1. HABERLER

  2. İSLAM DÜŞÜNCESİ

  3. ‘Günah İşleme’yi Yaşam Tarzına Dönüştürenlere Bir Virüs Ne Der?
‘Günah İşleme’yi Yaşam Tarzına Dönüştürenlere Bir Virüs Ne Der?

‘Günah İşleme’yi Yaşam Tarzına Dönüştürenlere Bir Virüs Ne Der?

Zengin-fakir, siyah-beyaz, doğulu-batılı demeden insanlığın üzerine çöken koronavirüsten çıkarılması gereken derslere dikkati çeken Yaşar Değirmenci, insanın ahlaki plandaki imtihanları üzerine de önemli vurgularda bulunmuş.

13 Nisan 2020 Pazartesi 15:57A+A-

Yaşar Değirmenci’nin Yeni Akit gazetesindeki köşesinde yayımlanan yazısı (13 Nisan 2020) şöyle:

Hayat Tarzı ‘Günah Sektörü’ Haline Gelmesin/Getirilmesin!

Bu imtihan döneminde şeytanın verdiği vesvese, Allah tarafından terk edilmişlik hissidir. Bu vehimleri de yenmeliyiz. Çünkü Allah mümin kulunu asla terk etmez. Kul, Allah’ı terk etmeden, Allah kulunu terk etmez. Bu zor günlerdeki göstermeye çalıştığımız sabır; hem direniş, hem göğüs geriş, hem de çare arayıştır. Allah’ın rahmetinden umut kesmek, rahmete sırt dönmektir. Umut, kalbin duasıdır. Kemiyet (nicelik) olarak kâinata nispetle bir nokta kadar bile cirmi olmayan insan, değer açısından kâinatın gözbebeği mesabesindedir.

En büyük imtihanları geçiren en büyük insanlar Peygamberlerdir.

Beled sûresine de bakabilirsiniz. “O kendisine hiç kimsenin kendisini sıkıştırmayacağını, güç yetiremeyeceğini, cezalandıramayacağını mı sanıyor?”

“Biz ona iki göz vermedik mi? Gönlüne tercüman olacak bir dil ve iki dudak vermedik mi? İki de yol göstermedik mi? İyilik ve kötülük, mükâfat ve sorumluluklarla ilgili aydınlatıcı bilgiler verdik.”

Bu dâvetler/hatırlatmalar yapılırken ona icâbet edip etmemek, insanların hür iradesine bırakılmıştır. Cennetteki her ödül, dünyadaki bir amele mukabildir. Fakat o, hayır işleyerek, kötülükleri terk ederek zor şeylere göğüs geremedi, sarp yokuşta, zorlu yolda yürüyemedi. Fakat o, (ucunda cennet olan) sarp yokuşu tırmanmak için hiçbir bedel ödemedi.

Fecr sûresindeki 15 ile 30. Âyetleri düşünerek okuyup bir nefs muhasebesi yapamaz mıyız? “Yetime ikram etmiyorsunuz. Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz. Mirası hak hukuk demeden yiyorsunuz. Malı aşırı derecede seviyorsunuz.” Âyetler de kısa âyetler. Şu âyet “Keşke âhiret hayatım için daha önce hazırlık yapmış olsaydım!” (Rabbim bu pişmanlığı bize yaşatmasın.)

“Ama o sarp geçidi geçmeye katlanmadı. O sarp geçidin ne olduğunu bilir misin?” sorusuyla da bizim dünya hayatında yapmamız mesuliyet ve mükellefiyetlerimizle de sorunun cevabı veriliyor. Âyetlerin pratiği olan, yaşayan Kur’an olarak tarif edilen Peygamberimizin ahlaki özellikleri sayılıyor. “Sonra da birbirlerine sabır, şefkat ve merhamet tavsiye eden müminlerden olmaktır” doğru ve güzel olan. Bu davranışlar kişiyi imanın kapısına getirir. Temel ahlaki sorumlulukları yerine getirmeyen, hem imanın ahlâki zeminini inşa etmemiş, hem de iyiliği emir ve kötülükten sakındırma merhalesine gelmemiş demektir. Bir kişi, ihtiyacı kadar bir şeye değer vermelidir. Dünya ve ahirette ne kadar kalacaksa o kadar değer vermelidir. Elimizdeki imkanlara aşırı bağlanmak, imtihanı baştan kaybetmektir. Bu hususta, ölçüyü kaçırmamak, dengeli hareket etmek önemlidir. Geçici de olsa dünya hayatı olmadan ebedî ahiret hayatı kazanılamaz. Dünyaya, ahiretin kazanılma yeri olduğu için ona değer vermeliyiz. Ancak ölçüyü kaçırmamalı, sevgi tutkuya dönüşmemeli ve dengeyi elden bırakmamalıyız. İşte bir virüsün milletleri, insanları devletleri ne hale getirdiği ortadadır. Yıkılan ülkeler niçin yıkıldı? İnançları, ahlakları, azgınlık ve şımarıklıkları ne durumdaydı? Hayat tarzı ‘günah sektörü’ haline gelmesin/getirilmesin!

Bu dâvetler/hatırlatmalar yapılırken ona icâbet edip etmemek, insanların hür iradesine bırakılmıştır. Cennetteki her ödül, dünyadaki bir amele mukabildir.

Fakat o, hayır işleyerek, kötülükleri terk ederek zor şeylere göğüs geremedi, sarp yokuşta, zorlu yolda yürüyemedi. Fakat o, (ucunda cennet olan) sarp yokuşu tırmanmak için hiçbir bedel ödemedi.

 İşte bir virüsün milletleri, insanları devletleri ne hale getirdiği ortadadır.  Hayat tarzı ‘günah sektörü’ haline gelmesin/getirilmesin!

Bilhassa bu geçirdiğimiz ‘evden dışarı çıkmamamız’ devamlı söylenip bizim koronavirüse  tedbirli olmamız istenirken; ben her bu anonsu duyduğumda evimizde âyetlerle irtibat kur! Aranıza giren mânileri kaldır! Tabiri caizse Rabbinle aranı düzelt! Secde sıcaklığını duy! Duymadığın müddetçe üşümekten kurtulamazsın! İradenle yapmadığın ameller, mecburen yapılır hale geldiği/getirildiği halde hâlâ kullanmayacak mısın? Dükkanında işi olmayandan kira alma! Aynı apartmanda oturduğun insanları tanımıyordun tanı! Tanımadıklarına aşure dağıtıyordun, tanımadığına tavsiye edilen ‘selamı yayma sünnetini’ yerine getir! Konu komşunun hatırını sormuyordun sor! İmkanın geniş paylaş! Alacaklarını ertele veya sil!

Bugünler de geçer/geçecek yarın ‘keşke’ dememek için bugün yap! diyorum..

İmtihanı kazanmanın iki temel ölçüsü ortaya çıkmaktadır.

1) Nimetin asıl sahibinin Allah olduğunu bilip O’na şükretmek; nimetini kıstığı zaman da hükmüne razı olmak. Gereği gibi şükür, elindeki nimetlerin bir emanet olduğu, bunların hiçbir zaman Allah’a isyanda kullanılamayacağı.

2) Allah’ın verdiği nimetleri ihtiyaç sahipleriyle paylaşmak, buna başkalarını da teşvik ederek dayanışma ve yardımlaşmanın müesseleşmesine (kurumsal bir hale gelmesine) katkıda bulunmak.

Rızık meselesini de kendi değerlerimizle yorumlamamız icap eder. Verilen şeyin azalacağı peşin hükmünden kurtulmak, matematiğin rakamlarına boğulmamak şarttır. Azalma ve çoğalmanın tek ölçüsü rakamlar değildir. Allah’ın kendi rızası için verilenin yerini bereketle, huzurla, iç enerjiyi arttırarak doldurduğunu görür. Emanete sadakat için yapılan hayır, kattığı bereketle artar. Rızık sadece eldekinin çoğalması değil, azalması da rızıktır.

Mal azalınca sabır artıyorsa, gelir azalınca kanaat artıyorsa, servet azalınca cennet ameli artıyorsa, rızık tefekkür ve tezekkürle izah edilmelidir. Dua ile bitireyim.

Allah’ım! Bizleri, sevdiklerimizi ve ülkemizi her türlü kaza, bela, terör, âfet ve salgın hastalıklardan koru. Bizleri bu felaketlerle imtihan etme.

Allah’ım! Bizleri yaşadığımız müddetçe, dinin üzerine sabit kadem kıl. Senin yolunda hizmette dâim eyle. Mizânımızı ağır tut. Îmânımızı tahkiki imân eyle. Katındaki derecemizi yücelt ve amellerimizi kabul et Yâ Rabbi!

Allah’ım! Senin her şeye gücün yeter. Yegâne güç ve kuvvet senin elindedir. Bize merhamet ve yardım eyle! Ülkemize birlik ve dirilik ver Yâ Rabbi!

 

HABERE YORUM KAT