1. YAZARLAR

  2. Özlem Albayrak

  3. Gürüz'e Giriş
Özlem Albayrak

Özlem Albayrak

Yazarın Tüm Yazıları >

Gürüz'e Giriş

24 Ocak 2009 Cumartesi 04:15A+A-

Kemal Gürüz'ü izliyor musunuz? Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındığında sorguda çok hislendiğini, dört kez ağladığını söyleyen sabık YÖK Başkanı, görünen o ki çabuk toparlanmış. Televizyonlara çıkıyor, gazetelere röportajlar veriyor, kızgın Ergenekon kumlarından "Ben Amerikancıyım, ABD dünyayı faşizm ve komünizm belasından kurtardı, dünyaya barışı da ABD getirecek" minvalinde retoriklerin serin sularına dalış yapıyor filan...

Güzel tabii, herkes iyi olsun, gönüller bir olsun. Ama, Gürüz'ün Amerikancı olduğunu, şimdi söyleme ihtiyacını neden, tam da ulusalcı olduğu suçlamasıyla, Ergenekoncu olduğu iddiasıyla 'içeri' alındıktan hemen sonra duyduğu da bir muamma.

Hem madem bu kadar Amerikancıydı, 2002 yılında Ahmet Hakan'ın sunduğu İskele Sancak programında kendisine Amerikancı dediği için Prof. Tahir Hatiploğlu'na ve Ahmet Hakan'a niye tazminat davası açtı? Var mı bunun termodinamik yasalarında bir yeri?

Takdiri ilahi mi demeli, doğa güçlerinin derin intikamı mı, bilemiyorum ama Gürüz'ün çarkedişi de Ahmet Hakan'a nasip oldu. Gürüz, 'Amerikancıyım' sözünü ilk kez Ahmet Hakan'a verdiği röportajda telaffuz etti.

Eski YÖK Başkanı'nın oxymoronları bununla sınırlı değil tabii.. ABD'nin dünyayı 'faşizmden' kurtardığını söylerken de, halefi Yusuf Ziya Özcan'ı eleştirirken "üniversitelerin daha özgür yerler haline gelmesi gerekiyor" argümanını büyük bir gönül rahatlığı içinde kullanırken de, aklının başında olup olmadığını merak ediyorum, misal.

O Gürüz değil miydi yani, İmam Hatiplerin önünü keseceğim diye, bütün meslek liselilerin hayatını mantar eden? Kendisi değil miydi, rol arkadaşı Kemal Alemdaroğlu'nun yapılan her ameliyata kendi adını da dahil göstererek döner sermayeden milyarlarca lira pay aldığı suçlamalarıyla önüne gelmiş soruşturmayı reddeden? Alemdaroğlu'nun suçunun üstüne sünger çeken?

Gürüz değil miydi, Fen Edebiyat Fakültesi mezunlarının öğretmenlik haklarını gaspederek, memleketin binlerce okulunda öğretmen açığı varken, kalifiye işsizler ordusuna binlerce mutsuz insan daha ekleyen? Faşizmi sevmediğini, üniversitelere özgürlük istediğini söyleyen kendisi değil miydi, MGK'nın direktifleriyle hazırlanan YÖK yönetmelikleri sayesinde kimi Anadolu Üniversiteleri'nde öğrencilere kot pantolon yasağı bile getirebilen?

Kimdi, rektörleri TV'lerde ağlatan, öğretim elemanı yetiştirmek amacıyla yurtdışına gönderilen 2 bin civarında master ve doktora öğrencisini asılsız iddialara dayanarak geri çağıran? Başka birisi mi, hoşuna gitmeyen, tipinden hoşlanmadığı öğretim üyelerini başka üniversitelere sürgün etti? Postalları Beklerken başlıklı filmin en ilginç sekansı olan başörtüsü yasaklarını anlatmıyorum bile, uzun sürer.

Bütün bunları bendeniz değil, o dönemde MHP ve DYP milletvekillerinin çabalarıyla kurulan YÖK Meclis Araştırma Komisyonu Raporu söylüyor.

Raporda, "Kemal Gürüz, YÖK Başkanı olduktan sonra üniversiteler açık cezaevi haline getirildi" deniyordu. Ancak, o zaman bile Gürüz'ün ABD'ye 1 milyon dolar ödeyerek süreli yayın siparişi vermesi, ama yayınların Türkiye'ye gelmemesiyle ilgili yolsuzluk iddialarının üstüne gidilememiş, olay zamanaşımına uğrayıp kapanmıştı.

Zorbalıkla malul olduğu neredeyse bilimsel olarak kanıtlanmış bir eski YÖK Başkanı'nın; polis otosuna bindirilirken başına bastırılması, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zorbalık olarak itham ediliyor şimdi.

Koca koca rektörlere milyonların önünde gözyaşı döktüren adam, sorguda ağladığını "bana bunu nasıl yaparlar" tadında sevenleriyle paylaşıyor.

28 Şubat'ın en ağır yargısız infazlarını yapmış, üniversiteleri kışlaya çevirmiş Gürüz, Ergenekoncu olduğu iddiasının yargısız infaz olduğu şikayetiyle ortak vicdanın merhametine nail olmayı bekliyor şimdi.

Öyle ya; o ağlatır ama ağlamaz, o yargısız infaz yapar ama kendisine bişicikler olmaz. Öyle ya, ideolojik ve oligarşik imtiyazlar ne der? "Herkes eşittir ama bazıları daha eşittir" der.

Gürüz'ün bugünkü "beni sevin, beni destekleyin, Ergenekoncu değil, Amerikancıyım" şeklindeki talepleri, yeni ders programıyla uyuşmuyor oysa. Ne faşizm, sadece ari ırk peşinde insan katliamına girişmektir çünkü, ne de özgürlükçülük sadece üniversite kantininden tost-çay alma serbestisinden ibarettir. Kemalist, Jakoben, tektip Türkiye peşinde, "Ordu Göreve" pankartları gölgesinde bilim katliamı da faşizmin bir cüzüdür. Üniversitelerde özgür olmak da, ancak özerk ve bilimsel bir eğitimle mümkün olabilir.

Bugünkü dersimiz tam da bu nedenle Termodinamiğe Giriş değil, TSK'nın Emrine Giriş hiç değil Sayın Gürüz. İlk ders Tutarlılığa Giriş, ondan da ötesi İnsanlığa Giriş. Okumak istersen tabii… Yersen yani…

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT