecek bir hareketin inşası bu şekilde mümkün olabilir.

YAZIYA YORUM KAT

5 Yorum