M. Nedim Hazar

M. Nedim Hazar

Yazarın Tüm Yazıları >

Göz

27 Nisan 2009 Pazartesi 04:50A+A-

Denge tüm evreni kıyametten tutan olgu. Galaksilerin dengesi, güneş sisteminin dengesi, dünyanın dengesi, çevrenin dengesi. Ve elbette insanlığın dengesi, insanın dengesi... Bazen farkında olamayacağımız kadar ünsiyet peyda etmiş oluyor ama insan muazzam bir dengeden oluşan organizma. Gözü ele alalım isterseniz. İki gözün olması sadece fiziksel bir tesadüften ibaret değil emin olun.

Yıllar önce bir kez daha anlatmıştım. Canlılarda iki göz olması tek başına bir mucize ve muazzam bir yaradılış dengesinin göstergesi. Deneyini bile yapmış bilim; bir gözünüzü kapattığınız an görme eyleminde bozukluk yaşarsınız. Cisimlerin yakınlığını-uzaklığını ayarlayamazsınız kolay kolay. Geçtiğimiz hafta yaşanan, Anayasa Mahkemesi'nin önündeki heykel tartışmaları ülkemizdeki denge sorunlarını aklıma getirdi. Malum, evrensel bir adalet ikonu olarak mitolojik Adalet Themis'in figürü kullanılır. Gözü bağlı bir genç kız, bir elinde terazi, diğer elinde kılıç vardır. Yeni yapılan heykelin şalvarlı ve gözü açık olması tartışılır oldu.

Şüphesiz semboller üzerinden yapılan bu tartışmaların hepsinin kendince haklı yönleri olabilirdi. Kimi 'Adaletin gözü kapalı olmazsa yanlı olur' diye itirazını belirtti, kimi 'Şalvarlı tanrıça mı olurmuş?' diye küçümseyici eleştirisini. Sembollere bu kadar eleştirel bakıp tartışanların gerçek anlamda toplumsal bakış ve adaleti aynı derecede hassasiyetle tartışmadıkları çok şaşırtıcı değil mi? İki gözü bağlı olan bir adaletten daha tehlikeli olan nedir biliyor musunuz? Tek gözü kapalı olan adalet!

Yani bakış dengesi bozulmuş, ayarı kaçmış bir yargı ve hukuk mantığı. Üstelik sadece hukuk alanında değil bu dengesizlik. Genel anlamda devlet ile toplum arasındaki bir bakış dengesizliği ve tek yönlü körlük var yıllardan beri. Genelkurmay Başkanı'nın son konuşmasında bu dengesizlikten birini onarmak yolunda birkaç cümle duymak bu nedenle entelektüel kesimi sevindirdi. Gerçi başka 'tek gözlü bakış' sayılabilecek çelişkilere düştü; ama Sayın Komutan, Güneydoğu sorununa yıllardır tek gözle bakıldığını itiraf edercesine cümleler kullandı ve 'Türkiye halkı' yaklaşımını dillendirdi. Oysa bu konuşmadan birkaç gün önce emekli bir savcının eski Kürt parlamenterleri kastederek 'asılmalıydılar' dediğini okumuştuk medyadan. Tek gözünü yitirmiş adalet kadar tehlikeli bir şey olamaz sanırım! YARSAV Başkanı'nın son derece asabi şekilde yaptığı konuşmaları, verdiği demeçleri gördükçe Adalet İkonu'nun ülkemizdeki halinin gözü bağlı olma durumunu çoktan aştığını, tek gözüne mil çekilmiş sinirli bir heyulaya dönüştüğünü düşünmemek mümkün mü?

İşte bu tek gözlü bakış ki, ülke tarihinin en tehlikeli ve derin terör davasını bir anda farklı bir noktaya çekiyor. Tertipler, suikast planları, cinayet iddiaları, bombalar, krokiler bir anda adaletin görmeyen göz tarafına denk geliyor ve ideolojinin keskinleştirdiği diğer göz beyni kilitleyip ağızları çözüveriyor. CHP'den, Andıç medyasına kadar birçok kesim bu kör noktanın karanlığının verdiği cesaretle neredeyse terörü savunabilecek duruma geliyor. Dahası bugün 'masuniyet karinesi'ni popüler parça haline getirip 24 saat dillendiren çevrelerin yıllar yılı yapılan 'kör bakış'ı normalmiş gibi algılamaları bünyenin hatalığına dair ürküntü veriyor açıkçası. Elinizi vicdanınıza koyup bir sorun bakalım; bu ülkedeki adaletin gerçekten iki gözü de kapalı mıydı hep?

Öyleyse nedir peki iddianamedeki 'yalancı şahit bulun, şunu ayarlayın filan' durumları. Diyelim ki haberleri yoktu, peki iddianameye girdikten sonra niye kimsenin 'çıtı' çıkmıyor? Ya 'falanca mahkeme bizdenmiş' muhabbeti! Tartışalım elbette; "gözünü kapatalım mı açalım mı" diye, tartışalım elbette "şalvarlı tanrıça mı olurmuş" şeklinde; ancak önce bir şeyin hakkını teslim edelim: İlk başta adaletin fabrika ayarlarına dönmesi lazım!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT